|

Sıkı bir ilk roman: Bitemeyen

Aysun Ellidokuzoğlu’nun ilk romanı Bitemeyen, Dergâh Yayınları tarafından okura sunuldu. Roman, Türk toplumunda geleneğin izlerinin tartışılabileceği en temel kurumlardan biri olan aileyi merkeze alıyor. Kaçış, ihanet, intihar, yalnızlık temalarına, olaylara incelikle dâhil edilebilmiş batı toplumlarının sesi eşlik ediyor. Bitemeyen, bitip tükenmeyecek birey-toplum çatışmasının romanı.

Yakup Öztürk
04:00 - 15/10/2020 Perşembe
Güncelleme: 17:12 - 15/10/2020 Perşembe
Yeni Şafak
Bitemeyen, bütün olay örgüsünü birkaç saate sığdıran kısa bir roman.
Bitemeyen, bütün olay örgüsünü birkaç saate sığdıran kısa bir roman.

Bitemeyen, bir ilk roman. Kısa biyografisinden anlıyoruz ki Ellidokuzoğlu birkaç fakülte mezunu. Hâlen okumakta olduğu bölümler var. İstanbullu. Kendisi hakkında bundan öte bir bilgiye sahip değiliz. O, Amerikan yeni eleştirisinin aradığı bir yazar tipi. Tarih, biyografi ve kimliğin ötesinde iki kapak arasına taşınan metnin, kendisinden daha ayrıcalıklı olduğunu ve itibara alınması gerektiğini düşünenlerden. Maddi gerçekliğin, tarihin silinip metnin bir çatışma unsuruna çevrilmesi gibi yazar Bitemeyen’de en asli kahramanlarını isimsizlikle yaşatabileceğini gösteriyor. Buna döneceğim. Ellidokuzoğlu’nun biyografisini bunca önemsememin tek nedeni yine metnin kendisi. Dergâh’ın son sayısında da vurgulandığı gibi Ellidokuzoğlu edebiyata “şık” bir biçimde adım atıyor.


Bitemeyen, bütün olay örgüsünü birkaç saate sığdıran kısa bir roman. Bir aile dramı. Ailenin aslında bizzat kendisinin nasıl dramatik bir kuruma dönüştüğünü tartışan, geleneğin yıkıcı cephelerini kaderler üzerinden açık eden bir metin. Anlatıcı kahraman, romanın sonuna kadar kim olduğunu bilmediğimiz bir yabancıya seslenerek kendi ailesinin intiharlar, ölümler, aldatmalar, ihtiraslar, zulümlerle örülü hikâyesini anlatıyor. Romanın gerisinde bitip tükenmek bilmeyen doğululuk ve batıcılık var. Kendi bireylerini var edemeyen toplumların kendi ailelerini dahi katletmeye mahkum olduğu gösteriliyor. Yazar, aile ve geleneği tartışabileceği ideal zeminlerden biri olarak bir nişan töreni kurguluyor ve üst katta devam eden nişanın bütün hikâyesini kendi dairesinin odalarına taşıyan anlatıcıya kalemini terk ediyor.

KURMACANIN İŞLERLİĞİ

Evden kaçarak yeni bir hayat kurmayı denemiş, ancak ailenin ağır yükünün, hareketlerini kısıtladığı korkularla geri dönmüş, nöbetler geçirerek yatağa düşmüş anlatıcının gözünden birkaç saatte “toplumun temeli” ailenin serüvenine tanıklık ediyoruz. Doğululuğun törpülediği hayatlar sahnelenirken nişan töreninde Avusturya valslerinin çalınması, anlatıcıya arkadaşlık eden gerçeküstü kahramanın Amadeus olması Aysunoğlu’nun matematiği dikkatle işlettiğini gösteriyor: “-Beni susturuyorsunuz öyle mi Amadeus? -Ben değil, ancak gelenek sizi susturur.”

Hafızam beni yanıltmıyorsa Şeref Bilsel’in Mecnun Dalı kitabında “Biz yoksulluğu doğuya gelin verdik ve bir daha hiç kesilmedi saçları” diye bir dizesi vardır. Ne zaman doğunun hikâyesine tanıklık edeceğim bir sahneyle karşılaşsam bu dizeyi hatırlarım. Bitemeyen’i okurken, sonra kapak görseline dikkat kesilirken de aynısı oldu. Kadın saçı bu coğrafyada anlam ve mana bakımından iki farklı dünyayı işaretler. Anlatıcının genç bir kız olduğunu biliyoruz ancak romanın hiçbir yerinde saçlar üzerinden bir esareti dile getirmemişti. Görselde bir kültürün yansıması örgülü saçların gitmeye aday bir bedeni (birey) nasıl bağladığı, bağlamakla kalmayıp gözlerine perde olduğu görülüyor. Bitemeyen, belki de şairin vurguladığı gibi hiç kesilmeyecek saçların hikâyesidir.

BİR TÜRK AİLESİ İCADI: ENİŞTE

Bitemeyen, öte taraftan bir Enişte romanı. Baş harfi büyük. Romanda, anlatıcı kahramanın ailesine soyluluğu, kültürü ve ekonomisiyle hükmedebilen tek kişi o. Konuşamayacağı, fikir ileri süremeyeceği herhangi bir mesele yok. Enişte, kitapların ve kültürel estetiğin olduğu yerde hemen var olabilir ancak o, ismi bile anılmaya tenezzül edilmeyen, Türk ailesinin icatlarından bir sıfata sahiptir. Eniştelik, Türk toplumunda bir kurum. Aileye sonradan dahil olmasına rağmen ev içi iktidarın ayağına serildiği bir tip. Ailenin hikâyesini bilmez, hatırasına tanıklık etmemiştir. O, içimizden birini geçkin bir kız olmaktan kurtardığı için hatta kahramanımızdır. Evin, ahlakına, parasına, hayat tarzına dair yorumlarda bulunma hakkına sahiptir. Elindeki gönyeyi sallamaktan korkmaz ancak sorumluluğun semtine de uğramaz. Aysun Ellidokuzoğlu, romana Enişte diyerek taşıdığı bu amorf karakterle metnin temel tezinin daha da aydınlatılmasını sağlamıştır.

Bitemeyen, gerçekten sıkı bir metin. 90 sayfalık hacim ancak bu sıkılıkla dikkat çekici olabilirdi. Bir ezan miktarınca sürüyor roman. Nişan töreninde müziği bastıran ezanın bitişini romanın son satırında duyuyoruz. Yukarıda vurguladığım gibi matematik, kurgunun işlerliği pek çok yerde dikkat çekiyor ancak roman, hayatın en temel gerçekliklerine temas etmeyi seçmişken yer yer anlatımdaki kapalılığıyla bu gerçekliğin görünmesini engelliyor. Yazar, kendi çerçevesinin sınırlarını kimi zaman ezbere çizdiği için okuru ihmal edebiliyor.

#Aysun Ellidokuzoğlu
#Bitemeyen
#Dergah Yayınları
4 yıl önce