|

Tasavvuf dünyasında bir kadın evliya

İslam tasavvuf dünyasının önemli isimlerinden olan Rabia El Adeviyye üzerine bir çalışma ortaya koyan M. Medim Tan, Rabia Adeviyye’nin diğer sufilar arasında nasıl öne çıktığını aydınlatırken aynı zamanda ona atfedilen sözler, şiirler ve menkıbeler eşliğinde bir portre ortaya koyuyor.

Semiha Kavak
04:00 - 15/08/2020 Cumartesi
Güncelleme: 02:06 - 15/08/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Râbia'nın yaşadığı düşünülen zaman dilimi dinî ideal olarak zühdün yaşatıldığı ve yüceltildiği bir döneme denk gelir.
Râbia'nın yaşadığı düşünülen zaman dilimi dinî ideal olarak zühdün yaşatıldığı ve yüceltildiği bir döneme denk gelir.

Günlük hayatta İslam denilince sıklıkla karşılaştığımız kelimelerden biri de tasavvuf kelimesidir.

Batı’da mistisizm olarak tanımlanan ve “kâinatın sırlarını, kanunlarını ve bunların üzerinde tasarruf etme yollarını öğreten akım” olarak tanımlanan öğretinin karşılığı İslâm literatüründe tasavvuf olarak nitelendirilir. Oysa, tasavvuf mistisizmle özdeş bir anlama sahip değil. Kaynakları itibarıyla bu iki kavram birbirinden ayrışır. Bu nedenle, İslam tasavvufu, mistisizmle ayrılığı ortaya konmuş bir tanım olan sufizmle tanımlanır.

Genellikle Uzakdoğu dinlerini inceleyen ve diğer dinlerle ilgili derinlemesine araştırmalar yapmış olan Fransız metafizikçi yazar Abdülvâhid Yahyâ (Rene Guenon) İslâm tasavvufunun geleneksel bir usulünün oluşu, bir rehber (şeyh, mürşid) önderliğinde yaşanması, rehberlerin Hz. Peygamber’e kadar varan silsileleri, kişinin zevk, anlayış ve kavrayış seviyesine uygun bularak girdiği bir tasavvufî yolun (tarikat) kendine ait, özelliklerinden dolayı onun mistisizmden tamamen ayrı olduğunu belirtir.

İslâm tasavvufu tarikatlar üzerinden şekillenmiş usullere dayanırken, sufizm tarikatları aşkın bir anlamı içinde barındırır. Kişinin iç olgunluğuna erişmesi için İslâm’a uygun dini hassasiyetler geliştirerek takva sahibi olması sufizmin kalıplarıyla tanımlanır. Bu yolda yol alan bireye sofi/sufi denilmekte. Bu nedenle Sofi/sufi sadece tarikat mensupları için söylenmez. Bu gibilere aynı zamanda, Allah dostu anlamında bir tasavvuf terimi olan veli denir. Bu terimin çoğul kullanımı ise evliyadır.

Evliya kavramı, İslâm Tasavvuf terminolojisindeki mürşit ve şeyh gibi kelimelerle karıştırılmamalıdır. Velilik, tarikat ile ilgili olmayıp mutlak anlamda Allah dostu kabul edilen kişiler için kullanılır. Veli olan kişi aynı zamanda eğer bir tarikatın şeyhi ise mürşid olarak tanımlanır.

ATFEDİLEN ŞİİRLER SÖZLER

İslâm tasavvuf kaynaklarına bakıldığında evliyaların arasında kimi kadın evliyalara yer verildiği görülür. Bu isimlerden en bilineni Rabia el-Adeviyye veya Rabiatü'l Adeviyye’dir. 752 yılında Basra’da fakir bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelen Râbia el-Adeviyye, küçük yaşta anne ve babasını kaybedince köle olarak bir aileye satılır. Buradan kaçma girişiminde bulunup eli yaralanınca efendisi ona acır ve onu azad eder.

12. yüzyılın en büyük şairlerinden ve din bilginlerinden sayılan Ferîdüddin Attâr, evliyaların hayatları ve sözlerini derlediği ünlü eseri Tezkiret'ül Evliya’da ondan övgüyle bahseder.

M. Nedim Tan, “Bir Dinî idealin Biçimleri- Râbia el Adevviye’den Kalanlar” adlı eserinde bu etkileri ele almakta.

Tan, Râbia el Adeviyye’yi kendisine atfedilen sözler, menkıbeler ve şiirler bağlamında ele aldığı eserinde, bu konuda önemli çalışmaları bulunan Margaret Smith, Abdurrahman Bedevî ve R. Elaroui Cornell’den önemli ölçüde yararlandığını, “bu çalışmada hem Râbia üzerinden bir tasavvuf tarihi okuması yapmayı hem de tasavvuf tarihi üzerinden Râbia’yı okumayı denediğini” belirtiyor.

Râbia el Adeviyye’yi tasavvuf tarihi içerinde konumlandırmak için günün Basra'sını ele alan Tan şöyle diyor; “Basra hem tasavvuf adının ilk defa ortaya çıktığı bölge hem de tasavvufi uygulamaların kavramsal ifade ve sosyal kimlik kazandığı bir merkez olarak düşünülür.

"Râbia'nın yaşadığı düşünülen zaman dilimi dinî ideal olarak zühdün yaşatıldığı ve yüceltildiği bir döneme denk gelir."

SUFİLER ARASINDA NASIL ÖNE ÇIKMIŞTIR

Zâhitler ve Edebiyatçıların neler dediği konusunda bu bölümde birçok örnekler aktaran Tan, sonraki bölümde ise tasavvuf kaynaklarında Râbia’nın yerini ele alır.

Rabia’nın dönemine yakın bütün tasavvuf ehlini etkilediği çok açıktır. Yazara göre Râbia’nın ününü yayan isim Attar’dır. “Attar, Râbia ile ilgili hafızayı zirveye ulaştıran, bunu ani bir sıçrama ya da keskin bir kırılmayla değil yüzyılların getirisi üzerinden yapan ve Râbia’yı tüm sûfî zümrelerin şifâhî kültürüne mal eden isim olarak karşımızdadır.”

Sonuç bölümünde yazar, hem kitapta yer alan ve tasavvuf çerçevesinde geçen konu ve kavramları ele alıp günümüz ilim dünyasındaki yerini irdelemekte, hem de Rabia’nın tasavvufun geneli üzerindeki etkilerine değinmekte. “Râbia el-Adeviyye'yi konuşmak dinî bilincin tarih içerisinde kazandığı katmanların neredeyse tümüne açılmayı zorunlu kılan bir süreci başlatır. Onu içinde bulunduğu bütünle irtibatlandırmaya çalıştığımızda geniş bir literatür ve derin bir kavramsal içerikle karşı karşıya kalırız. Çünkü Râbia el Adeviyye'den aktarılanlarda kendi yüzyılının gündemleri açığa çıktığı kadar sonraki nesillerin dinî arayışları da ifadesini bulmaktadır. Zâhitlik türleri, sûfilerin hâller ve makâmlara ilişkin birikimleri, velîlik hakkındaki kabuller ve beklentiler, tarikat kültürünün geriye dönük inşâları, edebî ve entelektüel ilgiler...”

#İslam
#Tasavvuf
#Rabia El Adeviyye
4 yıl önce