|

Sıradışı bir biyografi: İbn Haldun

Ketebe Yayınları tarafından yayınlanan İbn Haldun biyografisinde, ünlü düşünürün yaşadığı bölge olan Akdeniz ve çevresinin detaylı bir incelemesi yapılıyor. Allen James Fromherz tarafından yazılan eser, ünlü düşünür İbn Haldun’un yaşadığı dönemi ve zihin dünyasının oluşumunu anlatan önemli bir çalışma niteliğinde.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 09:31 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Eserleri üzerine ve bilhassa Mukaddime ile ilgili yazılan pek çok bilimsel çalışmaya karşın İbn Haldun’un şahsiyeti hakkında nispeten az sayıda metin yazılıp çizilmiştir.
Eserleri üzerine ve bilhassa Mukaddime ile ilgili yazılan pek çok bilimsel çalışmaya karşın İbn Haldun’un şahsiyeti hakkında nispeten az sayıda metin yazılıp çizilmiştir.
İskender Gümüş

14. yüzyılda yazılan ve fakat 19. yüzyılın ortalarında Avrupa’da çeşitli dillere tercüme edilerek yayınlandıktan sonra birçok makalenin ve kitabın konusu olan Mukaddime’nin ve yazarı İbn Haldun’un ünü bugün halen devam ediyor. Özellikle Batı’da yapılan birçok yayın, bu büyük klasik eserin entelektüel özünü teşkil eden “asabiyet” kavramı üzerine yoğunlaşıyor. Bu çalışmaların pek çoğu da İbn Haldun’un tarihsel modelinin Batı sosyolojik teorisine benzerliği üzerine kurgulanıyor ve bu istikamette yorumlanıyor.

Eserleri üzerine ve bilhassa Mukaddime ile ilgili yazılan pek çok bilimsel çalışmaya karşın İbn Haldun’un şahsiyeti hakkında nispeten az sayıda metin yazılıp çizilmiştir. İbn Haldun’un hayatını anlatan az sayıdaki eserlerden birini George State Üniversitesi’nde Profesör olarak görev yapan ve Ortaçağ İslam dünyası üzerine çalışmalarını yürüten Allen James Fromherz yazdı. İbn Haldun: Hayatı ve Dönemi başlığıyla Türkçe’ye çevrilen bu eser kuşkusuz İbn Haldun’un yaşadığı dönemi ve zihin dünyasının oluşumunu anlatan önemli bir çalışma niteliğinde. Fromherz’in kaleme aldığı bu biyografik eser, sofistike bir dile sahip, eleştirel bir inceleme ve tutarlı argümanlarla desteklenen takdire şayan bir yetkinlik taşıyor.

MUKADDİME EN MÜHİM TEZ

Kitap, 1401 yılında Şam’ın surlarının hemen dışında kurulmuş olan Moğol çadırında İbn Haldun’un Timur’la yaptığı ilginç bir sohbetle başlıyor. Bu karşılaşmada Timur’a incelikle iltifat eden İbn Haldun’un nazarında Timur ve Moğol yandaşları, “asabiye”nin imparatorlukların, hükümdarların ve hanedanlıkların yükselişini açıklayan ana teori olduğunun en somut delilidir. İbn Haldun, Timur’a kendisinin ve adamlarının Moğol ve Tatarların sahip olduğu kabile gücünü büyük bir başarıyla birleştirdiklerini söylemiştir. Hanedanlıkların yükselişlerini ve düşüşlerini açıklayan ve İbn Haldun’a göre tarihin itici gücü olan bu asabiye düşüncesi, İbn Haldun’un Kitab’ul İber isimli eserine giriş mahiyetinde yazdığı Mukaddime’nin en mühim tezidir. Fromherz, bugün bile Irak’taki aşiret merkezli siyasette, Afganistan’da Taliban’ın yükselişinde, kabilelerin çekiştiği Darfur’da ve hatta gizli kararların alınması ve görüşmelerin yürütülmesi sırasında Dubai, Abu Dabi ve diğer Körfez ülkelerinin çok zengin aşiretlerinde asabiyenin izlerine rastlamanın mümkün olduğunu söylüyor.

Kitap yedi bölümden oluşuyor: “Tarihçi Tarihle Karşılaşıyor”, “Gençliği”, “Devlet Adamlığı”, “Mısır”, “İbn Haldun’un Yöntemi”, “Modernite” ve “İbn Haldun Olmak Üzerine.” Kitabın, ilk dört bölümü büyük ölçüde İbn Haldun’un çoğu zaman göz ardı edilen otobiyografisinde anlattıklarına dayanıyor. İbn Haldun’un kabilecilik, kimlik, din ve tarih hakkındaki fikirlerinin nasıl şekillendiğine ilişkin ilk bölüm, onun gözünden Suriye’den Endülüs’e kadar olan temel olay ve gelişmelerin ana hatlarını ortaya koyuyor. Özellikle burada Fromherz’in Ortaçağ Arap ve Berberi toplumu hakkındaki bilgisinin genişliği ve derinliği etkileyici bir biçimde göze çarpıyor. Kitabın ikinci, üçüncü ve dördüncü bölümlerinde ise Mağrip’ten Maşrık’a İbn Haldun’un hayatı yine dönemin başlıca olayları çerçevesinde ele alınıyor. İbn Haldun’un hocaları, eğitime ve medreseye bakışı, hayatında büyük tesiri olan veba hastalığı, devlet adamlığı ve Mısır günleri bu bölümlerin başlıca konuları.

İbn Haldun’un yöntemi

Fromherz’e göre İbn Haldun, önceki tarih yazımlarını belirleyen ana unsur olan tekrarın ve tahkik etmeden yazmanın uyuşukluğundan kurtulup uyanmayı düstur ediniyor. İbn Haldun, toplumda, hem umumi hem de muayyen olarak, cereyan eden sebep-sonuç ilişkisi şeklindeki genel geçer kanunu ortaya çıkartmaya teşebbüs ediyor. Fromherz, İbn Haldun’un derdinin sadece evrensel kanunlar bulmak olmadığını, düşünürün evrensel olanın istisna ile bağlantısı ve tarihin belirli dışavurumlarının genel geçer kanunlar ile bağlantısının peşinde olduğunu vurguluyor. İbn Haldun’un tasavvufla ilişkisi, medeniyet hakkındaki görüşleri, modernleşme ve demokrasi düşüncesi yine kitabın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılarıyla inceleniyor.


Alimi yeniden keşfetmek

Mukaddime mütercimi A. Franz Rosenthal, yazmış olduğu girişte, İbn Haldun’un nadiren biyografik bilgi verdiğini belirterek, muasırları ile kurduğu hissi ilişkiye dair de neredeyse hiç bilgi olmadığını, İbn Haldun’un otobiyografisinin “Ortaçağ İslam dünyasının en teferruatlısı” olmasına rağmen düşünürün ruh dünyasıyla ilgili bir çalışma yapılmasına imkân bulunmadığını, bu nedenle yazılacak her biyografinin İbn Haldun’un anlattıklarının tercümesinden öteye gidemeyeceği ihtarında bulunuyordu. Fromherz, Rosenthal’ın bu ihtarını göz önünde bulundurarak ve fakat buna pek de aldırmayarak çalkantılarla dolu bir dönemin bu sıra dışı figürünün hayatını yazmaya cesaret ediyor.

Dünyanın farklı coğrafyalarındaki her nesilden ilim ve düşünce adamı tarafından yeniden keşfedilmeye çalışılan İbn Haldun’un eserlerine bugün tekrar geri dönmek gerekiyor. Nitekim Cemil Meriç, Batı sosyal bilim teorisi ve geleneğinden kendi geleneğimize dönmemiz gerektiğini “Kendimize dönmek, bir manada, İbn Haldun’a dönmektir” diye ifade etmişti. Fromherz’in İbn Haldun üzerine yazdığı bu biyografik eser de yeniden İbn Haldun’a dönmek için bir kılavuz niteliği taşıyor. Özellikle, tarihçi ve sosyologlar için temel bir başvuru kaynağı olmaya aday.

#ibni haldun
#ketebe
#kitap
5 yıl önce