|

Sonunda iyilik kazanır

İyi Adamın On Günü Mehmet Eroğlu’nun diğer romanlarına kıyasla zayıf. Mesela Yüz: 1981’e kıyasla veya Issızlığın Ortası’na. Neredeyse bütünüyle hayal ürünü, sıradan diyemesek de, ortalamanın çok da üstüne çıkamayan bir dedektif romanı.

04:00 - 15/04/2019 Pazartesi
Güncelleme: 15:45 - 14/04/2019 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
ÖMER YALÇINOVA

Tabii Eroğlu’nun rasyonalist anlatımı, düşünmesi ve dünyaya bakışından dolayı bir anlatıda veya filmde karşılaşılabilecek, “Çok da uydurma değil aslında” dedirtecek bir konusu da var: Kötülük, eşcinsellik; merkezinde kayıp kişinin olduğu bir suç ve günahlar haritası. Roman boyunca adım adım çözülüyor. İlginçtir, Eroğlu bu sefer, erotik ve kışkırtıcı sahneleri uzun uzun anlatmamış.

Eroğlu’nun diğer romanlarında inandırıcılık vardır. Öyle ki romancının uydurduğu yerler, özellikle intikam sahneleri, kendini hemen ele verir. Bellidir, orası romanın diğer yerlerinden farklıdır. Başka ifadeyle diğer yerlerle doku uyuşmazlığı içindedir. Eroğlu İyi Adamın On Günü’ndeyse, adeta diğer romanlarındaki ayrıksı, bütünüyle hayal ürünü yani yaşanmamışlıktan çıkma olayları, bir romana yaymak istemiş. Aslında biraz da oyun oynamak, eğlenmek istemiş de diyebiliriz İyi Adamın On Günü’nde. Romana başladığımızda son sayfasına gelmeden onu bırakamıyoruz. Eroğlu ustalığını da gösteriyor. Romanda yapısal sorunlarla karşılaşmıyoruz. Fakat hafif hatta “pop” bir roman İyi Adamın On Günü; okuyucusuna neredeyse hiçbir şey katmıyor. Eroğlu’nun diğer romanları gibi düşündürücü değil. Daha ağır tabirle, olay örgüsü gayet basit.


ETKİN KARAKTERLER KADIN

Eroğlu İyi Adamın On Günü’nde de başrolü kadına bırakıyor. Dedektifimiz erkek. Fakat romandaki etkin karakterlerin hepsi de kadın. “İyi adam”ın genç sevgilisi Seval, eski sevgilisi Meral, eski karısı Rezzan, patronu Maide ve daha bir sürü kadın karakter. Bunlar İyi Adamın On Günü’nde bütün olayların başlatıcıları ve sonlandırıcıları. Zaten Eroğlu da bunu, karakteri Sadık üzerinden gösteriyor. Sadık’a göre kadınlar tasavvur eder, erkekler onları hayata geçirir. Kadınlar erkeklere sorma, danışma gereği bile duymazlar. Onlar herşeyi planlar, sonra da erkeğini plana dâhil ederler. Bunu erkekler fark etse de etmese de böyledir. İyi Adamın On Günü’nde Eroğlu diğer romanlarına kıyasla ipin ucunu bütünüyle kadınlara bırakmış. Diğer romanlarında, kadınlarla mücadele de söz konusuydu. Direnme, karşı çıkma, hiç olmazsa sorgulama. Son romanındaysa bunlar hiç yok.

Siyasetse, Eroğlu’nun son romanında tamamen terk ettiği diğer bir başat unsur. ASağ-sol gibi ya da “İslamcı”, “ülkücü”. Bu terimlerle hiç karşılaşmıyoruz İyi Adamın On Günü’nde. Başka ifadeyle karakterler, siyasi görüşleriyle tanımlanmamış. Yine de Eroğlu kendini tutamıyor ve zengin-fakir çatışması üzerinden siyasete giriyor. Bence çok da iyi ediyor. Asıl konu bu zaten. Diğer ideolojik isimlendirmelerden ziyade. Sınıf çatışması da diyebiliriz buna. Fakirler, zenginlerin oyununa geliyor. Daha doğrusu zenginlerin oyununa boyun eğmek zorunda kalıyorlar, İyi Adamın On Günü’nde.

Romanın sonunu söylemeyeyim. Çünkü dediğimiz gibi, Eroğlu usta bir romancı. Romanın nasıl yazılacağını, okuyucuda nasıl merak uyandıracağını, ortaya nasıl karışık bir düğüm koyup, onu adım adım açacağını iyi biliyor. Roman okuyucuları için, eğlenceli birkaç gün anlamına geliyor. Ama Eroğlu okuyucuları için, tatmin edici olmaktan uzak.

#kitap
5 yıl önce