|

Şiir Sanatı ve Paul Valery

Ahmet Hamdi Tanpınar’dan Sezai Karakoç’a birçok ismi etkileyen Paul Valery’nin “Şiir Sanatı” sonunda yayımlandı. Hem Fransız şairi anlamak hem de gelecek kuşak şairlere usül öğretmek için güçlü bir kaynak.

04:00 - 15/04/2020 Çarşamba
Güncelleme: 22:48 - 14/04/2020 Salı
Yeni Şafak
Valery’nin Şiir Sanatı’nın bütün edebiyat yazılarının ilk cildi olduğu anlaşılıyor.
Valery’nin Şiir Sanatı’nın bütün edebiyat yazılarının ilk cildi olduğu anlaşılıyor.
KÂMİL EŞFAK BERKİ

Yirminci yüzyılın önemli şairlerinden Paul Valery›nin «Şiir Sanatı» adlı eseri okura ulaştı. “Şiir, akıl ve hayatın tam da buluşma noktasındadır: İki tanımlanamaz öz” dediği zaman Valery, şu ünlü Deniz Mezarlığı şiirinin sabırlı ve daima çok çalışmış, sustuğu zaman da hep çalışmış şairi tecessüsünü şiirin kendisini izah etmeye, sırrı çözmeye adamış olduğunu görürüz. “Şiir muallakta bir tabirdir” demesi başka nasıl açıklanabilir ki? O, şiirin bir üretim endüstrisi haline gelmesinin toplumda bir başıboşluktan cesaret almasını göze alamaz. Bizde ve herhalde her ülkede, şu soru: Şiir tanımlanabilir mi? Genç Paul’ü de meşgul etmiş olmalı. Şiir üzerine başka hiçbir Fransız’ın göze alamadığı yoğunlukta düşünmeyi başarmış bu şair, keşfettiği bazı nitelikleri insanlığın önüne sunmuştur.

İSTİSNAİ ŞAHANELİKLER


Şiiri ilmî bir ciddiyetle hakettiği nüanslara kavuşturuyor, Şairi de yüce makamına yerleştiriyordu. Metafizik kavramından ürkenlere bir müjde değil mi bu? Şiirin düşünülüşünden haz duymanın eşiğine gelmek az şey midir? Aristoteles kendi zamanına kadar gelmiş şiir ve insan ilişkilerini toparlamak ihtiyacını duymuştu. Şiirin yücelik potansiyelini bilgece kavrıyordu. Bâbil ve Mısır şiirinden de habersiz değildi.

Batı Uygarlığı poetika yazmayı içselleştirmiştir. Aristoteles’in Poetika’sı, İbn Rüşd sayesinde bugünlere gelebilmiştir. Bunu Prof. Mahmut Kaya sunar (İslâm kaynakları ışığında Aristoteles ve Felsefesi, İstanbul, 1983). İlk defa İbn Rüşd kanalıyla gelen Poetika tercümesi, 1481’de H. Alemannus, daha sonra G. Valla tarafından Latince’ye çevrilmiştir. Belirtmemiz yararlı olur, İbn Nedîm’in el-Fihrist’inde, İbn el-Kıftî’nin İhbar’ında Poetika’ya yer verilmişti. İbn Rüşd’e onlardan geçiyor.

Valery’nin çarpıcı hükümlerinden biri: “Mutlak şiir ancak istisnai şahanelikler sayesinde ilerleyebilir; bu şekilde tanzim edilmiş eserler edebiyatın tahayyül edilemez hazinelerinin en nadir ve imkânsız kısmını oluşturur.” Valery’nin “Mutlak” görüşleri Tanpınar’a, Necip Fazıl’a tesir etmiştir. Necip Fazıl’ın Çile şiirinin zirve bir ürün olmasında Valery’yi alımlamasının rolü de söz konusu bence. Valery diyor ki: “Sanatımızın nihai saflığı, onun peşinde olanları öyle bir uzun boylu ve haşin sınırın içine sokuyor ki bütün şair olma neşesini sömürmekle beraber geriye bir tek asla tatmin olmama gururunu bırakıyor. Böylece Valery, sanatta çile çekmeye işaret ediyor.

Şiir ve Soyut Düşünce yazısı şiirde Dil, şiirde Ses olgularını içerir. Valery, şiiri ciddiye alışta, bazen Arap şiir dünyasıyla benzeyişleri bulunan bir şair-düşünürdür. Nesir ile Şiir’i ayırmakla kalmaz, aralarında zıtlık olduğunu söyler. “Sadece bir kişi için değerli olan şeyin hiçbir değeri yoktur” demiş olması ne iyi. Bu, “edebiyatın demir kuralı”dır onun gözünde. Teoriden pratik olana hafif bir dokunuş olsun: Son dönem edebiyatımızda tam da bu demir kuralın işleyeceği bir kolaya kaçma görmüyor muyuz? Bir dergiye “öykümsü” diye kısa hikâye gönderildiğine bile tanık olmuşluğumuz var. Sormak lazım, şair olsaydı o kişi, “şiirimsi” diyebilir miydi?

KUŞAKLAR İÇİN KILAVUZ

Valery, şiirlerinin yazılış hatıralarına düşkün bir kişilik. Örneğin Deniz Mezarlığı’nı paylaşmaktadır: “Zamanla uçuşan birkaç kelime yerine kondu ve yavaşça konuyu belirledi. Böylece emeğim (uzun süren bir emek) huzurumdaydı.” Yahya Kemal de böyle değil midir? Bir türlü duygularını şiirde başaramadığından yakınan bir şaire Mallarme’nin: “Şiir kelimelerle yazılır azizim” yanıtını çağrışıyor. Şiirin Sorunları başlıklı yazısı, şiirde yol almak isteyen herhangi birinin sindire sindire üstünde duracağı bir yazıdır derim. Sorumluluk duygusuyla hareket eden; bir şiir felsefesi getirebilmiş şairlerden şiirin yalçınlığını öğrenmekle başlar yolculuk, diyebiliyoruz. Şiirin “olduğu şey pahasına olmadığı bir şeye nasıl dönüştürüldüğünün” acısı Valery’de namus olmuştur. 21. yüzyılın muğlak atmosferinde boy verecek kuşaklar için bir kılavuz olacağı apaçıktır. İstanbul içinde olsun, diğer şehirlerde olsun, yetenek-olduğu yerde-yüzeysellikten iğrenerek, ilerlemeyi amaçlaştırmalı değil midir?

Valery’nin Şiire ihtimamı bizim en doruktaki şiir fikircimiz olan Fuzulî’yi akla getirir. O, kendine kadar gelen şiir üzerine düşünmeyi poetika söylemi atmosferine ilerletmişti. Bizde ilk kez Necip Fazıl Kısakürek Poetika adıyla şiir görüşlerini yazarken Valery’ye bir nazire yapmış gibidir. Tanpınar’ın o çok özellikli Paul Valery yazısı mutlaka okunmalıdır (Edebiyat üzerine Makaleler, Dergâh Yayınları).

Valery’nin Şiir Sanatı’nın bütün edebiyat yazılarının ilk cildi olduğu anlaşılıyor. Ahmet Ölmez çok gecikmiş bir işe el atmıştır. Dengeli Türkçesi dikkat çekiyor. 40’lı yıllarda 20. yüzyılın başında doğmuş şairler tarafından çok okunmuştur. Sabri Esat Siyavuşgil’in Deniz Mezarlığı çevirisi zihinlerde yer tutmuştur. Bu şiirdeki: “Muhteşem köpek artık putperestliği def et” dizesinden hareketle Sezai Karakoç’un Muhteşem Köpek başlıklı bir yazı yazdığını görüyoruz (Farklar, 1968). Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Ataç gibi Fransızca’nın hakkını veren isimler ise Valery’nin kitaplarını çevirmeye girişmemişlerdir. 70’lerin sonunda Tur Yayınları arasından, Bugünkü Dünyaya Bakışlar çıkmıştı. 90’larda Tahsin Yücel’in Eupalinos ve Öteki Söyleşimler çevirisi (YKY) var. Tüm Valery’nin çevrilmesi şık olur. Şiir Sanatı’nda T.S. Eliot’ın Takdim’i dahil 28 yazı bulunuyor.

#Paul Valery
#Ahmet Hamdi Tanpınar
#Sezai Karakoç
4 yıl önce