|

Saray'ın saatçisi

Topkapı ve Dolmabahçe Saraylarındaki eski ve kıymetli saatler Recep Gürgen'e emanet. Abdülhamid Han'ın Almanya'dan getirttiği ustanın torunlarından işi öğrenen Gürgen, "Abdülhamid'e hizmet ediyor gibiyim" diyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/02/2018 Pazar
Güncelleme: 07:28 - 10/02/2018 Cumartesi
Yeni Şafak
Abdülhamid Han’ın vefatının 100'üncü yılı dolayısıyla Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan türbesi yeniden ziyarete açıldı.
Abdülhamid Han’ın vefatının 100'üncü yılı dolayısıyla Divanyolu Caddesi üzerinde bulunan türbesi yeniden ziyarete açıldı.

2015 yılından beri restorasyon kapsamında kapalı bulunan Sultan II. Mahmud türbesi Cuma günü ziyarete açıldı. İçerisinde Sultan II. Abdülhamid, Abdülaziz ve II. Mahmud ve hanedan üyelerinin sandukalarının bulunduğu türbenin çalışmaları II. Abdülhamid’in vefatının 100’üncü yılı dolayısıyla hızlandırılıp İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından anma törenlerine yetiştirildi. Türbede çok kişinin emeği var. Biz de açılış öncesi onlarla buluşup hem türbenin hikayesini hem yapılan çalışmaları dinledik.

ÜÇ PADİŞAH BİR KAPI

II. Mahmud türbesi olarak bilinen türbede üç sultan medfununun bulunduğunu anlatan İstanbul Türbeler Müze Müdürlüğü Müze Araştırmacısı Leyla Zaman, “Burayı biz üç padişah bir kapı olarak görüyoruz. Ölüm denen son kapıda üç padişah aynı yerde medfun bulunuyor. Türbe içerisinde Mülk Süresi yer almaktadır. Mülk Süresi’nin özellikle seçilme sebebi Allah inancına ve ölümden sonraki ahiret inancına vurgudur. Türbe 1839 yılında II. Mahmut’un vefat etmesiyle inşaat çalışmalarına başlanmış. Bir yıllık bir çalışma inşaatı ardından türbe bugünkü halini alıyor. 1860 yılı itibarıyla da etrafında paşaların önemli devlet adamlarının medfun bulunduğu bir hazire alanı olarak gelişiyor. 3 padişah, 12 kadın sultan ve şehzadeler bugün burada bulunuyor. Türbe içerisinde 18 tane sanduka yer alıyor” diyor.


MÜZE GÖREVİ GÖRÜYOR

Türbenin bu zamana kadar kapsamlı bir restorasyon çalışması görmediğini belirten Zaman, "Restorasyon çalışması ecdadın hak ettiği bir şekilde anılması için yapıldı. Türbe aynı zamanda bir müze görevi görüyor. Çünkü içerisinde sultanlara özel hediyeler de sergilenmektedir. Bunlardan ufak bir sergi yapıp türbe koridorunda sergiliyoruz” ifadelerini kullanıyor.

Sandukaların üzerindeki örtülerin puşide olarak adlandrıldığının altını çizen Zaman, “Osmanlı tarihinde her yıl Kâbe ve Ravza-i Mutahhara’ya örtüler gönderildi. Bu örtüler halifeliğin alınmasından sonra artık Osmanlı Hanedanı’nda, sarayda, haremde özenle tek tek işlenen örtülerdir. Zamanla bu örtüler bitkisel kompozisyonların öne çıktığı, Kelimey-i Tevhidlerin var olduğu ve baş uçlarında padişahın kim olduğu, doğum yılı, irtihali, cülüs yılınlarının yer aldığı onun bir neci kimliğini taşıyor. Bu türbede de 15 tane sandukada özel puşide vardır. En özelleri ise II. Abdülhamid ve eşi Emine Sultan’ın puşidesidir. Çünkü bunlar birebir Ravza-i Mutahhara örtülerinin değişim için geri geldiğinde onların sanduklarının üzerine konulmuştur” diyor.


El sürülmezse 200 sene daha yaşar

Türbede bulunan kadın sultanların sanduklarının etrafındaki şebekelere altın varak yapan Azam Yılmaz, 20 yıldır bu işi yaptığını söylerek başlıyor anlatmaya: “Abdülhamid’in ve ailesinin sandukalarının bulunduğu türbe gibi değerli mekanlarda çalışmak beni çok mutlu etti. Kadınlar nasıl yaşarken altını seviyorsa öldükten sonra şebekeleri altınla kaplanmış. Biz de kadınların şebekelerini altınla kaplayıp türbe içindeki tabelaların altın varaklarını yaptık. Altın izi gördüğümüz eşyaların hepsine altın kaplama yaptık. Aslına sadık kaldık. Altın uzun ömürlüdür. El sürülmezse 200 seneye kadar ömrü var”


Avize döneminin en değerli ürünü

Kraliçe I. Victoria’nın Osmanlı’ya hediyesi olan ve şu an türbede bulunan avizenin bakımını yapan 44 yaşındaki antika tamircisi Zafer Karataş, meslek hayatında 30 yılı geride bırakmış. Bu zamana kadar birçok tarihi eşyanın bakımını yapmış ama büyük çaplı olup el değmemiş bir avizenin ilk defa bakımını üstlendiğini belirten Karakaş, “Türbede bulunan 8 bin parçadan oluşan 600 kiloluk avize hiç tamirden geçmemiş. Yeniliğe de açık hale getirilmemiş. Kendine özgü bir şekilde aydınlatma sistemi yapılmış. Mumla aydınlanıyor. Biz iç kısmına bir elektrikli aydınlatma sistemi kurduk. Dış kısımlarını özgün bir şeklinde bıraktık. Fazla hırpalamadan olduğu gibi muhafaza edelim istedik. Böylesine tarihi bir avizeyi tamir etmek çok önemliydi bizim için. Tarihe şahitlik etmiş ve etmeye devam eden bir eşyayı biz tekrar yaşayabilir hale getirdik. Ayrıca döneminin en değerli ürünlerinden biri. Ancak değer verilen bir kişiye hediye edilir” şeklinde konuşuyor.


Devrin ünlüleri aynı mekanda

II. Abdülhamid Han’ın sandukasının bulunduğu II. Mahmut Türbesi’nin yanında bulunan avlu 1860 yılı itibariyle etrafında paşaların önemli devlet adamlarının medfun bulunduğu bir hazire alanı olarak gelişmiş. 1840 ve 1920 tarihleri arasında görev yapmış olan önemli devlet adamları, yazarlar ve şairlerin mezarı bu bahçede bulunmakla beraber Osmanlı taş işçiliğinin yansıtıldığı mezar taşı örneklerini görüyoruz. Ahmet Fethi Paşa, Süreyya Paşa, Damat Hasan Hüsnü Paşa, Sadullah Paşa, Sait Halim Paşa, Şevknihal Kadın, Revnak Kadın, Ferahnuma Kadın, Talha Ağa, Hasan Fehmi Bey, Ahmet Samim, Muallim Naci ve Ziya Gökalp burada mezarı bulunan önemli isimlerden bazıları.


Saatin ahşabını Abdülhamit yapmış

II. Mahmut türbesi içerisinde bulunan İmparator III. Napolyon tarafından gönderilen iki adet saatin bakımını yaparak çalışır hale getiren saatçi Recep Gürgen, II. Abdülhamid Han’ın Almanya’da İstanbul’a getirttiği Mayer ailesinin yanında yetişip mesleğini öğrenmiş. Wolfgang Mayer ile Topkapı ve Dolmabahçe Sarayı’na gide gele işinin ehli bir saatçi olan Gürgen, “Saray saatçiliğinden gelen bir ailenin üçüncü neslinden bu işi öğrendim. Wolfgang Mayer’in dedesi de II. Abdülhamid Han’ın saatçisiydi. Bugünlere onların yanında yetişirek geldim. Tarihi saatlere de bu yüzden yakinen bir ilgim var. Bugün dahi sarayların saatlerini ben kontrol ediyorum. Topkapı ve Dolmabahçe’de iki tane müze kurdum. Abdülhamid Han’ın İstanbul’a getirttiği bir saatçi ailenin yanında yetişip onun medfunun bulunduğu türbedeki saatleri tamir etmek çok farklı bir his. Evet yıllardır nice saray saatini tamir ettim ama bunun yeri başka oldu. Ona bir nevi hizmet oldu. Abdülhamid Han’ın kendisi de bir sanatkardır. Marangozdur. Kendisi bir ağaca şekil verir ve ortaya ince işçiliği olan eserler çıkarmıştır. Dolmabahçe Sarayı’nda kasasında kendi yaptığı saatler dahi vardır” diyerek ekliyor: "Abdülhamid Han döneminde iki saat kullanmaya başladık. Türbedeki saatlerin biri alaturka biri de alafrangadır bu yüzden.”

  • Osmanlı'da Ampir üslupta yapılan ilk eser
  • Türbede hiçbir şeyi yenisiyle değiştirmediklerinin altını çizen mimar Nimet Elif Uzunoğlu, “Her şeyde aslına bağlı kaldık. Çalışmaya ilk başladığımızda duvarlardan ağlıyor gibi su akıyordu. Sıfırdan yaptığımız bir şey olmadı.” diyerek ekliyor: “Türbe, ampir üslup Batı’da oldukça yaygındır ama biz de ilk örneği bu türbe. En büyük anıtsal türbedir. Mezarların birlikte olduğu anıtsal bir yapı bizim inancımızda olduğu için dünyada da örneği yok. Osmanlı’daki klasik o desen, renk ve kalemişinin yerini mermer, sadelik, beyaz üç boyut efektiyle almıştır” şeklinde konuşuyor.
#Abdülhamid Han
#Saray
#Saat
#Recep Gürgen
6 yıl önce