|

Beş vakit alnımızdan öpen seccade

Seccade, Rabb’ine ibadet için yaratılmış olan insanın namazını ağırlar. Nihayet dergisi yazarı Münire Daniş, Kulun, "Rabb’iyle kurduğu rabıtaya köprü" olarak nitelendirdiği seccadeyi kaleme aldı. Seccade, Rabb’ine yönelen ayakların ve secdeye varan alnın temizliğine kefil olan tertemiz eşiktir. Kire bulaşmayan, mâsivadan korunmuş bir ahiret hattının başlangıç noktasıdır.

Yeni Şafak
05:10 - 12/06/2016 Sunday
Güncelleme: 10:48 - 2/06/2016 Thursday
Nihayet Dergi

Günlük hayat dairesinde nice eşya bulunur. Kimi eskir yeni bir şekil kazanır gelir, kimine artık lüzum kalmaz unutulur gider. Eşyaların da tarihi vardır ve tabiatına uygun olarak hikâyesi pek dünyevidir.



Ama kimi nesneler var ki, ya işine yaradığı insandan yahut gördüğü işlevin niteliğinden ötürü itibar kazanır. Bu manada bir nesnenin hürmet, muhabbet kazanması ve unutulmaması mümkündür.



Mescid-i Nebî'nin ilk minberi olan hurma kütüğünü hatırlayınca hangimizin kalbi hürmetle dolmaz? Mescid'in artan cemaati Resulullah'ı görmekte, sesini işitmekte zorlanınca basamaklı bir minbere geçilir. Hz. Peygamber'in mübarek bedeninden ayrılmaya dayanamayan ve ağlayıp inleyen o hurma kütüğü hangimizin gözlerini yaşartmaz? Hannane (ağlayan inleyen) ismiyle anılan, Allah Resulü'ne muhabbetin mucizesi olarak, iki cihanda aziz bilinen o ağaç gövdesi nasıl unutulur?



Bizim fani hayatımızda da işlevinden ötürü hürmet kazanan nesneler yok değil.



İnsan, Rabb'ini bilmek üzere ibadet için yaratıldı. Onun varlığını aziz kılan en şerefli hal secdeye vardığı an ise, üzerinde secde edilen yaygı da işte bu izzetle itibarlıdır. Üzerinde secdenin gerçekleşmesi, bir yaygıyı, akla gelebilecek bütün nesnelerden farklı bir konuma taşıyabilir. Dünyalık bir iş için değildir, uhrevi bir amaca hizmet eder; insan için sonsuza temiz bir eşik açmak üzere var gibidir. Bu yüzden o nesneyi eşyaya yöneltilen, “fani dünyanın fani mülkü" nazarıyla hor göremezsiniz. O nesne ki, insanın yüzünü kıbleye çevirmesine, Kâbe ile rabıta kurmasına göstergedir. Rabb'ine yönelen ruhun, sonsuzla kurduğu köprünün simgesidir. Dua ve tespih sözlerinin, yakarış gözyaşlarının eteğidir. O nesne ki, insanın Rabb'i ile buluşmasını üzerine alan, namaz ikamesini yeryüzünün kirinden korumak için icat olan, seccadedir.



Seccade demek


Arapça bir kelime olan seccade lügatte “secde edilen yer" manasına gelir. Namaza duran insanın secde halini sığdıracağı dikdörtgen bir yaygıdır. Elbette namaz için seccade mecburiyeti yoktur. Ancak İslam'da temizlik esastır ve bedende, elbisede yahut secde edilecek yerde necaseti temizlemek (necasetten taharet) namazın şartıdır. Necaset (pislik), korunmanın neredeyse mümkün olmadığı (toplu iğne ucu) kadarı hariç, namazı bozar. Eğer necaset sonradan fark edilirse namazın yeniden ifa edilmesi gerekebilir.



Tevhid; maddi ve manevi kirlerden arınmanın, insanı, yaradılışına uygun ulvi bir makama yükseltmenin özüdür. Tevhidi tecelli ettiren namaz ibadeti de insanı günah kirinden arınmaya, saflaşmaya ve ulviliğe uygun kılmak ister. Arınmak, sâfiyet kazanmakla mükellef olan insan, bunun fiziki şartlarını da sağlamalıdır. Ayet-i kerime, “Allah temizdir ve temiz olanı kabul eder" buyurur. Böylece temizlenmeye bir iman içeriği kazandırılır. Müslümanın kalbi gibi bedeni, elbisesi, çevresi de temiz olmalıdır. Peygamberimiz'in (a.s.v.) buyurduğu üzere, “Temizlik imandandır."



Müslümanın, kalbini manevi kirlerden, bedenini maddi necasetten temizlemesi imanın tezahürüdür. Namaz ise, bu maddi ve manevi temizlenmenin, insanın ulvileşmesi gayesiyle uyumunu gösterir aynı zamanda. Namaz, bir iç temizliği, kalp cilalama amelidir ve dış kirlerden (necasetten ve hadesten taharet) temizlenmeden gerçekleşmez.



En büyük kulluk ameli olan namazın temizlik mükellefiyetine bağlanması insandaki temiz özü ortaya çıkarmak içindir. Kur'an'ın ilk ayetlerinin başında nefse yahut kalbe kinaye olmak üzere, “Elbiseni temizle (temiz tut). Kötü şeylerden (kirlerden) uzak dur." (74/4-5) buyrulması, maddi ve manevi temizlenmenin ahengine de bir vurgudur. Temizlik öyle esastır ki; kalbin arınması, berraklaşması için dış şartların dahi buna uygun hale getirilmesi kaçınılmazdır.



Bedenini, elbisesini temizleyerek namaza duran insanın, en azından iki ayağının bastığı ve secdeye varacağı yerin temizliğinden emin olması şarttır.



İşte ayağın ve başın konulduğu yere kadar olan kısmı kapsayan seccade, fiziki temizliğe riayeti kolay hale getirmek yani namaz için basılan ve secde edilecek yerin temizliğinden emin olmak için doğmuştur. Müslümanın temizliği esasına hizmet ettiği için de dünya genelinde bir namaz geleneği olarak kendine yer bulmuş ve saygınlık kazanmıştır.



İlk seccadeler


Resulullah (a.s.v.) zamanında namaz yaygısı olarak seccade ismine rastlanmaz. “Yeryüzü benim için mescit ve temiz kılınmıştır." buyuran Peygamber Efendimiz, yağmurla çamurlaşmış toprak üzerinde dahi namaz kılmıştır. Demek ki yeryüzünde necasetin bulaşmadığı her zemin secdeye gitmeye uygundur. Fakat Peygamber Efendimiz'in, hurma yapraklarından dokunmuş ve secde edilecek büyüklükteki 'humra' denilen örtü üzerinde namaz kıldığı da bilinmektedir. Peygamberimiz'in (a.s.v.) ve ashabın hasır üzerinde ya da tabaklanmış deri üzerinde namaz kıldıkları, kimi ashabın sarıklarının üzerinde secde ettikleri rivayeti de vardır.



Enes b. Mâlik'den gelen bir habere göre, ashaptan kimileri yağmurdan sonra ıslanan küçük çakıl taşlarını toplamışlar. Temizlenen ve serinleyen bu taşları secde yerlerine döşeyerek üzerinde namaz kılmışlar. Bunu gören Peygamber Efendimiz (a.s.v.) ise, “Ne güzel bir sergidir (seccadedir)." buyurmuşlar. Bunlar seccade hükmünde o gün kullanılmış nesneler sayılabilir.



Namazlık şeklini almış, namaz için belirlenmiş seccadeyi haber veren dönem Abdullah b. Ömer zamanı olabilir. Zira ilk seccade rivayeti, Abdullah b. Ömer'in, bugün kullanılan manada bir halı seccadeye sahip olduğudur. Sonraki dönemlerde ise namaz için hazırlanmış özel yaygının yani seccadenin varlığına şahit oluruz. İbn Kesir'in nakline göre 1187 yılında Kudüs fethedildiğinde Mescid-i Aksa temizlenmiş ve zeminine seccadeler serilmiştir. Daha evvelinde ise Abbasi vezirinin, bir sefer sırasında yolcular için dört yüz seccade bulundurduğunu öğreniriz.



Seccade geleneği


Bir temizlik bilinci olarak hafızamızda yer alan seccade, kendi tarihini zengin ve saygın bir gelenekle oluşturmuştur.



Saygındır; zira üzerinde hilkatin en kıymetli sırrı gerçekleşir. Rabb'ine ibadet için yaratılmış olan insanın namazını ağırlar. Kulun, Rabb'iyle kurduğu rabıtaya köprüdür. Rabb'ine yönelen ayakların ve secdeye varan alnın temizliğine kefil olan tertemiz eşiktir. Kire bulaşmayan, mâsivadan korunmuş bir ahiret hattının başlangıç noktasıdır.



Namaz; insanın dünyadan ve nefsinden korunma halidir. Aynı manada seccade de korunmuş olmalıdır. Bu hassasiyet seccadeye itina kazandırır. Böylece kirlenme şüphesine maruz bırakılmaz, namazdan sonra kaldırılır ve katlanır. Yerde bırakılırsa dahi bir ucu secde noktasını kapatacak şekilde kıvrılır. Secde yeri korunmaya alınır.



Seccade ki, namaz kılınan zemini güvenilir hale getirir. Büyük topluluklarla gerçekleşen Cuma ya da teravih gibi namazlarda temizliğinden emin olunan seccadeler evlerden taşınır camilere. Hangimizin çocukluğunda; camilerin, 'saf seccade' denilen her kişiye ayrı alan yaratan halılarında yer bulamayacağını bilerek, seccadesini evden taşıdığı olmamıştır? Daha çocukken kazandığımız seccadeye itina, namaza ihtiramın bilincini oluşturmayı da sağlamıştır.



Seccade, işlevi gereği, her nesnenin sahip olamayacağı bir saygınlığa layıktır. Nitekim bu ihtiramla, bir geleneğe dönüşerek arz-ı endam ettiği alanın namazla sınırlı kalmadığını, Müslümanların içtimai hayatında zengin bir mana ifade ettiğini görürüz. Temizlik ve ibadet zemini olmakla kazandığı hürmet, seccadeye önemli bir sembol vasfı da kazandırmıştır.



Seccadenin hâlâ yaşayan ve hepimizin bildiği en yaygın geleneği kız çeyizinin ilk eşyası olmasıdır. Gelin ve damat ailelerinin birbirlerine vermek üzere hazırladıkları hediye bohçalarında, el emeği göz nuru seccadeler en göze gelen hediyedir. Aile büyüklerine duyulan hürmet, onlar için özenle işlenen yahut ipekten, atlastan biçilen seccadelerle ifade bulur.



Özellikle, Osmanlı'nın kutsala hürmeti ve estetik geleneği seccadenin tanımına zengin bir muhteva kazandırmıştır.



Osmanlı evlerinde, gelen misafiri oturtmak için hazırlanan özel seccadeler bulunurdu. Bizim kültürümüzde “Kim Allah'a ve ahirete inanıyorsa misafirine ikramda bulunsun." “Misafir, ev sahibine dua etsin." hadisleri gibi misafir ağırlamayı imanla zikreden bir gelenek mevcuttur. Misafir; duası makbul olan, girdiği haneye Allah'ın rızasını ve bereketini taşıyan muhteremdir. Gelen konuğu oturtmak için hazırlanan misafir seccadeleri, misafire hürmetin ve muhabbetin nişanı gibidir.



Gelin ve damadın nikâh merasiminde, onları ağırlayacak özel yaygı da seccadedir. Gelin, damat ve nikâhı kıyacak imamın oturması için her birine hazırlanmış kıymetli seccadeler, nikâh akdine hürmetin ve duanın simgesi sayılırdı.



Osmanlı'da eğitimini tamamlayan çocukların mezuniyetinde, ilmin önemini ifade eden sembol, seccadedir. Çocuk, icazet töreni için özenle hazırlanan seccade üzerinde oturur. Onu taltif edecek olan hoca da kendisi için hazırlanmış seccade üzerine gelerek, çocuğa dua eder ve belgesini teslim ederdi.



Hakeza sünnet merasiminde de çocuk için hazırlanmış kıymetli seccade yine başköşededir.



Böylece bir ibadet şuuruyla gerçekleşen ve ehemmiyet verilen hadiselere, sahnelere seccade eklenerek hayata, yapılan işe ibadet ruhu kazandırılmak istenir âdeta.



Seccade bu rolü üstlenebilmiş olmalı ki, günlük hayata damgasını vurmuş ve günlük hayattan sanata önemli bir iz bırakmıştır.



Gelenekten sanata


Hurma lifinden örülmüş hasır, tabaklanmış hayvan postu, namazlık olarak kesilmiş tahta, biçilmiş kumaş derken el emeğinde, sanatta en kıymetli dokuma örneklerini seccadelerin teşkil ettiğini görürüz. Dokuma gurupları içinde kendi sınıfını oluşturan seccadeler; Türk, İran, Şam ve Hint dokuma sanatlarında Müslümanların yüksek estetik seviyesini gösteren paha biçilmez örnekler sergiledi. Bölgelerine göre ayrı karakterler, kompozisyonlar gösteren seccade; Anadolu'da da her yörenin renkleri, motifleri, üslûplarıyla yöreye hastır ve o yörenin ismiyle meşhurdur. En meşhur seccadeler Uşak, Gördes, Ladik, Sivas ve Kula yörelerine aittir. En eski ve kıymetli halı seccadeler ise Konya gurubu olarak bilinir ve Anadolu Selçuklu dokuması olarak diğerlerinden ayrılır.



Kimi yörenin seccadesini öne çıkaran renkleri, kimilerinde motifleridir. Kiminin mihrabı ayetler, kûfî bordürler, kandillerle süslenir; kimi cenneti tasvir eden çiçek buketleri, dallarıyla bezenir. Bazıları adını deseninden, bazıları çağrıştırdığından alır. Mesela kimi seccadelerde sütünçeler bulunur ve bu sütünçeler nargile marpucuna benzediği için marpuçlu seccade olarak anılır. Gördes seccadelerinin özellikle çeyiz için dokunan çift mihraplı örneği Kız Gördes olarak bilinir. Gördes seccadeleri ki saray halılarından geliştirildikleri için en zengin seccade gurubu olarak meşhurdur.



Zira saray seccadelerinin eşi menendi yoktur. Dokumasında göz alıcı ahenkli renkler, eşsiz kompozisyonlarla; kumaşında ipekler, altın sırmalarla, ince, zarif el emeğiyle en zengin sınıfı oluşturur saray seccadeleri.



Belki de saray kültürünün seccadeyi yorumlama biçimi sebebiyle, kimliğine zenginlik ve iktidar gibi statü belirtileri de yansımıştır. Sultanın seccadesi ile tebaanınki, kadın ile erkeğinki, zengin ile fakirinki bir değildir. Öyle ki malzemesinden, desenine, renklerine kadar sirayet ederek kendini belli eder. Gerçi hepsinde de özen, zarafet, estetik mevcuttur. Hepsine de, zamana incelik ve güzellikle etki eden ruh yansımıştır.



Bugün seccade


Namazlık olarak kimlik kazandığı günden bugüne seccadeye hürmet korundu. Bu ihtiram, seccadenin günlük hayattaki kullanımını zenginleştirdiği gibi bir sanat eseri olarak arzını da sağladı. Özellikle 15. yüzyıldan sonra dokuma sanatının en kıymetli ve en güzel şaheserleri seccadeler oldu. Hatta bu dönemin seccadeleri Avrupalı ressamların dahi dikkatini çekmiş, tablolarında yer almıştır. Özellikle meşhur ressamların tablolarına giren seccadeler, o ressamın adıyla sınıflanmış, mesela İtalyan ressam Giovanni Belli'nin bir tablosunda yer alan seccade, Bellini tipi seccade diye anılmıştır.



Kıymet verdiği nesneyi estetikle yorumlayan, zarafetle biçimlendiren ruh; seccadeyi bu incelikle bir esere, bir mirasa dönüştürdü. Bu gün dünyanın en eski seccadeleri müzelerde sergileniyor, atadan kalan bir miras olarak hıfzediliyor, kıymetine paha biçilemiyor.



Dönüp bu güne baktığımızda, seccadenin bir namaz geleneği olarak yaygınlığını kaybetmediğini görüyoruz. Evimizin her odasında, arabalarımızın bagajında, piknik sepetlerimizin dibinde, teravih seferlerinde koltuk altımızda… Ama nerede o el emeği göz nuru ya da dokuma şaheseri seccadeler…



Seccadenin gündeme geldiği haberler de akıllı, sesli, fosforlu, dijital seccadeleri duyuruyor. Namaz öğreten düğmeli seccade, rekat sayan akıllı seccade, dijital bir pusula entegre edilmiş Kâbe'ye döndükçe desenlerinin ışığı artan kıbleli seccade.



Bir de, Batı'dan gelen ve desenlerine sinsice yerleştirilen hayvan ve put figürlü seccadelere karşı uyaran haberler var. Kullanımdaki seccadeler çoğunlukla Çin işi olduğundan şurasına burasına yerleştirilen kasıtlı sembollere dikkat çekiliyor. Müslümanların tezgâhından çıkan eski seccadelerde renk, desen, kompozisyon sadeliği esastı ve namazın huşusu gözetilirdi. Nitekim seccade üzerinde dikkati dağıtacak semboller ve aşırı hareketlilik dahi mekruh sayılmıştır.



Seccadenin teknikle donatılmasını duyuran haberler gibi, seccadeyi gündemle buluşturan haberler var bir de. Yasakçı üniversitelerin ya da kurumların bir yerlerinde ele geçirilmiş “suç unsuru" seccadeler nasıl unutulur. Mesela Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'nde “ele geçirilen" bir seccadenin izi sürülerek personele “namaz soruşturması" açılmıştı. Geleneğimizde hürmet ve itina ile baş üstünde tutulan ibadet yaygısının, bir yerde suç unsuru, soruşturma sebebi sayılması geldiğimiz yerin de göstergesi.



Zamanımıza ait bir de eyleme konu olan seccade haberleri var. Anadolu Gençlik Derneği'nin, Ayasofya'nın ibadete açılması için düzenlediği eylemi “Seccadeni al gel" sloganıyla duyurması gibi.



Son dönemde en dikkat çekici seccade eylemi ise Alman sanatçı K. Felckenstein'a ait. Sanatçı, İslam karşıtı Pegida'nın, “Batı'nın İslamlaşmasına karşı" yürüttüğü eylemleri, bu siyasi hareketin eylem meydanına onlarca seccade sererek protesto etmişti.



“İnsan, vaktin evladıdır" der büyükler. Galiba nesneler de bu gerçekten nasibini alıyor. Zamanın mahiyetini, insanın kendi potansiyelini ve zamanı yorumlayışını nesnelerden izlemek mümkün…



Hâsılı, herkes kendi seccadesinin başına. Bulunduğumuz yeri Kâbe-i Muazzama'ya bağlayan; kalbimizle görmenin, kalbimizle yürümenin tecrübesini sığdırdığımız seccade ne sevgili bir eşiktir. Seccademiz üzerinde kıyama duran ayaklarımızın, rükûa varan dizlerimizin ve secdeye kapanan ellerimizin bıraktığı izler, aşındırdığı duraklar tek sermayemizdir. İbadet iziyle incelmiş, zikir vaktiyle aşınmış, Rabb'ine secdeye kapanan kalbi ağırlamış bir seccade, ne güzel mirastır.





#Seccade
#Namaz
8 years ago