|

Tebrizli Rukiye ve “İçimdeki Kız”

Tebrizli yazar Rukiye Kebiri’nin hikâye kitabı “İçimdeki Kız”, Büyüyenay Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. Türkiye’de “Açlık Baratası” adlı kitabıyla da bilinen Kebîrî, hayatıyla iç içe geçmiş hikâyeleriyle İran’daki çağdaş Azeri edebiyatına bir ışık düşürüyor.

00:00 - 16/07/2022 Cumartesi
Güncelleme: 14:57 - 16/07/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Rukiye Kebiri
Rukiye Kebiri
ÂLİM KAHRAMAN

Büyüyenay Yayınları’nın son kitapları arasında Tebrizli bir hikâyecinin; Rukayye/Rukiye Kebiri’nin İçimdeki Kız’ı yayımlandı. Türkiye’de Kebîrî, kendisiyle yapılmış bir konuşma (Dergâh, Ağustos 2020, nr. 366) ve Türkiye Türkçesinde yayımlanmış bir romanı (Açlık Baratası, 2020) ile biliniyordu. Şimdi buna, İçimdeki Kız da eklendi.

Hayatı ve hayatıyla iç içe geçmiş hikâyeleriyle İran’daki çağdaş Azeri edebiyatına bir ışık düşürüyor Rukiye Kebîrî. 1963’te Hoy’da doğmuş, yirmi yedi yıldır Tebriz’de yaşıyormuş. Belli ki bu iki şehre ayrı bir bağlılığı var yazarın: “Şems-i Tebrizî’nin türbesinin, topraklarına manevî bir bereket bağışladığı Hoy şehrinde dünyaya gelmiş”im, diyor. Şehriyar’dan el almış. İlk yayımlanan hikâyesi Farsça yazdığı bir metin. Bir şenlik gecesi kendisinden Türkçe bir şiir okuması istenince, o güne kadar ana dilinde (Azeri Türkçesi) yazmaya çalışmadığının farkına varıyor. Bu sırada kırk beş yaşındadır (buna göre 2008 yılı olmalı). Hemen Doktor Behzat’ın Türkçe-Farsça sözlüğünü alır ve ana dilinde kendini güçlendirmeye ve yazmaya başlar. On-on iki yıl içinde hikâye kitapları ve romanlar yazar. İran’da ve Türkiye’de (iki defa) ödüller alır. Bir isteği vardır: “Türkiyeli mütercim ve yayıncılar İran’da olduğu gibi daha çok Nobel ve Plutzer gibi ödülleri alan eserlere önem vermekte, sermaye yatırmakta ve bu eserleri Türk toplumuna tanıtmaktadır. Bundan sonra Azerbaycan Türkçesinde kaleme alınan eserlerden [eserlerin] de Türkiye’deki mütercim ve yayıncıların dikkatini çekmesini umut ederim.”

Kebiri’nin kişiliğine baktığımızda gençlik yıllarındaki Marksist/Sosyalist deneyimler, varoluşçu okumalar, Tebriz ve Hoy’un toprağından ruhuna işleyenleri iç içe geçmiş halde bulmak mümkündür. Onun kaderi, yirminci yüzyılda var olmaya çalışan Orta-Doğu, Afrika ve dünyanın başka yerlerindeki insanımızın kaderinden bir numunedir. Bugün bir durulmaya ulaşan kalemiyle bize şunu söylüyor: “ ... yazarlarımız konuya önem atfettikleri kadar form ve tekniğe de önem verir ve dahası edebiyatı ideolojik çerçevenin dışına çıkarırlarsa daha güçlü eserler yaratabilirler diye düşünüyorum.”

Kendi sanatını “insanî ve içtimâi” olarak tanımlıyor. Sonra da ekliyor: “ ... kadın konusu, insan varlığı, insan hakları ve insandaki çelişkileri yazmaya meraklıyım.” Bilim-kurgu türünde bir romanı da vardır. İran’da Azerî Türkçesiyle yazan ilk çağdaş kadın yazarmış. İçimdeki Kız kitabı, kitaptaki ilk hikayeden (“İçimdeki Kız”) adını almış. Şu cümleyle başlıyor: “Yine içimdeki kız isyan ediyor.” Daha bu cümleden bile onun hikayesini yapan kadın, ikilik (çelişki) ve varolma meselelerine ulaşabiliyoruz. Karlı ve soğuk bir günde Tekaltı Dağı’na tırmanan iki “yoldaş” (bir genç kız ve erkek) anlatılıyor bu hikayede. Kızın penceresinden.. Marks’ı ve kapitalizmi konuşur erkek daha çok o gün. Hikaye boyunca kız ve içindeki kızın birbiriyle çelişmeleri, çatışmaları, bazan da bir noktada buluşmaları önemli bir yer tutar. Bir başka yönden de iki gencin (kız ile erkeğin) birbirlerini tanıma yolculuğudur bu. İçinde evlilik düşüncesi de bulunan.. (Kızın içindeki kişilik bölünme ve çatışması bana Tanpınar’ın “Yaz Yağmuru” hikayesindeki Sabri’nin içinde konuşup duran Karagöz ve Hacivat’ı hatırlattı.)

DİK DURUŞLU KADINLAR

Kitabın öne çıkan hikâyelerinden biri de “Mavayıl”. Geçirdiği bir bağırsak ameliyatı sonrasında bağırsağının ucu karnına bağlanan bir kadının günlükleri şeklinde yazılmış. Çoğu hikâyesinin kadın kahramanları gibi “Mavayıl”daki kadın da bir yazardır. Kebirî’nin birkaç ana tema’sının bu hikâyede bir araya geldiğini görüyoruz. Bunların başında aile içindeki kadının kocası karşısındaki pozisyonu bulunmaktadır. Hikâyelerdeki kocalar genel olarak eşlerine karşı biraz ilgisizdir. Rukiye Kebiri’nin kadın kişileri hayat karşısında dik duruşludur. Ancak aynı zamanda onlar, bir ilgisiyle eşlerine hemen yaklaşmaya hazır, dinamik bir iç dünyaya sahiptirler. Erkekler için eşle ilişki pörsümüş ve sıradanlaşmış gibidir. Hikâyelerde kadınları evini terkederken buluruz genellikle (“Patlıcan Rengi Mazda”). Olayları onların penceresinden izlediğimizden ilgi ihtiyaçlarını hemen hissederiz.

Hastalık da ikinci bir izlektir İçimdeki Kız kitabında. Bu hastalıklar kadınların başındadır ve onları maddî olmanın ötesinde asıl psikolojileri bakımından ciddi şekilde hırpalamaktadır. Mavayıl’daki kadın, en olmadık anlarda kötü kokusu, münasebetsiz sesi ve maddî varlığıyla ailesiyle (kocası, kızı ve oğlu; ancak en fazla kocası) arasına giren karnındaki torba yüzünden sonunda kendini bir odaya kapar, etrafıyla ilişkilerini en aza indirir. (Hikâyeciliğinin natüralizme kayan katı gerçekçiliğini en çok da bu hikâyede, o torbayı anlatırken ortaya koyar yazar.) Bu kadının üst kat komşusu da yakalandığı kanser hastalığı sebebiyle iki göğsü alınmış bir başka hasta kadındır. Yazarın “Vu Vei” hikâyesindeki kişisi bu “tahta göğüslü” kadın olacaktır. Bu sefer de onun altüst olan psikolojisini, yaralanmış kadınlığını bulacağız hikâyede.

Hayat kadınları, kadına yönelik tecavüz gibi başka konular da yer alır İçimdeki Kız’da. “Kadın” bir mesele olarak birçok problemiyle, iç dünyasıyla yerini alır kitaptaki hikâyelerde. Hakkında okuduğum bazı satırlarda, hikâyelerinde çizdiği kuvvetli kadın karakterlerden söz ediliyor yazarın. İç çatışmaları, hastalıkları, bulamadıkları ilgiyle kuvvetliden çok yıpranmıştır onun kadın kişileri. Ancak asıl güçlü olan, onları dile getirişteki yazı gücüyle yazardır. Rukiye Kebiri’nin kadını önceleyen tutumu, batılı feministlere de bire bir uymaz. Bir çeşit sağduyuyla Kebiri, aile içinde ele aldığı kadını, tüm problemlerine rağmen yapıcı bir açıyla resmeder. Zaten kendisi de cinsiyetçi olmadığını meselesinin insan olduğunu konuşmasında ifade ediyor.

Rukiye Kebiri’nin hikâyelerinde kullandığı anlatım teknikleri de ayrıca ele alınmalı. Özgün yanları ortaya konmalı. Şimdilik sadece kitaptaki “Köroğlu da Yaşlanırmış” hikâyesini ismen anmakla yetineceğim.


#Rukiye Kebiri
#Tebriz
#İçimdeki Kız
#Şehriyar
#Azerbaycan
2 yıl önce