|

Seyyahların dünyasından sunulmuş çarpıcı İstanbul notları

2010 Avrupa Kültür Başkenti İstanbul 'Yeniden keşfet' sloganıyla yoluna devam ediyor. Bu çerçevede 'Seyyahların Aynasında İstanbul' adlı kitabı hazırlayan Prof. Dr. Ümit Meriç, İstanbul'un dünya tarihinde en çok ziyaret edilen şehirlerden biri olduğunu vurguluyor

Dilara Polat
00:00 - 3/04/2010 Cumartesi
Güncelleme: 23:24 - 2/04/2010 Cuma
Yeni Şafak
Seyyahların dünyasından sunulmuş çarpıcı İstanbul
Seyyahların dünyasından sunulmuş çarpıcı İstanbul

Seyyahların Aynasında İstanbul' kitabını hazırlayan ve incelediği binden fazla kitapla seyyahların gözlemlerine tanıklık eden Prof. Dr. Ümit Meriç, seyyahların kendi ülkelerinden çıkıp başka yerlerde güneşin doğuşunu selamlayan, adeta geçmiş zaman sosyologları olduğu kanaatinde olduğunu belirtiyor. Eser bırakan seyyahların batı ülkesi insanı için önemli olduğuna dikkat çeken Ümit Meriç şu açıklamada bulundu: “Farklı toplumlara bakan seyyahlar dışarıdan bir göz olarak çok daha çarpıcı gözlemlere ulaşabiliyor. İçeride yaşan kendini başka birinin aynasında seyrettiği zaman kendisiyle başka türlü tanışmış oluyor. Kendini olduğu gibi değil, bir başkasının gözüyle de görmüş oluyor. Bu bakımdan seyahatnameler bize iki kere zenginlik getiriyor.”


5 BİN SEYAHATNAME BULUNUYOR

'Seyyahların Aynasında İstanbul' 2700 yıllık İstanbul tarihinde 670 yılıyla, Ümit Meriç'in ilk seyyah olarak kabul ettiği Galyalı bir Kardinal olan Arkuf'la başlıyor. 'Konstantino Polis'ten Konstantini'ye' başlığını taşıyan kitabın birinci bölümü 44 tane seyyahın yazılı eserlerinden alınmış seçmelerden oluşuyor. Her seyyahla ilgili bilgi veriliyor. İstanbul'u bir Hıristiyan şehri olarak tanıyoruz. Seyyahların gözlemiyle bir kısmı ortadan kalkmış ama bugün İstanbul'un bir parçası olan birçok abideyi ve şahsiyeti tanımış oluyoruz. Birinci bölümde abidelere ağırlık verdiğini söyleyen Meriç, ikinci bölümde daha çok insanların sosyal hayatına dair manzaralara yer veriyor. Örneğin; Fetih yeni gerçekleşmiş, sıcağı sıcağına İstanbul'u bir İtalyan seyyahtan okumak çok ilginç… Meriç'i etkileyen bir başka şey de Amerikalı gazeteci Marc Tuven'in bir tekkeyi ziyaret ettiği zaman İslamiyet hakkında bilgisi olmadığı için ne kadar konunun dışında kalmış olduğunu belirtmesi. İstanbul hakkında yazılan 5 bin tane seyahatname olduğunu belirten Ümit Meriç, kitapta İstanbul'un fethinden günümüze kadar gelen seyyahların gözlemlerine özellikle yer verdiğini ve bu seçimi yaparken çok zorlandığını söylüyor. Meriç, İstanbul'un en yoğun ilgi gördüğü zamanı, 1501 ile 1551 arasında İran'dan Çin'e kadar gelen seyyahlar tarafından yazılan 901 tane seyahatname olduğuna dikkat çekiyor.


DÜNYA İÇİN ÖNEMLİ

Prof. Dr. Ümit Meriç, bu kitabı yazmadaki amacını 1950'lerde şimdiki nüfusun 10'da biri olan İstanbul'a dışarıdan gelip, şehrin nüfusunu bir hayli zenginleştiren insanlarımıza nasıl bir şehirde yaşadıkları bilincini kazandırmak olarak açıklıyor. Hazırlık sürecinin yaklaşık üç yıl sürdüğünü belirten Meriç, “2010'da Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul'u yeniden keşfetmek, yeniden tanımak gerekir. 2010 vesilesiyle bu şehirde yaşayan insanımıza ve dünya insanına İstanbul'un dünya tarihinde ne kadar istisnai bir yere sahip olduğunu anlatmalıyız” diyor.


BU ŞEHİR FARKLI ELBİSELER GİYEN BİR İNSAN

Prof. Dr. Ümit Meriç, farklı perspektiflerden İstanbul'u tanımak açısından bu kitabın çok önemli olduğunu söylerken, İstanbul'da değişen toplumsal hayatı şöyle tanımlıyor: “Her seferinde farklı İstanbul'larla karşılaşıyorum. Bu farklı elbiseler giyen bir insan gibi. İstanbul'un üstündeki elbiseler değişiyor ama İstanbul hep güzel. Elbiselerin değişmesi onun güzelliğini değiştirmiyor.” En çok dikkatini çeken gözlemlerden birini ise Meriç şöyle anlatıyor: “İlk avluda aynı anda ceylanlarla aslanlar serbest dolaşıyor. Elçiler bunu görünce dehşete düşüyor. Ceylan aslandan korkmuyor, aslan da ceylana saldırmıyor. Bu aslında sembolik manada, birbirinden çok farklı özellikleri olan kavimleri bir arada sulh ve sükun içinde yaşatan bir devlet olma anlamına geliyor.


HER KÖŞESİNDE ZENGİNLİK VAR

İstanbul'a dair duygularını sorduğumuz zaman ise Meriç şunları söyledi: “İstanbul'un tarihiyle kendi hayat tarihimi özdeşleştiriyorum. İstanbul'u ne kadar iyi tanırsam kendimi de o kadar iyi tanımış oluyorum. İstanbul'a dair ne kadar çok şey öğrenirsem kendimi de o kadar genişletiyorum. Şehrimle aramda organik bir bağ var. İstanbul'un Türkçesini çok seviyorum. En güzel Türkçe eskiden Karaköy vapurlarının arkasındaki lüks bölmesinde hanımların konuştuğu Türkçedir. Ben o Türkçeyi duyarak büyüdüm. Annem Reşat Nuri Güntekin'in öğrencisiydi. Reşat Nuri'den Türkçeyi öğrenmiş bir anneden Türkçeyi öğrendim. İstanbul çok zengin şahsiyetlerin yaşadığı bir şehir. Dolayısıyla hayali kahramanların iskeletleri İstanbullulardan alınıyor. İstanbul'daki Modern Sanat Müzesi'ne gittiğinizde çağdaş Türk resim tarihine yaklaşıyorsunuz, Pera Müzesi'ne gittiğinizde üç devrin yansıdığı meydan olarak Sultanahmet üzerine bir çalışma var. Sabancı Müzesi'nde şimdi Picasso var. İstanbul'un her köşesinde bir zenginlik var.”


GELECEK PARLAK OLACAK

Yaptığı seyahatlerde notlar alan ve ülkelerin mahrem köşelerinde yaşamayı seven Meriç, “Dünyada iyi bir gezici oldum. Gördüğüm yerler dünya tarihinin en önemli şehirleri arasında. Dünya tarihi bir bütün. 21'inci yüzyılın dünyasında İstanbul başlarda kaybettiği itibarın yeniden yükseleceğini ve İstanbul dünyanın en önemli şehirlerinden biri belki de birincisi olacak” dedi.



14 yıl önce