|

Türk dili dünyayı dolaşıyor

Dünyanın dört bir yanında Türkoloji okuyan öğrenciler İstanbul’da bir araya geldi. Türk dilini daha iyi anlamak için Yunus Emre Enstitüsü’nün Yaz Okulu programına katılan 23 öğrenciden Cezayirli Khaoula Amrouche, “Ben Türkçe’yi seçmedim, Türkçe beni seçti. Bölüme başlayınca kendimi daha önce tanıdığım bir yerde hissettim” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 4/08/2019 Pazar
Güncelleme: 10:03 - 3/08/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Lübnanlı, Cezayirli, Özbekistanlı, Azerbaycanlı ve Güney Koreli  beş kız
Lübnanlı, Cezayirli, Özbekistanlı, Azerbaycanlı ve Güney Koreli beş kız

Lübnanlı, Cezayirli, Özbekistanlı, Azerbaycanlı ve Güney Koreli beş kız Türk Edebiyatı Vakfı’nın üst katında bir odada düzgün bir Türkçeyle birlirleriyle sohbet ediyorlar. Onları dünyanın farklı noktlarından İstanbul’a getiren Türkçe sevgileri. Yunus Emre Enstitüsü’nün Türk dilini ve edebiyatını anlatmak ve tanıtmak amacıyla başlattığı “Türk Edebiyatı Yaz Okulu-2019” programıyla Türkiye’ye gelen 23 öğrenciden bazıları da onlar. Burada geçirdikleri 15 gün boyunca Edebiyat Hayat, Edebiyatımızda İstanbul, Şahsiyet ve Edebiyat ve Türk Kültür Tarihi gibi konularda eğitimler aldılar. Program ise bugün itibariyle tamamlandı. Ancak hiçbiri geri dönmek istemiyor. “Burası hep tanıdığımız bir yer gibi” diyorlar

DİZİ İZLERKEN TÜRKÇE’Yİ KEŞFETTİ

Lübnanlı Rawi Shbaklo’ya Türk dili okumaya nasıl karar verdiğini sorunca başlıyor anlatmaya. “Benim Türkçe hayranlığım üniversiteden çok önce, 11 yaşında başladı” diyor. O yaşlarda Türkçe şarkılar dinlemeye, ardından da diziler izlemeye başlamış. Bu çabasıyla da çok iyi bir seviyeye gelmiş Türkçede. 18 yaşında bir sertifika alarak Lübnan’daki Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde yeminli tercüman olarak işe başlamış. Ancak Beyrut Üniversitesi’nde Türkoloji bölümü açılınca hemen kayıt yaptırmış. Shbaklo şunları anlatıyor: “Üçüncü akademik yılımı tamamlıyorum. Bu İstanbul’a altıncı gelişim olacak. Her gelişimde elimde okumak istediğim kitapların bir listesi oluyor. Edip Cansever, Cemal Süreya, Atilla İlhan ve Sabahattin Ali kütüphanem için en önemli yazarlar.”

KÜLTÜR KÖPRÜSÜ OLACAĞIM

Programa Güney Kore’den katılan Jiseon Kang ise Türk dili için uğraş veren gençlerden biri. Kang’ın çok iyi bir Türkçesi var. Üniversitede bölüm seçerken, arkadaşlarından farklı bir şey yapmak isteyimce yolu Türkoloji’den geçmiş. Gerisini ondan dinleyelim: “Üniversite seçimlerim esnasında değişik bir bölüme yönelmek istedim. Türkiye’nin batı ve doğuyu birleştiren bir kültüre sahip olduğunu biliyordum. Bunu nasıl başardığınızı anlamak için de Türk dilini öğrenmek istedim.”

Jiseon Kang, daha önce bir buçuk yıl kadar İstanbul’da da yaşamış. Ona göre İstanbul ikinci evi. “Kore’de çalışıyorum ama Türkiye’ya de ara ara geliyorum. Çocuk edebiyatı alanında aktif çalışıyorum. Türkiye’de çocuk edebiyatının da çok zengin olduğunu biliyorum ve bunları tiyatro ya da sinemaya aktarmak istiyorum. Daha önce bir proje kapsamında Mehmet Akif Ersoy’un kitapları da dahil olmak üzere önemli eserleri Korece’ye aktardım. Süreç içinde bu çevirilerin sayısını arttırmak istiyorum. Türkiye ve Kore arasında bir köprü olmak istiyorum” diyor.

TÜRKÇEYE HAYRANLIĞIM ARTIYOR

Azerbaycan’dan programa katılan doktora öğrencisi Büyükhanım Askerova da Türkiye’ye ilk kez gelmiş. İstanbul’a hayran kaldığını söylüyor. Bakü Devlet Üniversitesi’nde okuduğu dönemde Türk edebiyatına ilişkin birçok şey öğrendiğini söyleyen Askerova’nın alanı ise oldukça ilginç. O, İbranice alfabeyle yazılmış Türkçe metinler üzerine çalışıyor. Bu iki alanı nasıl birleştirdiğini ise şöyle anlatıyor: “Tarihin farklı devirlerinden İbranice alfabesiyle yazılmış Türkçe metinlere rastlayabiliyoruz. Özellikle de Hazar Kağanlığı döneminden bugüne kalmış. Hatta bugün Karaim dediğimiz Türkler ( Karay Türkleri) bu alfabeyi kullanmışlar. Şimdi onların bugüne kadar okunmamış metinleri üzerine çalışıyorum.” Askerova Orhan Veli, Sabahattin Ali eserlerini okumayı çok sevdiğini söylüyor. Onun listesinde geniş yer ayırdığı yazarlardan biri de Ahmet Hamdi Tanpınar. Tanpınar’ın şiirlerini ayrıca sevdiğini söylüyor.

BEN DEĞİL O BENİ SEÇTİ

Khaoula Amrouche de Cezayir’de Türkoloji okuyor. Amrouche,“Ben Türkçe’yi seçmedim. Türkçe beni seçti” diyor ve hikâyesini şöyle anlatıyor: “Ben üniversite sınavlarına girdikten sonra Türkçe bölümüne yerleştirilmem sürpriz oldu. Bölüme başlayınca kendimi daha önce tanıdığım bir yerde hissettim. Türkçeye hakim olmaya başladıkça ne kadar çok Arapça kelimenin de ortak olduğunu fark ettim. Çok zengin ve ahenkli bir dildi. Lisans eğitimimi yeni bitirdim. Tercümanlık yapıyorum. Eski Türk filmlerini Arapçaya çeviriyorum. Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmini Arapçaya ben çevirdim. İlk defa İstanbul’dayım. Ama hiç yabancı bir yerdeymişim gibi gelmedi benim için.”

Ömer Seyfettin’i çeviriyorum

Aziza Ziyatova da programa katılmak için Özbekistan’dan gelmiş. O da üniversite sınavlarında Tercümanlığı seçtikten sonra dil sınavından sonra Türkoloji bölümüne yerleştirilmiş. Bu sene bölümdeki ikinci yılı bitmiş. Ziyatova şunları anlatıyor: “Türkçe benim için sürprizdi ama öğrendikçe memnuniyetim arttı. En başta kardeş diller konuşuyoruz. Bu benim için büyük bir avantajdı. Gramerden sonra diziler izleyerek dilimizi geliştirmeye başladık. Ömer Seyfettin ise üzerine çok düşündüğüm bir yazar. Onun hikâyeleriyle ilgileniyorum. Bu hikâyeleri pratik yapmak için Özbekçe’ye de çeviriyorum.”


Yayaya tarihsel bir rol

Bu sohbetlere şahit olan biri daha var yanımızda. O da Dr. Necmettin Turinay. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Öğretim Üyesi Turinay, “Türkiye’yi tanımak ve anlamak için dünyanın farklı ülkelerinde Türkoloji bölümleri açılıyor. Bu Türkiye’nin büyümesiyle doğrudan ilgili. Kendi kültürlerini Türkçeye, Türkçeyi de kendi kültürlerine aktarma imkanı ortaya çıkarmak için her ülke uzmanlar yetiştirmek istiyor. Bu ülkeler kendi dilleriyle ve Türk dili ve edebiyatı sayesinde hızlanan bir ilişki dönemine giriyoruz. Bu arkadaşlarımız da bu süreç içinde tarihsel bir rol üstleniyorlar” diyor.

#Yunus Emre Enstitüsü
#Türk Edebiyatı Vakfı
5 yıl önce