|

Sait Faik’i okuma notları

Heceöykü’nün “Sait Faik’in sevdiğim öyküsü” dosyasından ve yazar Necati Mert’in hazırladığı Sait Faik biyografi çalışmasından yola çıkan İbrahim Demirci, Sait Faik’in eserlerinin öncelikle bir listesini çıkarıyor. Demirci, ömrü boyunca eserlerini eski yazıyla kaleme alan Sait Faik Abasıyanık’ın yeni harflere aktarılırken oluşan yazılım hatalarına ayrıca dikkat çekiyor.

04:00 - 2/11/2019 Cumartesi
Güncelleme: 11:19 - 1/11/2019 Cuma
Yeni Şafak
Sait Faik Abasıyanık
Sait Faik Abasıyanık
İBRAHİM DEMİRCİ

İki aylık öykü dergisi Heceöykü’nün “Sait Faik’in en sevdiğim öyküsü” dosyasına katılmayı vesile bilip Sait Faik külliyatını yeniden okudum. Yüksek Öğretim Kurulu Başkanlığı’nın Ulusal Tez Merkezi adresinde bulunan Sait Faik hakkında yapılmış tezlerden erişime açık olanlara baktım. Necati Mert’in titiz ve incelikli biyografi çalışmasını gözden geçirdim: Sait Faik (Cümle Y., 2018). Bu okumalar sırasında karşıma çıkan ve beni düşündüren bazı hususlar üzerinde durmak istiyorum.

Sait Faik yaşarken yayımlanan on hikâye kitabı şunlar: Semaver / Küçük hikâyeler, Remzi Kitabevi, 1936, Sarnıç / Hikâyeler, Çığır Kitabevi, 1939. Bu kitapta yazarın adı “Said” yazılmış. Şahmerdan / Hikâyeler, Çığır Kitabevi, 1940. Lüzumsuz Adam, Varlık Yayınları, 1948. Mahalle Kahvesi, Varlık Yayınları, 1950. Havada Bulut, Varlık Yayınları, 1951. Kumpanya, Varlık Yayınları, 1951. Havuz Başı, Varlık Yayınları, 1952. Son Kuşlar, Varlık Yayınları, 1952. Alemdağında Var Bir Yılan, Varlık Yayınları, 1954. Bu kitabın adı sonraki basımlarda Alemdağ’da Var Bir Yılan şeklinde yazılmıştır.

Yapı Kredi Yayınları, bu on kitabı yazarın 100. doğum yıldönümünde tek cilt hâlinde ve 2 bin adet basarak ve numaralayarak yayımladı. Hem bu girişim hem de 1906 ve 1954 numaralı kitapların Sait Faik Müzesi’ne bağışlanması zarif bir jestti.

Sait Faik’in Az Şekerli adlı hikâye kitabı, ölümünden sonra Varlık Yayınları’nca okura sunuldu (1954), “röportaj-öykü” niteliğindeki Tüneldeki Çocuk (1955) ve Mahkeme Kapısı (1956) kitapları da aynı yayınevince basıldı.

EŞİTLİK VE ADALET ARAYIŞI

Yazarın tek şiir kitabı Şimdi Sevişme Vakti, 1953 yılında Yenilik Yayınları arasında çıktı. Sait Faik’in ilk romanı Medarı Maişet Motoru, 1940-41 yıllarında Yeni Mecmua’da tefrika edildi. 1944 yılında kitap olarak basılan roman, dağıtılmadan bakanlar kurulu kararıyla toplatıldı. Bazı cümleleri çıkarılarak 1952 yılında Birtakım İnsanlar adıyla basıldı. Tehlikeli bulunduğu için çıkarılan parçalar, sadece eşitlik ve adalet arayışını yansıtıyordu.

İkinci romanı Kayıp Aranıyor, 1953 yılında Varlık Yayınları’nca yayımlandı. Yazarın Georges Simenon’dan çevirdiği Yaşamak Hırsı, ölümünden sonra yayımlandı (İstanbul Y., 1954).

ÖLÜMÜNDEN SONRA ESERLERİ

Sait Faik’in bütün eserlerini ilk kez okura sunan Bilgi Yayınevi, Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat (1977), Açık Hava Oteli (1980), Müthiş Bir Tren (1981), Sevgiliye Mektup (1987) ile Sait Faik külliyatını tamamlamış oldu. Yazarın telif haklarının sahibi olan Darüşşafaka Cemiyeti, yayın hakkını Yapı Kredi Yayınları’na, sonra da Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’na devretti. İki yayınevi de Bilgi Yayınevi’nin tamlığına ulaşamadı.

Daha önce 39 kez basılmış olan Medarı Maişet Motoru’nu 2004 yılında beş bin adet basan İş Bankası Kültür Yayınları, kitabın adını “eserleri” listesinde “Medar-ı Maişet Motoru” şeklinde yazmış. Bilgi Yayınevi, tamlamaları bitişik yazmayı tercih ederken öteki yayınevleri ayrı yazmayı yeğlemiş.

Cumhuriyet devrimlerini savunmak yahut eleştirmek için herhangi bir çabasına tanık olmadığımız Sait Faik’in yazı devrimini benimsemediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Eserlerini ömrü boyunca eski harflerimizle kaleme aldığı görülüyor. Bu durum, bazı kelimelerinin yanlış okunmasına yol açmış. YKY’nin Öyle Bir Hikâye adıyla yayımladığı ilk on kitaptan bazı örnekler:

“... Stavro ... aynı hastalıktan oluvermişti.” (s. 20). Doğrusu: “ölüvermişti”.

“Arabacı büyük bir ardiyenin önünde “deh ayı”larını durdurur (s. 50). Doğrusu: “Dehay”. Arabacının atına “ayı” demesini gerektiren bir durum yok. “Kalantor, şişman, temiz giyimli, bomba yanaklı, mebus veya müteahhit kravatlı bir adam” (s. 59) Adamın yanakları “bomba” değil “bombe” olmalı. “Bu an, kovanının etrafındaki...” (s. 160) “Bu arı kovanının etrafındaki...”

“Zayıf, çalımsız bir şeydi.* (s. 177) “çelimsiz” olacak. Hislerin değişmiş, “ilaveleşmiş” olması (s. 264) mümkün değil, o hisler “ulvileşmiş” olmalı. “Yüzde doksan şans”tan söz edildikten sonra “ön şans” denmez (s. 678)i, kalan “on şans”tır. Yazar, Barba Antimos öyküsünü bitirirken “Barba Antimos hiç ama hiç derdini açmıyor.” dedikten sonra “Biz yine açalım” (s. 764) der mi? Demez. “Biz niye açalım.” demiştir. Bu örnekler Sait Faik metinlerinde bir “onarım çalışması”na ihtiyaç olduğunu gösteriyor.

Günümüz okuyucusunun anlamayacağı düşünülen kelimeler dipnotlarda açıklanırken tutulan yolun da gözden geçirilmesi, tutarlı hâle getirilmesi gerekiyor. “Kavaf”ın “Ucuz, düşük kalitede deriden ayakkabı yapan kişi” olduğunu söylemek ayıp değil mi? (Tüneldeki Çocuk, İş Kültür Y., s. 25). Bu arada Mahkeme Kapısı’nda yazarın “’boyama’ya müteallik” ifadesinin “’boyama’ ile ilgili” şeklinde değiştirilmiş olduğunu, gazete sureti verilmemiş olsaydı göremeyecektik. (Mahkeme Kapısı, İş Kültür Y., s. 161).

Not: Bu yazı üzerinde çalışırken ölüm haberini aldığım, ağabeyimiz, büyük devrimci, içli Müslüman Nuri Pakdil’e Allah’tan rahmet diliyorum.

#Sait Faik Abasıyanık
4 yıl önce