|

Paranın enerjisi ortaya çıktı

Salgın günleri bütün dünyada kağıt paraya olan bakışı değiştirdi. ‘Antik Çağdan Geleceğe Para’ kitabının yazarı Dursun Ali Yaz, “Son yıllarda yaşanan olaylar paranın içine gizlenen enerjiyi açığa çıkardı. Örneğin internetten sipariş ettiğimiz yemeğin yarım saatte kapımıza gelmesi, dümenin icadından daha korkunç bir ilerlemedir” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 19/04/2020 Pazar
Güncelleme: 22:01 - 18/04/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Türkiye korona salgınıyla tanışmamızın üzerinden bir ay geçti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, salgın sonrası hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını söylediğinde bu değişimi farklı açılardan düşünmeye başladık. Ekonomi ve para da bunlar arasında. Yakın zamanda sanal parayla tanışan ülkemiz, korona sonrası kartla ödeme ve mobil bankacılık yöntemlerini kullanmayı arttırdı. Timaş Yayınları’nın okura sunduğu “Antik Çağdan Geleceğe Para-Paranın Yazılmamış Tarihi” kitabında uygarlık tarihine para penceresinden bakan ekonomist ve araştırmacı yazar Dursun Ali Yaz ile paraya bakıştaki değişimi, geleceği konuştuk


Salgınla birlikte kağıt paranın virüs yaydığından dolayı zararları konuşuluyor. Kartla ve mobil yolla da çok rahat alışveriş yapabiliyoruz. Nasıl bir denge değişimi söz konusu?

‘Antik Çağdan Geleceğe Para’ isimli kitabımda paranın 11 bin yıllık yolculuğunu altı forma ayırmıştım. Bunlar trampa para (MÖ 9000- MÖ 4000), mal para (MÖ 4000-MÖ 3000), tartı para (MÖ 600-700), kâğıt para (300-1300) ve sanal para (1977-…) başlıklarıydı. Öncelikle bu formların hepsinin az veya çok halen kullanıldığını belirtmeliyim. Günümüzde kâğıt paralara daha çok aşina olsak da sanal para piyasalardaki toplam paranın yaklaşık yüzde 95’ini oluşturmaktadır. Örneğin Nisan 2020 itibariyle Türkiye’deki kâğıt para toplamı, sanal para toplamının 17 katıdır.

İNTERNET SİPARİŞİ DÜMEN İCADINDAN DAHA KORKUNÇ
Bu değişimi nasıl yorumlarsınız?

Küresel düzeyde yaşanan bu salgın hastalık, kâğıt para kullanımını azaltacaktır. Zaten zaman, kâğıt paranın aleyhine işlemektedir. Ülkelerin gelişmişlik seviyesi arttıkça kâğıt para azalmaktadır. Ben, yıllarca virüs tehlikesiyle yaşasak bile kâğıt para tercihinin kısa sürede biteceğini zannetmiyorum. Diğer taraftan hukukun üstün olduğu bir ülkede ise kâğıt paranın yaşayacağını düşünmüyorum. Çünkü bünyesinde korkunç bir kuvvet barındıran para, sıkıştırılmış enerjidir. Uygarlık yolculuğunda geriye düşen ülkelerin ortak özelliği, evcilleşmemiş vahşi parayla aynı yastığa baş koymalarıdır. Son yıllarda yaşanan küresel terör olayları, paranın içine gizlenen bu enerjinin açığa çıkmasıdır. Örneğin internetten sipariş ettiğimiz yemeğin yarım saatte kapımıza gelmesi, dümenin icadından daha korkunç bir ilerlemedir.

Sanal paranın kağıttan farkı nedir?

Kâğıt paralar, devletin egemenlik gücüyle merkez bankaları tarafından basılır. Sanal paralar ise mevduat karşılığında ticari bankalar tarafından kredi vermek suretiyle yaratılır. Şu an 165 milyarı nakit ve 2 bin 687 milyarı kaydi para olmak üzere toplam 2 bin 852 milyar lira var. Yani ticari bankalar “devlet” bankasından 17 kat daha fazla parayı tedavüle sürmüştür. Gerek merkez bankası tarafından basılan nakit paralar gerekse diğer bankalar tarafından yaratılan sanal paraların tamamı karşılıksızdır. Dikkat ettiyseniz nakit paranın toplam para içindeki payı yüzde 5’tir ve her ülkede aşağı yukarı benzer orandadır. İşte bu yüzden her nakit paradır ama her para nakit değildir diyoruz.

BAZI FİKİRLER FALCILIKTAN
ÖTEYE GİTMEZ

Salgın sonrası dünya ekonomisi ve para kullanımı nasıl değişir?

Geleceği öğrenmenin en kolay yolu kahve falı, en zoru ise bilimdir. Bilimin toplumları dönüştürme kudreti kavranmalıdır. Bazı toplumlar medeniyetlerin bilim sayesinde ileri taşındığının farkındalardı. Zaten dünyadaki kültürlerden hiçbiri tek ve katışıksız değildi. Her medeniyet diğerinden etkilenmişti. Stephen Hawking’in hayalini gerçekleştirelim ve elinizdeki kitabın baskısından kâğıdına, cildinden mürekkebine, bilgisayar programından tasarımına kadar bu işi bilenlerin başka bir gezegene taşındığını düşünelim. Geride kalan milyarlarca insan, kitap denilen nesneyi tanıyıp bilmesine rağmen aynısını üretebilmek için yaklaşık beş bin yıl uğraşmak zorunda kalacaktır.

Peki “geleceğin parası” ne olur sizce?

‘Piyasalar nasıl olacak?’ sorusuna ‘Dalgalanacak!’ cevabını veren J. P. Morgan’ın eline su dökebilecek birisi varsa o da ‘Geleceği bilenler, geleceği icat edenlerdir.’ diyen Alan Kaye olmalı. Mezopotamyalılar trampa parayı, Sümerler mal parayı, Mısırlılar tartı parayı, Lidyalılar madeni parayı, Çinliler kâğıt parayı, Amerikalılar ise sanal parayı icat ederek insanlığa armağan etti. Peki, bunu nasıl başardılar? Paranın arkasındaki bilimsel sistematiği iyi kavrayarak! Çünkü para bilimi sanıldığı gibi tek başına işlemez; metalleri inceleyen metalürji, dillerin yapısını inceleyen filoloji, eski yazı çeşitlerini inceleyen paleografi, ağırlık ve uzunlukları inceleyen metroloji, tarihi yazıtları inceleyen epigrafi, eski paraları inceleyen nümismatik, iktisat, finans, sosyoloji, coğrafya ve tarihin alt dalları olan siyasi tarih, arkeoloji, ekonomi tarihi, sanat tarihi ve hatta dinler tarihiyle entegredir. Bunları tek bir kapta eritemeyen toplumların geleceğin parasına ilişkin üreteceği fikirler, falcılıktan öteye geçemez.

Geleceğin para formu ne olursa olsun; ruhunu siyaset, özünü altın, şeklini ise teknoloji belirleyecek. Bunu başarmak için her ülke eşit şansa sahip. Çünkü herkesin önünde iki seçenek var. Birincisi ‘uygarlık döngüsü’ rotasında ilerleyip yarınları şekillendirmek, ikincisi ‘ilkellik döngüsü’ bataklığına saplanıp hem gelişmiş ülkeleri kötülemek hem de onları taklit etmek. İşte bu noktadaki tercih, paradan çok daha değerli bir şey olan servetin anahtarıdır. Aksi takdirde ‘Tarih, ilerisini göremeyenler için acımasızdır.’ demezdi Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk.

Zenginlik üretim gücünde


  • “Antikçağ’dan Geleceğe Para” kitabınızda pek çok ülkeden, dönemden örnekler var. Seyahatleriniz ve okumalarınıza göre, para algısında, paraya bakış açısında nasıl bir farklılık mevcut milletler, gelenekler, ülkeler arasında?
  • Öncelikle hiçbir kültürde para ile nakitin farkının bilinmediğini fark ettim. Sade vatandaşı değil, bu alanda eğitim almış insanlar da aynı durumda. Para isimli kitabıyla servet kazanan John Kenneth Galbraith ‘Bütün bilimlerin amacı gerçeği ortaya çıkarmak iken para biliminin amacı gerçeği gizlemektir’ diye boşuna dememişti. Bankacılık sisteminin kredi yoluyla para yarattığı model, bu kriz döneminde kamu bankaları üzerinden gerçekleştirilirse toplumun ve piyasaların ihtiyaç duyduğu kaynağı temin edebiliriz. Bu kurgu inanılmaz basitlikte çalışır. Galbraith’in ifadesiyle ‘Hatta öylesine basittir ki zihin kabullenmekte zorluk çeker.’
  • Bir örnek rica etsek...
  • Örneğin Türkiye’deki bütün nakit para sizin olsa Dolmabahçe Sarayı’nı satın alamazsınız. Ama bu kadar az nakitle yıllık 1 trilyon dolarlık alım satım yapabiliyoruz. Milyonlarca ürün, el değiştirebiliyor. Çünkü sadece para basarak kalpazanlar zengin olur. Ülkelerin zenginliğinin kaynağı ise merkez bankalarının bastığı veya ticari bankaların kredi yoluyla yarattığı para değil üretim gücüdür. Bunun başında da ‘felsefe’ yani eleştirel düşünce iklimi gelir.
#Dursun Ali Yaz
#Antik Çağdan Geleceğe Para
#Kağıt
#Kitap
4 yıl önce