Küçük bir Amerikan taşra kasabasında biri zeka özürlü iki kardeşin, buldukları 4,4 milyon dolarlık bir çantadan sonra hayatlarında meydana gelen değişimi anlatan Basit Bir Plan, Raimi'nin daha önceki filmlerinden farklı olarak karakterler ve insan psikolojisindeki değişim üzerine kurulmuş. Yönetmen Raimi, daha önce korku ve gerilim tarzında filmler yapmasına karşılık hiçbirzaman bunların içine sinmediğini, kendisini bu türe ait hissetmediğini söylüyor, böylece Basit Bir Plan'la gönlünde yatan yönetmenlik rüyasını gerçekleştirmiş oluyor. En iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo dallarında Oscar'a da aday gösterilen Basit Bir Plan sıkı sinema izleyicileri için akla hemen Cohen kardeşlerin "Fargo"sunu getiriyor. Gerçekten de Fargo ile Basit Bir Plan arasında olay ve karakterleri anlatım açısından olduğu kadar biçim ve içerik açısından da benzerlikler var.
Sam Raimi, tür filmlerinin klişe karakterleri yerine, yaşayan, kanlı-canlı gerçekci karakterler yerleştirmiş. Dış dünyadaki insanlar gibi zaafları, hırsları, arzuları, nefretleri ile sokaktaki insanların benzerleri bunlar. Küçük bir kasabada yaşayan bu insanlar günün birinde hayallerinde bile göremeyecekleri kadar büyük bir para bulunca bir anda kendileri ahlaki ikilemler içinde bulurlar. Bu para onların aralarındaki ilişkileri, dünyaya ve hayata bakışlarını etkileyecektir. Raimi, Antik Yunan'dan klasik romanlara kadar uzanan insan türünün en temel karakteristik özelliklerinden biri olan "hırs" kavramını günümüz Amerikan taşra toplumuna uyarlamış. Amerikan rüyasıyla da bir ilişki kurarak, bu rüyanın paradokslarına işaret etmiş. Hiç kimse üstün zekalı veya yetenekli değil. Hepsi sıradan orta sınıfa mensup insanlar. Ancak Amerikan rüyasının etkisiyle daha iyi bir standarta ulaşmanın yollarını arıyorlar veya önlerinde açık olduklarını zannettikleri kariyer imkanlarının tıkanmaması için önlerine çıkan engelelri herne pahasına olursa olsun aşmak istiyorlar. Bu engeller bir başka insanın yaşamına mal olsa bile.
Sam Raimi "Sierra Madre'nin Hazineleri"ndeki kurala uyarak sırasıyla hırs, açgözlülük, paranoya ve tatminsizlik duygularını birer birer işleyerek Amerikan taşralılarına şu mesajı veriyor: "Oturun oturduğunuz yerde. Amerikan Rüyası diye bir şey yok." İlk bakışta böyle gibi gözüken mesaj aslında daha ahlaki bir söylemin ipuçlarını taşıyor. Raimi insan ruhunun karakteristik özelliklerini deşelerken ucu yüzyıllar öncesine dayanan köklü bir ahlaka varıyor: Hakketmediğin şeye sahip olamazsın. Ya da: Hay'dan gelen Hu'ya gider. Son olarak filmin oyuncu kadrosu üzerine de bir iki söz söylemek istiyorum. Filmin ana karakteri olan Bill Paxton aslında yakından tanığımız ama pek birinci rollere çıkamayan eski bir oyuncu. Raimi filmin odağına onu yerleştirerek Paxton'a oyunuluk yeteneğini sergilemesi için bir fırsat vermiş ve doğrusu o da bunun altından başarıyla kalkmış. Filmin ikinci ağır topu ise Billy Bob Thornton. Hem yönetmen hem de oyuncu olarak Thornton nitelikli filmlere imza atmış bir oyuncu yönetmen. Fonda ailesinin en geç üyesi olan Bridget Fonda ise Sarah karakterinde diğer oyuncuların yanında silinmeden varlığını hissettiriyor.