|

Yahya Kemal Cahit Sıtkı’ya ne söyledi?

Yahya Kemal’e ait pek fazla röportaj yoktur. Paris’ten döndükten sonra sayılı röportajlarından birini henüz 26 yaşında olan Cahit Sıtkı’ya verir. Kültür Haftası adlı yeni bir derginin çalışmalarını yürüten Yahya Kemal bu röportajında ilk kez ‘mektepten memlekete’ sözünü kullanır ve Paris’in bu anlamda niçin bir mektep olduğunu dile getirir.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 12:48 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Yahya  Kemal Beyatlı
Yahya Kemal Beyatlı
Âlim KAHRAMAN

Yahya Kemal 1936 yılının başında, kendisine yöneltilen bazı sorulara cevap verir. Bu cevaplar o günlerde, gazetelerin birinde yayımlanır. İki bakımdan önemlidir bu konuşma. Birincisi, şairin hayatı boyunca yapmayı kabul ettiği üç-beş konuşmadan biri olması. Üstelik bugüne kadar kitaplarına da girmemiş, ilk yayımlandığı yerde kalmıştır. İkincisi, o günlerde gerçekleştirmek istediği edebî bir atılımla doğrudan ilgili olması. Buna bir de soruları o sıralar yirmi altı yaşında olan Cahit Sıtkı’nın soruyor olmasını ekleyebiliriz. Üzerinde biraz duralım.

Şair, kesintisiz altı yıl elçilikle yurtdışında kalmasının ardından 1932 sonlarında yurda döner. Bu altı yıllık süre içinde herhangi bir yayında bulunmamış olsa da okumalarını sürdürmüş, yeni şiir çalışmaları gerçekleştirmiş ve ilk yurtdışı tecrübesi (1903-1912) Paris yıllarına ait hatıralarının önemli bir bölümünü kâğıda dökmüştür. Üç yıl içinde Türkiye’de işlerini yoluna koymuştur. İşte 1935 yılının son ayları içinde Yahya Kemal’in durumu budur. Milletvekilliği dolayısıyla Ankara’ya gidip gelmektedir. Bununla beraber Şişli’deki eski kira evine tekrar yerleşmiştir. A. Hamdi Tanpınar’la Bayazıt’taki Küllük Kahvesine uğradığı bir gün “Arkadaşlara söyleyin, bizim evde toplanalım. Ben de gördüklerime söylerim” der. İlk toplantı 1936 Ocak başında Yahya Kemal’in Şişli’de kiraladığı apartman dairesinde yapılır. Katılanlar arasında Mustafa Şekip, Ağaoğlu Ahmet, Hilmi Ziya, Ahmet Hamdi, Suut Kemal, Peyami Safa, Sabri Esat, Elif Naci, Mesut Cemil, Sabahattin Eyüboğlu, Mazhar Şevket gibi isimler bulunmaktadır. İkinci hafta da Yahya Kemal’in evinde toplanılır. Sohbet ilk haftanın dağınıklığından kurtulup insicam kazanmaya, Yahya Kemal’in etrafında odaklanmaya başlamıştır. İşte o ikinci toplantıda haftalık yeni bir dergi çıkarma kararı alınır. Derginin yönetimi Peyami Safa’ya bırakılır.


İLK KEZ ‘MEKTEPTEN MEMLEKETE’

Sözünü ettiğimiz konuşma tam da bu tarihlerde, iki Ocak günü yayımlanır ve Cahit Sıtkı’nın şu sunuş cümlesiyle başlar: “Bugün edebiyatımızı alâkadar eden herhangi bir mesele hakkında bize bütün şüphelerimizi yenen salim fikirleri Yahya Kemal gibi otuz seneye yakın muzaffer bir tecrübenin olgunlaştırdığı bir şiiir otoritesi verebilir.”

Yahya Kemal “mektepten memlekete” sözünü ilk olarak bu konuşmasında dillendirir: “Avrupa kültürü bir mekteptir; mektepte okunur, öğrenilir, terbiye görülür, yetişilir, oradan çıkılır, sonra memlekete girilir.” 1860’tan beri Avrupa mektebinde okuyan edebiyatçılarımız -Milliyetimize dönmek lüzumu ikide bir hatırlatıldığı halde- “müsmir” (semereli, verimli) bir halde bunu gerçekleştirememişlerdir. Semereden ne anladığını da bizim gibi Avrupa mektebinde okuyan bir başka Asya ülkesinin edebiyatıyla örneklendirir: “Bundan yirmi sene önce, bir romancıya: ‘Kalk git, orta Anadolu’da bir köye yerleş, köylüye karış, onun romanını yaz!’ diyenleri işittik. Gidenler de oldu. Lakin her nedense oradan, Dostoyevski’nin romanı nev’inden, halkın gömleği kokan bir eser getiremediler.”

ANADOLU’YA DÖNMEK İÇİN EN KISA YOL

Bu konuşmada Yahya Kemal’in dillendirdiği başka ayrıntılar da vardır. Tamamını buraya aktarmayacağım. Ancak yukarıdaki sözlerinin bir devamı olan şu satırlarını da vereyim: “Anadolu’ya dönmek için en kısa yol Haydarpaşa Garı ile Kayseri Garı arası değildir. En kısa yol, bilakis göze en uzak görünen yoldur. Yani önce, daha 1860’ta içine girdiğimiz Avrupa edebiyatını iyi benimsemek, ondan sonra, doğrudan doğruya Anadolu’ya dönmek değil, yeryüzünde kendi varlığımızı, enine boyuna bütün derinliklerine ve bütün hususiyetlerine kadar bilmektir.”


Yeniden 1936 yılı başında olanlara dönmek istiyorum. Şairin Şişli’deki evinde yapılan ikinci toplantıda yayımlanması kararlaştırılan dergi Kültür Haftası’dır. Öyle anlaşılıyor ki, Millî Mücadele yıllarındaki Dergâh dergisi gibi bu da Şairin etrafındaki gençlerle çıkarmayı düşündüğü, edebiyatımıza yeni ufuklar açacağı ikinci bir dergidir. Mustafa Nihat’ın o zamanki rolü bu sefer Peyami Safa’ya verilmiş görünmektedir. Fakat bu ikinci deneyim ilkinin sonuçlarını vermez. Açıklayalım:

Yahya Kemal, 15 Ocak’ta çıkan Kültür Haftası’nın ilk sayısına “Memleketten Bahseden Edebiyat” başlıklı baş yazısını verir. Cahit Sıtkı’yla yaptığı konuşmada biraz dağınık bir şekilde dile getirdiği fikirlerini orada sade ve etkili bir dille, derli toplu kaleme almıştır. Âdeta yeni bir edebiyat manifestosu ortaya koymuştur. Yazı olumlu bazı tepkiler almasına rağmen, Ankara’dan Ulus yazarı Falih Rıfkı gibi bazı kalemler tarafından redde uğrar. Önce ortada gibi duran Peyami Safa da bir süre sonra Yahya Kemal’in aleyhine döner. Birkaç sayının ardından, çıkışına önayak olduğu Kültür Haftası’nda Zahir Sıtkı Güvemli’nin “Memleketten Bahseden Edebiyat” başlıklı yazıdaki fikirleri alaya alan karikatürleri çıkar. Yahya Kemal dergide barındırılmaz, Peyami Safa, zaten sahibi göründüğü derginin dümenini de eline alır.

İşe Yahya Kemal açısından bakarsak, ilk yazıdan sonra Kültür Haftası’na bir daha yazı vermediği gibi altıncı haftadan sonra, artık her hafta başka bir evde gerçekleştirilen toplantılara da katılmaz. İşin asıl dikkat çeken tarafı şudur: Son nesir yazılarını 1925 yılında yazmış olan Şair, bundan sonra -çocukluğuna ait bir hatıra yazısı hariç- ölümüne kadar bir daha yazı da yayımlamaz. 1938’den sonra olmak üzere sadece şiirleriyle ortaya çıkar.

Gazetelerde yayımlanan konuşmalarına gelince, 15 Aralık 1924’te O. Seyfi, 10 Temmuz 935’te Yedigün, 21 Aralık 1940’ta Vatan, 1 Temmuz 1946’da Akademi Mecmuası’nda çıkanlar dışında bilinen başka bir konuşması da yoktur. 1936 Ocak’ında Cahit Sıtkı’ya verdiği bu “mülakât” bu bakımdan da bir ayrıcalık gibi durmaktadır.

Bu sene, 1 Kasım 1958’de kaybettiğimiz şairin altmışıncı ölüm yıldönümünü idrak ettik. Yazdıklarımızla onu anlamaya bazı kapılar açmış olmayı dilerim.

#yahya kemal beyatlı
#cahit sıtkı tarancı
5 yıl önce