|

Rüyaların kör noktası: Başlangıç

Akıl Defteri ve Kara Şövalye gibi filmlerinden tanıdığımız yönetmen Cristopher Nolan'ın uzun zamandır beklenen filmi Başlangıç nihayet ülkemizde de gösterime girdi. Rüya-gerçek ilişkisini özgün ve başarılı bir üslupla ele alan film, bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmadı.

Naz Emel Koç
00:00 - 1/08/2010 Pazar
Güncelleme: 21:43 - 31/07/2010 Cumartesi
Yeni Şafak
Rüyaların kör  noktası: Başlangıç
Rüyaların kör noktası: Başlangıç

Dom Cobb mesleğinde başarılı bir hırsızdır. Ancak çaldığı şey insanların değerli eşyaları değil, zihninin derinliklerinde saklı duran sırlarıdır. Bunu yapmak için insan bilincinin en zayıf olduğu zamanda, yani insanlar rüya görürken onların bilinçlerine girer. Yaptığı işin olumsuz sonuçları yüzünden aranan bir suçlu haline gelmiştir. Onu kurtaracak şey ise kendisine verilen son görevi başarı ile yerine getirmesidir. Öncekilerden farklı olan bu görevde birinin zihninden bilgi çalmak yerine, ona bilgi yerleştirmek zorundadır.


BÜYÜK RÜYADAKİ KÜÇÜK RÜYALAR

Rüyalar insanoğlunun bazen geçmişinin, bazen geleceğinin izlerini taşıyor sırtında… Tasavvuf, evreni yaratıcının rüyası olarak tanımlıyor ve insanoğlunun gördüğü rüyaları büyük rüya içindeki küçük rüyalar olarak görüyor. Başlangıç filmi, rüya gibi bilimsel, mistik ve felsefi doktrinlerin her birine konu olabilen bir olgudan hareketle, yaşam ve gerçeklik ilişkisi üzerine kurgulanmış estetik bir düşünme biçimi. Yönetmen rüyanın bilimsel tanımlamasından yola çıkarak kurguladığı hikâyeyle aksiyonu sağlarken, rüyanın tasavvufi boyutundan yola çıkarak filme ikinci bir katman ekliyor ve Başlangıç'a manevi bir boyut katıyor. Film birkaç süslü felsefi sözü alıp diline sakız etme gibi bir gaflete düşmediği için belki bazı seyirciler filmin bu katmanından asla haberdar olmayacak. Ancak filmi dikkatle seyrettiğinizde bu tip bir alt anlamdan söz etmek mümkün. Filmin başkarakteri Cobb, “Bir rüyanın başlangıcını asla hatırlamayacağımızı” anımsatıyor filmde. Bu tıpkı hayatın başlangıcını hatırlamayışımıza benziyor. Nasıl ki tasavvufi söylem ölümü, bir rüyadan uyanıp gerçeğe gözlerini açmaya benzetiyorsa, filmde de rüya içerisinde ölmek uyanmak anlamına geliyor. Filmdeki bu benzetmeler Başlangıç'ın hayatın alegorisi olduğu yönünde yorum yapmamıza imkân tanıyor.

Rüya sırasında bilincin zayıf duruma düşmesi ve bilinçaltındaki sırların açığa çıkışı filmin ana hikâyesini teşkil ediyor. Burada incelikle işlenmiş bir senaryo söz konusu. Filmde seyrettiğimiz rüya sahnelerinin rüya estetiğinde olması ve seyirciye o tadı verebilmesi çok önemli. Ancak aynı zamanda bazı sahnelerde seyircinin bir rüyanın içerisinde olduğundan şüphelenmemesi gerekiyor. Yönetmenin incelikli ve estetik manevraları izleyiciye aynı anda iki deneyimi yaşatma noktasında gerçekten çok başarılı.


DERİNLİKLİ BİR SOYGUN FİLMİ

Buraya kadar filmin derinlikli yönü üzerinde dursak da Başlangıç'la ilgili unutmamamız gereken bir gerçek var ki; o bir soygun filmi… Ancak bu, filmi Hollywood'daki türdeşleriyle aynı kategoride değerlendirmemize çok da izin vermiyor. Bunun en önemli nedeni filmin yönetmen ve senaristinin kendine özgü bir dil kurup, Hollywood'un matematiksel bir mantıkla kurgulanan klişe senaryolarından uzak kalması. Yönetmen Nolan anlatmak istediği düşünce ile filmin estetik üslubu arasında denge kurma noktasında son derece başarılı. Filmi görenlerin bir kısmı Başlangıç'ı türdeşi Matrix'le kıyaslıyor. Ancak bu bana göre Başlangıç'a haksızlık etmek anlamına geliyor. Çünkü Matrix göstermelik bir felsefi söylem ardına sığınmış görsel bir yanılsama iken, Başlangıç çok daha özgün, estetik ve hepsinden önemlisi altı dolu bir söylem ihtiva ediyor.


Orijinal Adı : Inception

Yönetmen : Christopher Nolan

Tür : Bilim Kurgu

Yapım : 2010, ABD / İngiltere

Oyuncular : Leonardo DiCaprio , Ken Watanabe , Joseph Gordon-Levitt , Marion Cotillard, Ellen Page

14 yıl önce