|

Unutulanlar içinde kaybolmak

Cihan Aktaş’ın son öykü kitabı Kızım Olsan Bilirdin’de, kahramanlar Alzheimer hastalığı sebebiyle aile bağlarını sağlam tutmaya çalışırken eksikliğini hissettiren empati duygusuna da dikkat çekiliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 4/03/2016 Cuma
Güncelleme: 19:31 - 3/03/2016 Perşembe
Yeni Şafak
ZEYNEP ARKAN


Cihan Aktaş'ın çeşitli dergilerde yayımlanan öykülerinden oluşan kitabına adını veren Kızım Olsan Bilirdin, Alzheimer hastalığı nedeniyle beyin fonksiyonları hasara uğramış bir anne karakterin dilinden çıkan bir cümle. Gerçekçiliğiyle sarsan, öyküdeki karakterlerini apaçık, samimiyetle konuşturarak okuru içine çeken ve bu etkiyi her öyküsünde açığa çıkaran Aktaş, bu defa bizi trajik bir hastalığın şahitliğine çekip bırakıyor. Bu öykülerin kahramanları yine bir gayret ve mücadele içindeki kadınlar. Annesi Alzheimer hastalığına yakalanan Zehra'nın bezgin olduğu kadar endişeli ve ne yapsa yetmediğini hissettiren çaresizliğini anlayarak; yaşadığı tecrübelere tanık oluyoruz. Ailesinde veya çevresinde Alzheimer hastalığına tanıklık etmiş her insanın başına gelebilecek olaylar, inkar süreci ile onlara verilen yarısı öfke&bezginlik ve diğer yarısı vicdan sızlamalarıyla örülü tepkiler okura çok tanıdık gelecektir. Öykülerin içinde sıkça geçtiği haliyle, hastalığın kötü tarafı hastanın ne zaman iyi, ne zaman hasta olduğunu hissettirecek bir keskinliğe sahip olmayışıdır.



YAVAŞ YAVAŞ KAYBOLAN ANILAR


Hafif belirtileriyle beraber zamana yayılarak sinsice ilerleyen ve asla gerilemeyen Alzheimer, beynin birçok fonksiyonunu yerine getirememesine sebep olduğundan, hafızada büyük boşluklar açılır. Unutma biçimi zamanla o kadar ilerler ki hastanın yemek yemeyi unutmasına kadar varır. Yutkunmayı unutmak hayatın nihayetine işaret eder. Yaşla ilerleyen bir hastalık olduğu için genellikle ebeveyn hastalığı olarak algılanır. Kızım Olsan Bilirdin, annesi Alzheimer olan Zehra'nın hastalığın aşamalarını yakından tecrübe etmesiyle birlikte çevresinden aldığı desteğe rağmen; annesinin gösterdiği inatçı direnişin yansımaları aslında. Hastalığın tarihçesi şeklinde, hastanın yakın çevresinde oluşturduğu değişimler, umutsuzluğun ve yorgunluğun güçlenmesiyle birlikte duygusal ve fiziksel kayboluşlar…



Karakterlerin zihin akışına, iç seslerine, hızla akan düşüncelerine yer vererek bir olay örgüsü kurulan kitap toplam sekiz öyküden oluşuyor. Öykülerin içeriğinin bu “kaybolma” metaforu üzerinden ilerlediğini söyleyebiliriz. Duygular kaybolur, nesneler kaybolur, hasta kaybolur ve en acısı bir annenin kendisine en yakın hissettiği evlatlarıyla arasındaki bağ kaybolur. Cihan Aktaş, Alzheimer hastalığına yakalanan kendi annesi ile bu hastalığı yakından tecrübe etmenin verdiği netlikle, bir yazar olarak takındığı realist tutumun da katkılarıyla anne-kız arasında zaman zaman açığa çıkan gerilimi çok iyi yansıtmış. Özellikle kitabın en uzun öyküsü Üş Kişi Beş Kişi Hepimiz'de geçen fasulye ayıklama krizinde bu gerilim müthiş biçimde açığa çıkar: Ne yapmalıyım, diye düşündü Zehra. Sepeti elinden alsa öfkelenecekti, almasa fasulyeler tek veya iki parça halinde yerlere saçılıyordu. Sütlü kahveyi pişirmiş, fincana koyma fırsatı bulamamıştı. İçeri koştu, alıp getirdi. Sen sütlü kahveni iç tatlı kız, ben bir solukta ayıklarım, diyerek sepeti önüne çekti. Ardından yerdeki fasulyeleri toplamaya başladı. Ne sanıyorsun sen kendini, diye bağırmaya başladı Sıdıka Hanım. Çok mu bilirsin bu işleri? Sıskalıktan öleceksin, hiç halin yok. Sıçrayıp yanağından öptü Zehra, sarılmaya çalıştı. O hızla itince yere düşecek gibi oldu, masaya tutunarak doğruldu, yine sarılıp öpmeye niyetlendi. Öpücüklere boğsa da ulaşamayacağı bir yere çekilmişti yaşlı kadın. Bakışlarına bildiği dünyanın tanıdık son kırıntılarına tutunmak için her çareye başvurmaktan geri durmayacağını anlatan bir ifade yerleşmişti. Öyle ya, bıçak, şiş ne varsa kaldırmalıydı ortalıktan. (s.67-68)



SERT GERÇEKLİK


Kitabın ilk öyküsü olan Bebeğin Banyosu'nda hem Zehra karakterinin bir yakınına ait bebeğin sıkça ve mutlulukla gerçekleşen banyosuyla, Zehra'nın annesi Sıdıka hanımla yaşayan dedesinin çok zor gerçekleştirilen banyosu anlatılır. İkinci çocukluk dönemi şeklinde tanımlayabileceğimiz yaşlılığın hayatın pratiklerine karşı geliştirdiği inatçı tavır açıklıkla anlatılırken, bakıcının bu dirence dair geliştirdiği yöntemlerin işe yaramayışı sert bir gerçeklik içerir. İkinci çocukluk dönemine dair bu sert geçişi hızlandıran Alzheimer; tıpkı İris filminde İris Murdoch'ın hayatının son beş yılını derinden etkilediği gibi trajiktir. İrlandalı yazar ve düşünürün kendisine aşkla bağlı eşi John Bayley, bu unutuş ve kayboluş sürecine şahitlik ederken nasıl yıprandığını saklamaz. Sartre ve Varoluşçuluk üzerine derinlemesine çalışan; özgürlük, iyilik gibi nice kavrama özgün düşünceleriyle yorum katan İris Murdoch'ı zamanın başbakanının adını bile unutacak hale sokan bu amansız hastalık trajik biçimde ilerlerken bilinçlidirler. İlaç tedavisi, doktor tavsiyesi derken sinsice ilerleyen hastalığın kurbanı yalnızca hasta değildir. Hayalle gerçeğin birbirine karıştığı bir dünyanın içinde geçmişsiz ve geleceksiz salınan Murdoch, eskiye dair güzel anılar beslediği mekânlara kaçmak ister. Bu mekânlar her Alzheimer hastasının inatçı zaaflarından biridir. Korkunun ve idrakin silindiği anlarda ufak bir fırsat açığa çıktığında kendilerini sokakta bulmak isteyip geçmişlerine koşarlar. Tıpkı Sıdıka hanımın bakıcı ve babası arasındaki münasebeti gerçekdışı bir kıskançlıkla büyüterek köyündeki mezarlığa kaçıvermesi gibi. Yakınlarında oluşan korku, endişe, çaresizlik halindeki bilgiye hiçbir zaman sahip olamayarak, muhteşem bahanelerle anılara doğru kaçarken mutludurlar. Hele ki sağ salim geri dönmek kısmet olursa bu hikâyeyi tatlı tatlı ve haklı gerekçelerle çoğaltıp anlatmak hiç de yorucu olmayan bir etkinliktir.



Cihan Aktaş, Alzheimer hastalığı üzerine hem hastanın hem de hasta yakınlarının, ikinci çocukluğunu yaşayan bir dede ve torunları da dâhil edilerek yaşadıkları tecrübelerini yer yer sözün sahibini değiştirerek aktarıyor. Bu dokunaklı ve sert gerçekliği yüzümüze çarpan hikâyelerin okurda hatta bu amansız hastalığı tecrübe etmiş her okurda yeri ayrı olacaktır.





• • •


Kızım Olsan Bilirdin


Cihan Aktaş


İz yayıncılık


2015


144 sayfa




#​Cihan Aktaş
#Alzheimer hastalığı
#Bebeğin Banyos
8 yıl önce