|

Sezai Karakoç’un düşünce dünyası üzerine notlar

Mehmet Erdoğan’ın “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları” adlı kitabı Karakoç’un düşünce dünyasını analiz ederken aynı zamanda İslam dünyasının bugününü ve geleceğini inşa eden Diriliş fikriyatı üzerine panoramik bir okumaya davet ediyor.

Suavi Kemal Yazgıç
04:00 - 15/06/2021 Salı
Güncelleme: 08:59 - 15/06/2021 Salı
Yeni Şafak
​Sezai Karakoç
​Sezai Karakoç

Ahmet Oktay’ın 1982’de Sezai Karakoç hakkında kaleme aldığı yazının başlığı manidardır. “Resmi İdeoloji Tarafından Dışlanan-Yazınsal İktidarı Dışlayan Bir Şair: Sezai Karakoç” başlıklı yazı “sol” kesimin Karakoç’a düzenlediği sükût suikastının dışında istisnai bir çalışmadır. Karakoç’un ilkeli duruşu onun “Diriliş” fikriyatının koca bir çınara dönüşmesini mümkün kılmıştır. O sadece “dışlanmış” bir mağdur değil dışta durmayı göze almış, kendi fikriyatından taviz vermemeyi “dışta” kalma pahasına başarmıştır. 1982’de yok sayılan Sezai Karakoç, bugün aynı şekilde görmezden gelinen bir kişi olarak görülemez. Her geçen gün Karakoç hakkında kitaplar yayınlanıyor, sempozyumlar düzenleniyor veya dergilerde özel sayılara/dosyalara yer veriliyor. Bugün doğrudan Karakoç’u veya Diriliş’i konu edinmeyen pek çok metinde adı anılır, ondan alıntılar yapılır. Bugün itibariyle kamusal alan Karakoç’u bir şekilde kabul etmek zorunda kaldı. Ancak bir şairin/yazarın başına gelebilecek en fena şey “sükût suikastı” değil maalesef. Bir de gürültüye getirilme tehlikesi vardır edebiyatçıların. Klişe övgü yağmuruna maruz kalmak yazarın eserini idrakın dışına sürgün eder. Okunma, anlaşılma, tartışılma şansını övgülerle yitiren bir edebiyatçının maruz kaldığı haksızlık “sükût suikastına” maruz kalan bir yazarın uğrayacağı haksızlıktan hiç de geri kalmaz.

DURULUŞ MUŞTUSUNUN ARKA PLANINA DİKKAT ÇEKİYOR


Mehmet Erdoğan’ın “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları” adlı kitabı tam da bu iki tehlikeye karşı neler yapılabileceğine dair örnek bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Karakoç’un düşünce dünyasını analiz eden bu kitap, sadece Türkiye’nin değil genel olarak İslam coğrafyasının bugününü ve geleceğini tefekkür eden Sezai Bey’in “Diriliş” fikriyatını panoramik bir okumaya tabi tutuyor. Kitapta yer alan her bölüm “muhtasar” birer kitap gibi. Olabildiğince yoğun işlenmiş konular. Her bölümün daha “oylumlu” çalışmalara ilham kaynağı olması gerektiğini söylemek hiç de abartılı olmaz. Uzun sözün kısası şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Durdurulmuş bir medeniyetin, özgüvenini yitirmiş, kökleriyle bağını yitirmiş çocuklarına hamasi olmayan, ayağı yere basan bir “Diriliş” muştusu vermesinin arka planını kitaplaştırıyor “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları”.

Karakoç’un Habur ile Kapıkule arasına sığmayan düşünce ufkunu adım adım analiz eden Erdoğan, kendi dil ve kavram dünyasını nasıl inşa ettiğine dair başka yerlerde kolay kolay rastlamayacağımız okumalar yapıyor. Bu çerçevede kitapta, Sezai Karakoç düşüncesi denince akla ilk gelen İslam Dünyasına Bakışı, Dış Politika Vizyonu gibi olmazsa olmaz diyebileceğimiz başlıklar olduğu gibi Sezai Karakoç ve Nurculuk, Güneydoğu veya Kürt Sorunu gibi mayınlı arazide yer aldığı için Karakoç çalışmalarında pek girilmeyen alanlar da özel bölümlere yer veriliyor. Her iki bölüm de Türkiye’nin yakın siyasi ve kültürel tarihinde çalışılması gereken çok tema olduğuna işaret etmenin ötesine geçiyor ve söz konusu alanlarda cesur adımlar atarken “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları”nda görmezden gelinen bölgelerin haritalarını çiziyor.

Mehmet Erdoğan, kitabı yazarken kitaplarıyla yetinmemiş ve Sezai Karakoç’un konuşmalarını da tek tek tarayarak “henüz kitaplaşmamış” büyük bir külliyatı da kaynakları arasına dâhil etmiş. Diriliş Dergisi’nin son sayısının yayınlandığı 5 Şubat 1992’den beri hiçbir yeni yazısı yayınlanmamış olması Karakoç’un konuşmalarını daha da önemli kılıyor. Umarız Karakoç’un konferans ve meydan konuşmalarını bir araya getiren “Çıkış Yolu”nun kitaplaşması gibi bu konuşmaları da kitaplaşması mümkün olur. Aksi takdirde Mehmet Erdoğan’ın verdiği örneklerden de anladığımız üzere “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları”nı kuşatabilmemiz mümkün olamayacaktır.

KARAKOÇ’U ANLAMAK İÇİN BİR YOL HARİTASI

Mehmet Erdoğan’ın kitabında dikkate ve anmaya değer bir yön daha var. Karakoç’un kitaplarında yer alan yazıları da dergilerde yayınlandıkları, kaleme alındıkları dönemlerdeki siyasi, kültürel, sosyal konjonktürleri içinde değerlendirerek örnek alınması gereken bir mesaiye imza atıyor. Zira biz, şimdi tamamlanmış ve yıllardır var olan bir külliyata bakıyor ve sanki baştan beri hep böyleymiş gibi anlamlandırıyoruz. Oysa Karakoç’un fikriyatı birden bire ve bir bütün olarak oluşmadı ve yayınlanmadı. Yıllar yıllar boyu sürmüş bir inşa süreci var Karakoç külliyatı hakkında çalışma yapanların da sadece sonuçları olan eserlerden değil eserlerin oluşma sürecinden de haberdar olması gerekiyor. Aksi takdirde “Diriliş” fikriyatı bağlamsız ve mesnetsiz lirik metinler gibi algılanmaya başlanır. Oysa “Diriliş” yaşadığımız çağın derdine derman olma iddiası taşıyan ve İslam’ı mesnet alan bir “vizyon” inşa etme çalışmasıdır.

Mehmet Erdoğan’ın “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları” kitabı bu anlamda öncü bir çalışma olarak nitelendirilebilir. Umarız sadece konusuyla değil inşa sürecinde gözetilen titizliğiyle de ilham verici bir kitap olur.

Bir yol haritası kazandırıyor “Sezai Karakoç’un Düşünce Ufukları” ve katetmemiz gereken çok yolun olduğunu bize tekraren hatırlatıyor.

Not: Konuyla doğrudan alakası olmasa da Ebubekir Eroğlu’nun Şubat 1981’de yayınlanan ve sonra anlaşılmayan bir şekilde tekrar yayınlanmayan “Sezai Karakoç’un Şiiri” kitabının önemini ve değerini tekraren hatırlatmak isterim. 40 yıl önce yayınlanan bu kitap için bir temennim olacak. Umarım tekrar yayınlanır...

#Sezai Karakoç
#Mehmet Erdoğan
#Kopernik Yayınları
3 yıl önce