|

Radyoda mevlid başlayınca susardık

Hafız, mevlidhan Amir Ateş’in 60. yıllık musiki hayatını anlatan kitap okurla buluştu. Ateş önemli hocalardan ders aldığını söylüyor ve ekliyor:”Radyolarda mevlid yayını başladığında bütün sesler kesilir, herkes can kulağıyla dinlerdi. Biz de dinlerdik. Kimi beğendiysem onu taklid ederdim.”

Haber Merkezi
04:00 - 22/03/2020 Pazar
Güncelleme: 21:18 - 21/03/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
 Amir Ateş
Amir Ateş

Hafız, mevlidhan Amir Ateş, günümüzün en üretken bestekârlarından. 1970’lerden itibaren bestelediği binlerce eserin pek çoğu dilden dile dolaşıyor. Yaşı 80’li yılları hatırlamaya müsait olanlar, kandil gecelerinde okuduğu mevlid-i şeriflerin zevkini duyuyor hâlâ. Yesari Asım’dan Münir Nurettin Selçuk’a, Emin Ongan’dan Zeki Müren’e Türk müziğinin pek çok önemli ismini yakından tanıyan Amir Hoca, aramızda ancak bizden çok onların hatıralarıyla yaşıyor. Bu yılın Ocak ayında Kuveyt Türk Yayınları arasından Bestekâr Hâfız Amir Ateş’in 60. sanat yılı özelinde hayatını ve musikiye dair görüşlerini anlatan bir kitap çıktı. Biz de bu kitabı vesile edinerek Amir Ateş’in kapısını çaldık.


Nasıl bir aile çevresinde ve muhitte yetiştiniz?

1942’de Kandıra’nın Esentepe köyünde dünyaya geldim. O zamanlar köyümüzde okul olmadığı için babam gibi ben de hafızlık yaptım. 1956’nın başında, babam rahmetli olunca sırtıma yatağımı, yorganımı aldığım gibi İstanbul’a geldim. Sahaf Raif Yelkenci’nin tavassutuyla Nuruosmaniye Kur’an Kursu’nda Türkiye’nin en büyük hafız hocalarından Hacı Hafız Hasan Akkuş Hocaefendi’ye talebe oldum.

 Raif Bey’e nasıl ulaştınız?

O da Kandıralı. Talebeliğimde beni dinleyip fevkalade beğenip, “Geleceksin, Nuruosmaniye Kur’an Kursu’na, Hasan Akkuş Hoca’ya seni kendi elimle teslim edeceğim.” demişti.

KURAN KURSUNA KAYNAK DERSE GELİRDİ
 Kandıra’da musiki ya da kıraat eğitimi almış mıydınız?

Hayır ama hafızlığa çalışanlar kendilerini ancak okumalarıyla ispat edebilirler. Biz de çalışıyorduk. İstanbul’a geldikten sonra da musiki eğitimi almadık. Çocukluk yıllarımda, içimde güzel Kur’an ve Mevlid okumanın yanında güzel şarkı ve türkü söylemek hevesi de vardı.

 Çocukken şarkı türkü söyler miydiniz?

Tabii, söylerdim. Söylerdim de o zamanlar ayıptı. Bana daha bir şey demiyorlardı küçüktüm çünkü. Nuruosmaniye Kur’an Kursu’na merhum Sadettin Kaynak Hoca’yı koltuklarına girerek getirdiler bize ders vermesi için. Hastalığının ilk yıllarıydı, felçliydi. Notayı ilk defa ondan öğrendim. Sadettin Hoca sadece bir iki defa gelebildi ama benim içime bir ateş düştü.

 Nuruosmaniye’de Hasan Hoca’nın dışında, diğer hocalarınız kimlerdi?

Beni başkalarına vermedi, kendisi ilgilendi. 3 arkadaş her sabah saat 7’de, 7 buçukta Divanyolu’nda bulunan Akkuş apatmanına gidiyorduk. Hasan Hoca hem hafızlığı tamamlattı hem de talim, tecvid ve tashih-i huruf dersi verdi. Orada birçok şeyler gördüm, öğrendim. Kadıköy’e geçtikten sonra da Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne devam etmeye başladım.

 Neden Kadıköy’e geçtiniz?

Kadıköy’de bir Kur’an kursuna kalfa olarak geldim. O arada çevrem genişlemeye başladı. Merhum hattat, tanburi Kemal Batanay oralarda oturuyordu. Kemal Hoca’dan ve musıkiye meraklı bazı ağabeylerimden ilahi meşk etmeye başladım.

MEVLİDLER İLANLARLA DUYURULURDU

 Hasan Akkuş Hoca musiki bilir miydi?

Eskilerden bilmeyen yoktu ki! Çok güzel bir sese, sadaya sahiplerdi. Bu hocalar Kur’an yahut mevlid-i şerif okuduklarında, Allah diye nida ederek kendilerini yerlere atanları hatırlıyorum.

 O yıllarda gazete ilanlarıyla duyurulan büyük mevlid cemiyetlerinden bahsedilir...

Evet özellikle Fatih Camii’nde, Şişli Camii’nde, Beyazıt, Süleymaniye gibi büyük camilerde mevlidler yapılırdı. Bu programların ilanı gazetelerde yayınlanırdı. Esat Geredeli, Mecid Sesigür, Kani Karaca, Hasan Akkuş, Hendekli Abdurrahman Efendi, Yeraltı Camii İmamı Ali Efendi... Programa katılacak hocaefendilerin ismi ilanlarda yazılırdı. Millet camilere akın ederdi. Adapazarı’ndan, Bursa’dan, İzmet’ten otobüsler kalkardı. Biz de cemaatin arasında hocalarımızı, ağabeylerimizi hayran hayran dinlerdik. Beni görüp “Gel evladım, bir Kur’an oku!” diyerek yavaş yavaş cemaat önüne çıkarmaya başladılar. Derken “Güzel Kur’an okuyor, mevlid de okur!” diyerek çeşitli yerlere gönderdiler. Böyle başladım.

RADYODA MEVLİD BAŞLAYINCA HERKES SUSARDI
 Kimseden mevlid meşkettiniz mi yoksa o cemiyetlerde dinleyerek mi öğrendiniz?

İstanbul’da büyüklerimden meşkettim tabii ama zaten radyolarda mevlid yayını başladığında bütün sesler kesilir, herkes can kulağıyla dinlerdi. Biz de dinlerdik. En güzel okuyan kim? Kimi beğendiysem onu taklid ederdim.

 Kimi beğenirdiniz?

Mecid Sesigür, Esad Geredeli. En meşhurlar onlardı o zaman.

YESARİ ASIM ARSOY’LA BABA OĞUL İLİŞKİMİZ VARDI
 Kemal Batanay’la nasıl tanıştınız?

Kadıköy, Osmanağa Camii’nde çok mevlid okunurdu. Kemal Batanay da oraya yakın oturuyordu. Geliyordu programlara. Memuriyetten emekli olmuş, evde talebe yetiştiriyordu. Bizi de davet etti. Yüksek İslam Enstitüsü talebelerinin ekserisi onun talebesiydi. Kimi tanbur, kimi musiki, kimi hat dersi almaya gelirdi. Yine o sıralarda Yesari Asım Arsoy’u tanıdım. Onunla çok uzun yıllar geçirdim. Baba-oğul ilişkisi vardı aramızda.

 Yesari Asım Bey’le nasıl tanışmıştınız?

Kadıköy’de mevlid okuyan iki büyüğüm vardı; Kunduracı Reşad ve Marangoz Mustafa. Yesari Asım Bey’in talebeleri, Hoca’ya benden bahsediyorlarmış. Yesari Bey çok ciddi bir insandı, pek kimseye pirim vermez. Ağabeylerim sesimi ve merakımı methedince tanımak istemiş. Kadıköy’de, meşhur müverrif Ahmed Refik Bey’in baldızı Zekiye Üstünay’ın evinde kalıyorum. Bir akşam hocanın kaldığım eve, beni dinlemeye geleceğini söyledi ağabeylerim.

 Sene kaç?

1960’lar. Zekiye Anne harika yemek yapardı, hemen hazırlık yaptı. Misafirler geldi, biraz sohbet ettikten sonra Hoca Kur’an okumamı istedi. Üzerinize afiyet, nasıl gribim! Bugün hâlâ o akşamın ızdırabını duyar gibiyim. Saat 12’ye doğru müsaade istediler. Dönüş yolunda yanındakilerde çıt yok. Onlar halimi biliyor. Tramvay istasyonuna yaklaştıklarında Hoca duruyor. Kerli ferli bir adamdı, başında fötr şapka, “Dünyada gördüğüm, tanıdığım çocukların en efendisi, en terbiyelisi. Amma hiç uğraşmasın...” Hasta olduğumu söylemişler ama Hoca “Biz kargayı gagasından tanırız!” gibi laflar ederdi. Dikkate almamış söylenenleri. Yıllar geçti, Yesari Bey’le temasımız oluyor ama bana da herkes gibi mesafeli davranıyor. Bir Cuma günü Erenköy İstasyon Camii’nde iç ezan okudum. Namazdan sonra cemaat dağıldı. Camiinin arka tarafında bir adam oturuyor. Başında fötr şapka, şapkanın altından bana bakıyor. Yanına gittim. “Bir daha bana bu ezanı dinletmezsen, huzur-u Rabbül Alemin’de iki elim ikim yakanda olur.” dedi. Havalara uçuyorum tabii.

 Sizi hatırladı mı?

Zannetmiyorum. Erenköy Tren İstasyonu, çay bahçesiydi. Hocanın bir masası var, sabahtan akşama kadar oturuyor. Bir gün ziyarete gittim, beste yapmaya da başlamışım. Hoca her zamanki yerinde. Yanında elektrik direğinin üzerinde hoparlör asılı. Oradan musiki dinliyor. “Hoş geldin!” dedi. “Biraz evvel bu yukardaki aletten bir şarkı dinledim...” Mırıldanmaya başladı. Benim Acem Aşiran şarkımın nağmeleri.

 Hangi şarkı?

Güftesini Bekir Sıtkı Erdoğan’ın yazdığı Beklenen Gemi şarkısı. “Biraz evvel dinledim, enteresan bir melodi, güzel bir nağme” dedi. “Estağfirullah Hocam!” dedim. Kaşlarını kaldırdı, “Hayırdır?” Çantamı açtım, belki 20 – 25 şarkım var, hepsinin notası yanımda.

 Sene hatırlıyor musunuz?

1970’li yılların başı. Notayı verdim, baktı, baktı. ‘Burada Amir Ateş yazıyor!’ Tekrar ‘Estağfirullah Hocam’ dedim. Benimle beraber, ‘Estağfirullah, estağfirullah’ diyerek yerinden doğruldu. Ceketini ilikledi. Yeni gelmişim gibi ‘Hoşgeldin’ dedi. Bu hadiseden sonra 15–20 seneye yakın hep bir arada olduk. bir arada olduk.

Öğrencileri Ateş’in bestelerini seslendirdi


Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk Din Mûsikîsi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Hakkı Turabi ve neyzen Ali Osman Alaca tarafından kaleme alınan “60. Sanat Yılında Bestekâr Hâfız Âmir Ateş” isimli eserin yanında proje kapsamında Âmir Ateş’in ilahi besteleri Prof. Dr. A. Hakkı Turabi’nin, şarkı besteleri ise Doç. Dr. Başak İlhan Harmancı’nın sanat yönetmenliğinde 2 CD’den oluşan bir albüm haline getirildi. Âmir Ateş’in kendi bestelerinden ikisini seslendirdiği albümde ülkemizin kıymetli ses sanatçıları Ahmet Özhan, Ahmet Hakkı Turabi, Fatih Koca, Halil Necipoğlu, Ender Doğan, Adnan Çoban, Osman Akbaş, Agah Terzi, Yahya Geylan, Mehmet Hadi Duran, Mehmet Kemiksiz, Enes Cumhur Ergür ve Dursun Şahin yorumladı. Âmir Ateş’in ilâhî ve şarkı bestelerinden oluşan albümün CD’leri kitabın ön ve arka kapak içlerinde yer alıyor. 60. Sanat Yılında Bestekâr Hâfız Âmir Ateş kitabının PDF haline ve albümlere Kuveyt Türk’ün internet sitesindeki “Geleceğe Kaynak Kitaplar Bırakıyoruz” sayfasından ulaşılabiliyor.


Bebeği susturayım derken şarkının ara nağmesi çıktı

En sevilen şarkılarınızdan biri Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın. Melek Hiç’in bu şiirinden nasıl haberdar olmuştunuz?

Rebabi Sabahattin Volkan’ın kızı bir gün “Amir Abi, sen güzel şarkılar yapıyorsun. Bir kitaptan şiirler yazayım da cebinden dursun.” diyerek bazı şiirler getirdi bana. Bir tanıdığın evine gittik. Küçük bebekleri vardı. Çok severim bebekleri. Ağlamaya başladı, onu susturmak için odadaki piyanodan bir şeyler çalmaya başladım. Şarkının ara nağmesi çıktı. Sonra devamı geldi... O bebek şimdi 50 küsur yaşında.

Münir Nurettin devrin Atatürk’ü gibiydi!


Üsküdar Musiyi Cemiyeti’ne ne zaman başladınız?

Kadıköy’de kalfayken Ahmet Refik Bey’in kızı Belkıs Altınay vasıtasıyla gittim Cemiyet’e. Cemiyet o zaman Üsküdar İskele Camii’nin yakınında, Kanaat lokantasının yanından yukarı çıkan merdivenli sokaktaydı. Oraya geldik ve geliş o geliş.

 Kaç yaşındaydınız o tarihlerde hocam?

18 varım artık. O yıllarımı çok dolu dolu yaşadım. Cemiyete girdikten kısa bir zaman sonra beste yapmaya başladım.

 Bestelerinizi hemen gösterebildiniz mi yoksa kendinize mi saklıyordunuz?

Baştan itibaren gösterdim. İlk haftadan itibaren her gün bir iki eser bestelemeye başladım. Emin Ongan Hocam eline alıp bakıyor, “Aferin, aferin.” deyip gidiyor. O zamanlar televizyon yok. Münir Nurettin, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla gibi en tanınmış sanatçılar radyoda. Reklam müziklerini de onlar okuyor. Bir gün dolmuşla Kadıköy’den Üsküdar’a geliyorum. Radyo açık, Münir Nurettin Selçuk rahmetli Endülüs’te Raks’ı yeni bestelemiş. İlk defa duydum. Çok etkilendim. Şarkı bitti, reklam girdi. Sonra tekrar Münir Bey’in programı başladı. “Yellelli yel, tennenni ten...” İçimden, “Olmadı be Hoca!” dedim.

 Neden?

Biraz evvelki modern eserden sonra böyle klasik bir eser olmadı demek istedim. Aklıma bir şeyler geldi, her zamanki gibi... Münir Bey’e ithafen bir şiir yazmaya başladım. “Geçti ömrüm, gelmez oldun, bekledim hep yolları / Geçti yellelli yelellâ, dir-tenennen çağları / Geldi artık âşikâre buseleşmek anları / Geçti yellelli yelellâ, dir-tenennen çağları” Üsküdar’a inince notasını yazdım. Cemiyete gittim, Genel Sekreter Reha Gezey ağabeye okudum, bayıldı.

 Hangi makamda bestelemiştiniz?

Hüzzam. “Hemen yaz, notayı hocanın masasına koyalım.” dedi. Altına da not yazdım, “Değerli üstad Münir Nurettin Selçuk Beyefendi’ye ithaftır!” Emin Ongan Hocam geldi, kağıdı aldı, okudu. “Aferin, aferin. Çok güzel! Temize çek, bana ver. TRT’ye götüreyim.” dedi. O arada altındaki notu gördü. Kâğıdı suratıma bir fırlattı.

 Neden?

Emin Hocam, Münir Bey’le birbirlerine karşı çok hürmetkarlardı. “Münir Beyefendi’ye böyle saygısızlık yapılır mı?” diye kızdı. Münir Bey tabiri caizse sanatta devrin Atatürk’üydü. Ona o şekilde bir göndermede bulunmak mümkün değildi. Reha Bey rahmetli notayı aldı, koydu cebine. Şiir aruzla yazılmıştı, failatün, failatün failün. Aynı kalıpta bir şiir besteye olur. Aruzun kolaylığı odur. Ertesi ders geldi, söz yazmış. Radyolarda okunan ilk şarkımdır o.

 Yeni sözler nasıldı?

Gönlüm özler kaybolan manalı mahzun çehreni / Ruhum ağlar, ürperir hep kıskanırken neş’eni / Gül yüzün aklımda her an, yadederken ben seni / Güller açmış, alem olmuş neş’e denmez neyleyim...

 Üsküdar Musiki Cemiyeti’nde refakat sazlarınız kimdi?

Cahit Peksayar, Niyazi Sayın, Akagündüz Kutbaş, Hüsnü Anıl, Cüneyt Orhon, Cüneyt Kosal, Rıdvan Aytan... Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin sazları bunlardı. Radyonun sazları da bunlardı. Hepsi Cemiyetten yetişme insanlar.

Özbekler Tekkesi’nde meşk olurdu


  • Bestekarlar yeni bestelerini seçtikleri isimler okusun, ilk defa onların icrasından duyulsun ister. Sizin özellikle eser gönderdiğiniz sanatçı oldu mu?
  • Zeki Müren okudu, plak yaptı benim eserlerimden. Emel Sayın, Nersin Sipahi, hepsi okudular. Okumalarını istediğim isimlerdi onlar. Zeki Müren’in sahnede şımarık hareketleri vardı ama çok ciddi bir insandı. Ceketinizi ilikler, yanına öyle girerdiniz. Üstün bir zekaya sahipti. İlk zamanlar icrasının eşi benzeri yoktu.
  • Yakın tarihlere kadar evlerde meşk edildiği anlatılır. O meclislere iştirak ettiniz mi?
  • Hocalarımdan biri de Rebabi Sebahattin Volkan’dır. Her Çarşamba akşamı saat 8’den 12’ye 1’e kadar onun evinde meşk yapardık. Cahit Gözkan Hoca’nın evinde de olurdu. Avrupa Yakası’nda rahmetli Rüştü Eriç, Teoman Önaldı, Feridun Darbaz, Laika Karabey meşk tertip ederlerdi. Özbekler Tekkesi’nde de meşk olurdu. Münir Bey’den tutun da Zeki Müren’e, Alaeddin Yavaşça’ya, Recep Birgit’e, devrin bütün önemli isimleri gelirdi oraya.
  •  Bazı evlerde de Mevlid cemiyetleri kuruluyor aynı tarihlerde. O programlar kimlerin evinde olurdu?
  • Biz oralarda başladık. Her Perşembe akşamı manevi ağabeyim İbrahim Bodur’un evinde cemiyet kurulurdu. Türk Petrol’ün başkanı Aydın Bolak’ın evinde sık sık yapılırdı. Vehbi Koç zamanında Koç’larda yapılırdı. Bunların yanında dergahlar vardı.
  •  Hangi dergahlara gidiyordunuz?
  • Erenköy’de merhum Raşit Er’in Sa’di Tekkesi vardı. Karagümrük’te Muzaffer Ozak vardı. Kadiri Asitanesi, Özbekler Tekkesi... 1960’lardan itibaren Raşit Er’e gittim. 25 sene kadar devam etti oradaki hizmet. O zatlardan sonra bir şey kalmadı.
#Amir Ateş
#Mevlid
#Kur'an-ı Kerim
#Beste
4 yıl önce