|

Nene Hatun'u neden iyi anlamalıyız?

Nene Hatun Tarihi Milli Parkı'nın bulunduğu Top Dağı'nda 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşında Ruslar ve Ermenilere karşı verilen kahramanca savunmanın hafızalarda yeniden canlandırılması ve halkın bilincinin arttırılması amacıyla "9 Kasım Tabyalar Platformu" oluşturuldu.

YENİSAFAK.COM.TR / KÜLTÜR SANAT & AA
00:00 - 22/10/2013 Salı
Güncelleme: 11:18 - 22/10/2013 Salı
Yeni Şafak
Nene Hatun'u neden iyi anlamalıyız?
Nene Hatun'u neden iyi anlamalıyız?

Vali Ahmet Altıparmak başkanlığında İl Özel İdaresi toplantı salonunda sivil toplum kuruluşları ile bazı kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla toplantı düzenlendi.

Toplantıda, tarihe 93 Harbi olarak geçen ve Nene Hatun'un öncülüğünde 9 Kasım 1877 tarihinde tabyalara yürüyen Erzurum halkının bu kahramanlığını anlatmak ve bilinç oluşturmak için her yıl aynı tarihte ve aynı saatte Aziziye Tabyasına yürüme kararı alındı.

Altıparmak, burada yaptığı konuşmada, toplumda tarih bilinci oluşturmanın düşmanlığı arttırmak olarak değerlendirilmemesi gerektiğini söyledi.

Erzurum halkının 8-9 Kasım 1877'de hep birlikte şahlandığını anımsatarak, "Epizodik hafızası olmayan geleceğin similasyonunu yapamaz. Bu yürüyüşü halkın ve toplumun her kesiminin sahipleneceğine inanıyorum" diye konuştu.

Toplantı görüş ve önerilerin alınmasının ardından sona erdi.

Nene Hatun kimdir?

Nene Hatun 1857 yılında Erzurum'da doğdu. 1877 yılında 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece, Osmanlı vatandaşı olan Ermeni çeteleri Erzurum'un Aziziye Tabyası'na girmeyi başarmışlardı. Nene Hatun, Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca çalışarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır. Aziziyesavunmasına 20 yaşlarında genç bir gelinken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılmıştır.

Nene Hatun o günleri özetle şöyle anlatmıştır:

Ağabeyim Hasan cepheden ağır yaralı olarak bir gece önce eve gelmişti. Bir yandan ona bakarken, bir yandan da 3 aylık çocuğumu emziriyordum. Kardeşim o gece kollarımın arasında öldü. Sabaha karşı minarelerden 'Moskof Aziziye'ye girdi' diye haykırışlar başlayınca, kardeşimin alnını öpüp, 'Seni öldüreni öldüreceğim' diye and içtim. Yavrumu Allah'a emanet ettikten sonra, ağabeyimin tüfeğini ve satırımı alıp dışarı fırladım. Sel gibi Aziziye'ye akıyorduk. Tabyanın mazgallarından düşman ölüm yağdırıyordu. Düşmanda iyi silah vardı, bizde de iman. İleri atıldım. Dadaşlar arasına karıştım. Satırım durmadan kalkıp iniyordu.

11 yıl önce