|

Yurtdışında kanal almak istiyorum

Sadece inandığı projeleri ekrana taşıdığını söyleyen Acun Ilıcalı kendisini halkın içinden biri gibi görüyor. Gelecekteki hedefinin yurtdışında bir televizyon kanalı alıp onu da iyi bir noktaya getirmek olduğunu belirten Ilıcalı "Ülkeler arasında izleyici farkı artık eskisi kadar büyük değil. İnsanlar televizyonda hemen hemen aynı şeylerden zevk alıyorlar" dedi.

Yeni Şafak ve
04:00 - 18/07/2015 Cumartesi
Güncelleme: 23:47 - 17/07/2015 Cuma
Yeni Şafak
Türkiye'de medyanın dönüşüm hikayesinin en etkili figürlerinden birisi Acun Ilıcalı. Sevenleri de çok, eleştirenlerinden daha fazla. Fakat hem sevenleri, hem de eleştirenleri onun başarılı ve toplumun nabzını tutan bir isim olduğu konusunda mutabık. Muhabirlikten televizyon patronluğuna kadar yükselen ivmesi de bu başarının en açık kanıtı. Popüler kültür dünyasının en göz önündeki isimlerinden birisi olan Acun Ilıcalı'ya yönelttim sorularımı. Acun Ilıcalı, başarı hikayesini, hedeflerini ve bayramın onun için taşıdığı anlamı Yeni Şafak okurları için anlattı.


Sevenleriniz de, sizi eleştirenler de başarılı olduğunuz hususunda mutabık. Siz kendinizi başarılı buluyor musunuz?

Kendimi değerlendirdiğim zaman başarılı buluyorum. Bence insan bir şeyi hedefliyor ve hedeflediğini yapıyorsa başarılıdır. Ben kendime hep zor hedefler koydum ama Allah yardım etti ve bugüne kadar mesleki kariyerimde bu hedeflere hep ulaştım.


HAYAL BİLE EDEMEZDİM

Mesleğe ilk başladığınızda kendinize hedef olarak belirlediğiniz yer bugün olduğunuz yer miydi?

Bugün bulunduğum noktanın yarısının yarısını bile hayal edemezdim. Kendime çok ileri aşamada bir hedef koymadım hiç bir zaman. Açıkçası başarımda bu yaklaşımımın da etkisinin olduğunu düşünüyorum. Her zaman, içinde bulunduğum noktanın bir adım sonrasını hedefledim. Eğer beş adım sonrasını hedefleseydim doğru noktaya varamayabilirdim. Mesleğimin ilk yıllarından itibaren hep bir adım sonrasını planlayarak bugünlere geldim. Uzun vadeli planların çok doğru olduğunu düşünmüyorum.


Bugünden baktığınızda bir sonraki adım ve yeni hedefiniz nedir peki?

Yurtdışında bir televizyon kanalı almak ve onu da inşallah iyi bir noktaya getirmek.


AYNI ŞEYLERİ SEVİYORUZ

Yurtdışında açmayı planladığınız kanalda da Türkiye'dekine benzer bir yayın mı düşünüyorsunuz?

Formatları biraz malzeme gibi düşünelim. Yemek yaparken malzeme elbette önemlidir ama bizim aşçılığımızın da bir yetenek olduğunu düşünüyorum. Doğru malzeme ile doğru yemek yapıp ortaya güzel bir lezzet koyduğumuz kanaatindeyim.


Farklı bir ülkeden ve farklı kültürlerden söz ediyorsunuz. Burada tutan bir işin veya formatın başka yerde tutmama riski yok mu?

Ülkeler arasında izleyici farkı artık eskisi kadar büyük değil. İnternetin yaygın kullanılması ve iletişimin hız kazanmasıyla birlikte insanlar televizyonda hemen hemen aynı şeylerden zevk alıyorlar.


İNANDIĞIM PROJEYE ÇALIŞIRIM

Türkiye'de daha önce yayınlanıp da tutmamış programları da yayınladınız. Neden bu riski aldınız, burada nasıl bir iddia var?

Ben yapılmayacak bir şeyi iddia etmiyorum. 'Var Mısın Yok Musun', Türkiye'de iki defa yayına giriyor ve başarısız oluyor. Ben formata baktığımda 'Ben eğleniyorum, güzel bir format. İnsanlar neden eğlenmesin' dedim ve risk aldım. Bu projelerin daha farklı bir sunumla başarılı olacağına inandığım için bu projeleri hayata geçiriyordum. Yoksa “Ben yaparsam olur” gibi bir iddiam bugüne dek hiç olmadı. Sadece inandığım formata çalışıyorum.


HALKIN İÇİNDEN BİRİYİM

Bir formatı beğenmenizi izleyici tarafından beğenileceğine referans kabul etmenizin sebebi nedir? Bu kadar yakın mısınız izleyiciye, onların beğenilerini mi iyi biliyorsunuz?

Kendimi halkın içinden birisi olarak görüyorum. Sokaklarda gezip dolaşarak, insanlara karışarak büyüdüm. Sokakla ve insanlarla temasımı da mümkün olduğunca koparmadım. Her kesimden insanla önyargısız bir şekilde temas kurma kabiliyetim var. Sağ olsunlar insanlardan aldığım bu sevgi gücü bana kendimi de her zaman iyi hissettiriyor.



Okul bitmeyince kot dükkanı açtım


Ticarette kot işine girmeniz de tesadüfi miydi?

Üniversiteyi bitirememiş bir kimse, bir sermayeye de sahipse doğal olarak ticarete yönelir. Bizim de yabancı markaları giymeye çok meylimiz vardı. Giyim kuşamdan anlıyorduk. Kendi vizyonumuz olduğu için o alanı seçtik. Aslında çok iyi iş yaparak, hesap kitapsızlıktan battık. Yoksa satışımız gayet iyiydi. Birkaç anımı anlatsam dükkanın niye battığını anlarsınız zaten.


Mesela?

Müşteriye dükkan bırakmışlığım vardır. O zaman cep telefonu yoktu. Ortağım dükkana gelecekti ve benim de acil çıkmam gerekiyordu. Gelen bir müşteriye dükkanda bir saat kalıp kalamayacağını sordum. Daha önce birkaç kez görmüşlüğüm vardı müşteriyi. “Fiyatlar kıyafetlerin üzerinde yazıyor” diyerek dükkanı bırakıp çıktım. Daha sonra ortağım dükkana gelince müşteriye “Sen kimsin” diye sormuş. Müşteri de “Valla burada bir abi vardı, dükkana bakmamı söyledi. Ben de kot sattım, parası da burada” demiş gitmiş. İyi birine denk gelmişiz ama bu zihniyet ticarette başarılı olmuyor tabii.


Hesap kitabı bugün biliyor musunuz?

En azından bilmediğimi biliyorum.



Hayatım oyunla geçti


Büyük bir kesim sizi muhabirlik yıllarınızda tanıdı. Öncesinde ne vardı hayatınızda? Bir okul ve iş macerası yaşadığınızı biliyorum. Sonrasında ne oldu da bambaşka bir alana yöneldiniz?

O yıllarda üniversiteyi zaten yedi yılda bitirememiş, ticarete atılmış ve o tecrübesizlikle batmış bir insanım. Hesap kitap da bilmiyoruz ve o işlerden de hiç anlamazdım. Ticaretle para kazanamayacağım o yıllardan belli olmuştu. Bazen insanın dibe vurması güzel bir şeydir. Yukarı çıkmak için, daha yukarı zıplamanız ve enerji kullanmanız gerekir. O dibe vurmuşluk hali ile çok fazla enerji kullanmam ve mesleğin de bana çok uygun olması bu alanda ilerlememi sağladı.


Mesleğe nasıl bir uygunluk vardı?

Benim hayatım hep oyun oynamak ve arkadaşlarıma oyun oynatmakla geçti. Ben yedi yaşındaydım, bahçemizde olimpiyat yapardık. Taşla gülle atar, sonra da derece yapanlara madalya verirdik. Arkadaşlarımızla bir araya gelir oyunlar oynardık. Şimdi de aynı şeyi tüm Türkiye ile birlikte yapıyoruz ve hep birlikte eğleniyoruz.



Üç kez okuldan atıldım


(Gülerek) İstanbul Üniversitesi'ni üç kez kazanmışsınız. Nasıl oldu bu?

(Gülerek)Bitiremediğim, üç kez okuldan atıldığım için sınava tekrar girdim ve üç kez kazanmış oldum. Başarıyla ilgili bir durum değil. O dönem zorladım ama iyi bir öğrenci olamadım. Ezberleme yeteneğim yoktu, sisteme uyamadım.


Muhabirlik hikayeniz de enteresan. İşe girdikten iki ay sonra işten ayrılıyorsunuz…

Evet, kovuldum.


İŞE GİRDİM AMA ADAPTE OLAMADIM

İntibak mı edemediniz?

Tabii tabii. Zaten o dönem işe denenmek üzere girmiştim, çok adapte olamadım. Kadro sıkıntısı vardı. Kadro daraltması yapılınca da bizi çıkardılar işten. Bir buçuk ay sonra tekrar girdim işe ve giriş o giriş. İşten ilk olarak ayrılmam kadrosal bir sorun olsa da işe girdikten sonra bir sene kadar işe pek adapte olamadım.


'Ben bu işi her türlü yaparım'ı ne zaman dediniz?

Acun Firar'da tuttuğu gün, televizyondaki geleceğimin iyi olacağını hissettim diyebilirim.



Başarısız olmamızı bekleyenler de var


'Türkiye'de hiç bir başarı cezasız ve düşmansız kalmaz' yargısı yaygındır. Bu mantıkla değerlendirdiğinizde kendi açınızdan ne görüyorsunuz?

Toplumda her zaman her türlü görüş ve ses olacaktır, olmalıdır da. Herkesin bizi beğenmesi, sevmesi gerekiyor diye düşünmüyorum. Zaten toplumda 'İnşallah beni sevmez' dediğim insanlar da var. O konuda sıkıntı yaşamıyorum. Tabii ki bizim başarılı olmamızı istemeyenler olmuştur. Bununla da her zaman karşılaştığımız oluyor. Ancak bu da bu oyunun bir kuralı. Biz bunu da bilerek bu yola girdik. Kafasına sizi takan da, sürekli olumsuz şekilde sizi yazan da oluyor. Bu, popülaritenin insanın başına getirdiği bazı sorunlardan. Ancak ben her gün şükrediyorum. Bizim işimizin başarılı gitmesi bu tip olaylardan çok daha önemli. Elbette pusuda bir gün başarısız olmamızı bekleyen çok insan da vardır, ileride de olacaktır. Ama sevdiklerimizle şu anda yaptığımız gibi bu tür olumsuzluklardan kurtulacağımızı düşünüyorum. Biz mutluluğu da, mutsuzluğu da birlikte yaşamayı bilen bir aileyiz aslında. Allah'a şükür ki böyle bir ekibiz.


ANNE BABAMA LAYIK OLMAYA ÇALIŞIYORUM

Çok genç yaşta anne babanızı kaybettiniz. Bu acıyı yaşamanın hayatınıza nasıl bir etkisi oldu? Mesela nasıl bir baba yaptı sizi?

Annemle babamı çok genç yaşta kaybettim. Onların çok önemli, güzel özellikleri vardı. Misafirperverlikleri, cana yakınlıkları, bana davranışları ile öğrettikleri çok güzel şeyler oldu. Ben aslında babamın bir kopyasıyım. Babam çok neşeli, pozitif birisiydi. Bizim evde her akşam sekiz-on misafir olurdu. Otuz arkadaşımı alıp 'haydi bizde yemek yiyoruz' diye mantı yemeye eve getirdiğim olmuştu. Bizim aileden gelen bir insan canlılığımız hep olmuştur. Allah rahmet eylesin çok değerli insanlardı. Ben de onlara layık bir evlat olmaya çalışıyorum. Çok kısa da olsa hiç unutamayacağım çok güzel günler geçirdik. O günleri geri getiremesem de inşallah kendi evlatlarımla bunu telafi etmeye çalışacağım.


RAMAZAN BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

Bayram sizin için ne anlam ifade ediyor?

Benim için Ramazan çok önemli bir ay. Ramazan'ın diğer aylardan çok farklı olduğunu düşünüyorum. Biz Ramazan boyunca oruç tutan arkadaşlarımızla Acun Medya ailesi olarak her akşam birlikte iftar yapıyoruz. Ramazan'daki birlik beraberlik duygusu bence çok güzel. Güzel bir Ramazan'ı noktaladık. Benim için Ramazan Bayramı güzel bir ayın sonundaki önemli günler anlamına geliyor.



#Acun Ilıcalı
#Ramazan
#Acun Medya
9 yıl önce