|

Şaziye Berin yeniden aramızda

Özellikle yaptığı çevirileriyle edebiyat dünyamızda tanınan Şaziye Berin Kurt’a hocasının yazdığı mektuplar ve Almanya günlüğü iki farklı kitap olarak okurla buluştu. 1900’lü yılların başında bir genç kızın Avrupa’da günlük hayatından izlerin taşıdığı günlük ve hocası Ali Ekrem Bolayır’ın 135 mektubunun yer aldığı kitaplar bir döneme ışık tutuyor.

04:00 - 15/02/2020 Cumartesi
Güncelleme: 00:14 - 15/02/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Ali Ekrem Bolayır
Ali Ekrem Bolayır
İBRAHİM DEMİRCİ

İhsan Işık’ın Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisinde soyadı Kurt olan 12 yazar ve şair bulunuyor. Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisinde Kurt soyadlı iki sporcudan biri yüzücü, öteki futbolcu. Şaziye Berin Kurt, bu iki ansiklopediye de girememiş. Oysa Şaziye Berin Kurt, özellikle çevirileriyle edebiyatımıza epeyce hizmet etmiş. Bu çevirilerden biri de 1905 Nobel edebiyat ödülüne lâyık görülen Polonyalı yazar Henryk Sienkiewicz’in Kovadis adlı romanı. O romanı yıllar önce büyük bir zevk ve heyecanla okumuş, inancın ve aşkın gücünü hissetmiştim.

Şaziye Berin Kurt’u daha yakından tanımamızı sağlayan iki kitaptan ilki Esra Sazyek’in hazırladığı Şaziye Berin’e Mektuplarıyla Ali Ekrem Bolayır adlı çalışma. Hece Yayınları tarafından okura sunulan ve editörlüğünü üstlendiğim bu çalışmanın Giriş bölümünde Namık Kemal’in oğlu Ali Ekrem Bey’in hayatı, mektup türü, Ali Ekrem’in mektup türüne ilişkin görüşleri, Şaziye Berin’e karşı duyguları sergilendikten sonra ilk bölümde “Bir İnsan Olarak ali Ekrem Bolayır”, ikinci bölümde “Bir Entelektüel ve Edip Olarak Ali Ekrem Bolayır” anlatılıyor. Böylece edebiyat ve düşünce hayatımızın çeşitli kahramanları ve dönemleri, belli açılardan değerlendirilmiş oluyor.

ALMANYA GÜNLÜĞÜ


Çalışmanın asıl ağırlığını mektuplar oluşturuyor. Ali Ekrem’in 1917’den 1937’ye kadar geçen yirmi yıllık sürede öğrencisi Şaziye’ye yazdığı 135 mektup dil ve anlatım başta olmak üzere çeşitli yönlerden dikkate değer bilgi, düşünce, yaşantı, psikoloji, siyaset ve insan ilişkileri sunuyor. Ali Ekrem’in bazen babacan bir hoca, bazen neredeyse mahcup bir âşık, bazen kaprisli bir eleştirmen edasıyla seslendiği görülüyor. Bir mektubuna “Berinciğim” diye başlamışken, başka bir mektubuna “Sevgili Kızım” yahut sadece “Şaziye” diyerek giriyor. Şaziye evlendikten sonra yazdığı bazı mektuplarda kocasını da işin içine katarak “Evlatlar” diye sesleniyor. Bu mektuplar, bir bakıma Ali Ekrem Bey için bir çeşit dertleşme, iç dökme seanslarına dönüyor. Bazen öğüt vermekten geri durmuyor: “Tercüme ettiğin piyesi Lâ prezidant namıyla bırakırsan kimse bir şey anlamaz. Kitabın adını ‘Reis Hanım’ yap. Bugünkü zevk ve şivemize muvafık olur.” (s. 321) Bazen olup bitenlerden şikâyet ediyor: “Halit Ziya Vakit gazetesinde hatıratını neşrediyor. Kendi eski müzeyyen ve mükellef üslûbunu bırakmış, yeni lisancıların terkipsiz, lûgatsiz, ölü üslûplarını ihtiyar etmiş. Koca edip, bütün mâzi-i edebini inkâr ediyor!” (s. 452).

Bu önemli eserin Şehir Üniversitesi Taha Toros Arşivinde yer alan belgelerin değerlendirilmesiyle ortaya çıkmış olduğunu da belirtelim.

Şaziye Berin Hanım’ı daha yakından tanımamızı sağlayan ikinci kitap Bir Osmanlı Kızının Almanya Günlüğü / Şaziye Berin’in Heidelberg Hatıratı, Çolpan Kitap tarafından yayımlandı. Hakan Sazyek’in hazırladığı kitap, 169 sayfa. Hakan Sazyek’in sunuşundan öğrendiğimize göre, evrakını Taha Toros’a vermiş olan Şaziye Hanım, günlüklerini kendine saklamış. Yeğeni Aliye Sîmin Ediz’e bu günlüklerin yayımına vesile olduğu için biz de teşekkür etmeliyiz.

20 Şubat 1918 ile 26 Ocak 1919 tarihlerini kapsayan günlüklerini Şaziye Hanım, 1985 yılında gözden geçirirken bazı yerlere birtakım notlar, açıklamalar koymuş. Bunlardan biri, beni hayli düşündürdü. Mektuplar, kartlar aldığı, mektuplarına cevaplar yazdığı, siparişlerini temin ettiği birinin, Rasim Bey’in adının yanına “Kim acaba bu Rasim Bey?” notunu koymuş (s. 47). Demek ki aradan geçen 78 yıl onun kim olduğunu unutturmuş. Günlüklerde sıkça adı geçenlerden biri de elbette Ali Ekrem Bey. Şaziye sık sık ondan aldığı ve ona yazdığı mektuplardan da söz ediyor. Sözünü ettiği mektuplardan bazılarını Esra Sazyek’in hazırlamış olduğu kitapta bulamıyoruz. Demek ki Şaziye Hanım, Ekrem Bey’den aldığı mektupların hepsini saklayamamış.


Şaziye Hanım’ın günlükleri kısa cümleleriyle dikkat çekiyor. Gündelik işler, ilişkiler, alışverişler, Almanca, müzik, resim çalışmaları, küçük yahut büyük gezintiler, izlenen filmler, oyunlar, konserler, vs.

BİR YAZARIN EVİ

20 Temmuz 1918 tarihli günlükte Hamburg’da bir otelden söz ederken “Zarifti fakat sahibi bir Ermeniydi.” (s. 78) cümlesinin ardındaki tuhaflık size dönemin havasını hatırlatabilir. Frankfurt gezisini anlatırken “Göte’nin evini gördük. İstanbul evlerine benziyor. Alt katının penceresinde parmaklıklar var.” (s. 79) ifadesine şaşırabilirsiniz. Çünkü 1932 yılında Ahmet Haşim de o evin önünde şu cümleyi kuracaktır: “Eski bir İstanbul sokağını andıran gürültüsüz, tenha, temiz, loş bir sokakta eski bir İstanbul konağının tokmaklı kapısı önünde durduk.”

5 Aralık 1918 günlüğünde Birinci Dünya Savaşı sonrası Almanya’sının bir gerçeğiyle karşılaşırsınız: “Darülfünun pek kalabalıklaştı, çünkü harpten dönen bütün genç askerler darülfünunda tekrardan tahsile başladılar.” (s. 121)

Arkadaşı ve âşıkı Muammer’i, gökteki aya “Aydede” dediği için azarlayan Şaziye’nin gerekçesi sizi gülümsetebilir: Ben onu hep genç görüyorum. İstanbul gibi dedim (s. 124).

#Şaziye Berin Kurt
#Ali Ekrem Bolayır
#Hakan Sazyek
4 yıl önce