Aslında Balkanlar, bizden olan insanların bizim olan topraklarda kurdukları bir medeniyetin adı. Abdest almadan ilâhi okumayan, Yunus Emre’nin sözlerini tekkelerinin duvarlarına yazan, hiç Türkçe bilmedikleri halde Türkçe ilâhiler okuyan bir medeniyetin devamıdır Balkanlar. Bir bölgeye ses ve tel kudreti ile hâkim olunan yerin adıdır Balkanlar.
Makedonya’nın Saraybosna’nın, Struga’nın, Prizren’in, İskeçe’nin, Tiran’ın arka sokaklarında hâlâ Allah’a kalbî boyutta inanan ve loş ışıklar arasındaki tekkelerde Türkçe ilâhiler okuyan Evlâd-ı Fâtihân’a rastlayabilirsiniz. Aslında Itrî’nin Segâh Tekbiri ve Salâtı Ümmiyesi bir kültürün mûsikî ile bir coğrafyada nasıl etkili olabileceğini göstermektedir.
Bunun yanı sıra toplumun hemen her kesiminde var olan Osmanlı hayranlığı onların kültürlerini ve özellikle müziklerini öğrenmelerini gerektirdi. Çünkü hayranlığın ilk belirtisi o toplumun müziğine ilgi göstermektir. Biz de hem bu etkileri hem de kaybolmaya yüz tutan bu eserleri kayıt altına almak istedik.
ŞARKILARI SÖZLERİ DEĞİL MELODİLERİ BELİRLER
Balkan ülkelerinde yaşayan mutasavvıfların bir kısmı başka ülkelerden bu topraklara geldikleri gibi, Balkanlarda doğup büyüyen bazı dervişler de Osmanlı devletinin farklı şehirlerinde yaşamış ve hizmet vermişlerdir. Dolayısıyla sanatın doğasında var olan kültürel etkileşimi Balkan ilahilerinde görmek mümkündür. Üsküp’te okunan bir ilâhînin Kütahya’da, İstanbul’da okunan bir ilâhînin Kosova’da, Çorum’da okunan bir salâ’nın Bosna’da okunması da bu etkileşimin en bariz örneklerindendir.
Aslında cebinizde taşıdığınız kimlikten hiçbir farkı yoktur, yüreğinizde taşıdığınız müziğin. Vatan, millet, din, yerlilik müziğinizi doğru seçerseniz aslında bu söylediklerimin tamamını taşıyan bir insan olursunuz. Kısa ve öz tanımı ile bu, sizin kültürel kimliğinizdir. Size bununla ilgili bu derlemeler sırasında yaşadığım hatırayı nakledeyim.
Keşke dedeleriniz bizi terk etmeseydi
1999 yılında Makedonya’ya bir konser vesilesi ile gitmiştim. Nato, Kosova’da çıkan olaylar üzerine Makedonya’dan müdahaleye başlayınca ülke sınırları kapandı. Bu tür hassas durumlarda geceleri ibadethanelerin ışıkları yakılarak nöbet tutuluyor. Kadim ve kıymetli arkadaşım Abbas Jahjai’nin imamlık yaptığı Kalkandelen Yukarıçarşı (Köprü) Camii’nde okuduğum İstanbul tavrı yatsı ezanını müteakiben yaşlı bir amcanın, gözlerinden süzülen yaşlar eşliğinde sarf ettiği, “Keşke dedeleriniz bizi terk etmeselerdi de şu ezanı hür dinleseydik” sözleri beni de duygulandırmıştı. Bu hatıramın konumuzla alakalı olan kısmı ise okuduğum ezanın tavrının ve melodilerinin o amcaya Anadolu’yu ve Osmanlıyı hatırlatmış olmasıdır. Demek ki bir ses, tüm Müslümanların ortak bir metni olan Ezân-ı Muhammedî’yi yüzyıllar boyunca oluşan melodiler ve tavırla Anadolu’yu anımsatan bir hâle dönüştürebilmiştir.
Şu ana kadar daha önce yayınlanan Balkanlarla ilgili 2 CD, buna ilaveten Kadim Sesler Balkan İlâhîleri 1 ve 2’ncisi ile birlikte toplam 5 albüm ve iki kitap yayınladık. İki kitapta toplam 275 ilâhînin notasını kültürümüzle buluşturduk. Şu an TİKA, Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi Dini Musiki Uygulama ve Araştırma Merkezi ile beraber KOSOVA ilâhîlerinden Raif VIRMIÇA tarafından derlenen 220 adet ilâhî ve bir kitap projemizi tamamlamak üzereyiz. Bu son yaptığımız eserin beni çok mutlu eden bir özelliği var. İlk ilâhî derlemelerini yaptığım zamanlar bazı insanlar çok tepki gösterdiler: “Nerede, o kadar ilâhî mi var, bölgelerin ilâhîsi mi olur?” diye. Şimdi derlemesi bana ait olmayan ama notalarını bizim yazdığımız 220 ilâhî yayınlıyoruz. Bu ne demek? Bu gerçekten insanların dikkatini bu yöne çektiğimizi gösteriyor. Bundan inanılmaz bir sevinç duyuyorum. Darısı hayalimizdeki diğer bölgelere.
İstanbul Üniversitesi Dini Mûsikî Uygulama ve Araştırma Merkezi olarak kurduğumuz (DİMAM) kurumun Endülüs’ten Horasan’a, Elazığ’dan Kafkaslara, İstanbul’dan Türkî cumhuriyetlere kadar derleme yapan devletimizin destek olduğu bir kurum haline gelmesi. Devletin desteği önemli. Şu ana kadar yaptıklarımızın tamamını Müzikbir Meslek Birliği eliyle Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı destekledi. Son projemizde TİKA’nın devreye girmesi beni çok mutlu etti. Gerçekten ufku olan insanlar şunu hemen anlıyorlar. Taşınabilir kültür, taşınamayan kültür kadar önemli. Bir camiyi, tekkeyi olduğu yerden başka bir yere taşıyamazsınız. Ama bunlara ruh veren eserleri kayıt altına alıp taşıyabilirsiniz. Fuat Köprülü Hoca tam da burayı işaret ederek bu tür derlemelerin ilerde bu bölgelerin Türk Yurdu olduğunu ispatlamak isterseniz bunlar en önemli belgelerdir. Evet, belki mimari gibi çok göz önünde olmayacaktır. Fakat Goethe’nin dediği gibi mimari, donmuş bir mûsikîdir.
Bir bektaşi dervişi Muhammed Godeni
Jakova’da kadim bir Bektaşi tekkesine gittik. Son dönemlerde Türkiye’de bulunan bazı Alevi cem evleri gibi Balkanlarda da Bektâşi tekkelerinin bazılarına karşı diğer bazı sözüm ona dindar (!) gruplar tarafından bir öteleme söz konusu. Konuya hâkim olmamız hasebi ile Bektaşi tekkesindeyiz. Bektaşi Babasına konuyu anlatıyoruz. Çok mutlu oluyor hem Türkiye’den gelmemiz hem de ilâhî ve Bektaşi nefeslerini derleme yapıyor oluşumuz, kendisini çok heyecanlandırdı. Kendi aralarındaki konuşmalarından, birisini getirmelerini söylediklerini biraz anladık. Yarım saat sonra Muhammed Godeni amca geldi. Bektaşi tekkesinin yaklaşık elli yıl zâkirliğini yapmış. Kendisine tercümanlarımızla konuyu anlattık. Buraya kadar her şey normal fakat mevzuyu dinledikçe kendisini tutamıyorcasına ağlamaya başladı. Çok duygulanmıştı. O kadar ki kayıt yapamıyorduk. Haliyle bizi de çok duygulandırdı. Ve sürekli şunu söylüyordu: Gerçekten Türkiye’den gelip bunları mı topluyorlar. Buna inanamıyorum! Her zaman söylediğim gibi kadim bir kültürü derlemek sadece büyük devletlerin yapabileceği bir iş.
Devletin desteği çok önemli
Evet. Somut ve somut olmayan kültürel varlıklarımızı gün yüzüne çıkarıp, destek projeleri ile adını duyuran MÜZİKBİR Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği bu ve bundan önceki eserin yapımını üstlendi. İstanbul Üniversitesi DİMAM ekipleri de kendilerine destek verdi. Her zamanki gibi Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü projemize en büyük desteği verdi.
Kitabımızda benden hariç iki yazar daha var. Sevgili Abbas Jahja ve Mikail Türker Bal. Balkanlarda tasavvuf kültürü ve musiki ilişkisinden Balkanlarda müziğe kadar bazı konuları ele almaya çalıştık. 125 eserin notalarını verdik. Arşivimizde olan derlemelerimiz sırasında çektiğimiz güzel fotoğraflar da kitaba ayrı bir renk kattı. Albümde ise Makedonya Kalkandelenli abim Abbas Jahja ve kıymetli evladımız Aydın Jahja bize eşlik etti. Toplam 6 eser Türkçe, 3 eser Boşnakça ve 3 eser Arnavutça eser seslendirdik.