|

Ensar olabilmenin 3 yolu

Bugün iç savaş sebebiyle ülkelerini terk edip Türkiye'ye sığnan mültecilerin sayısı 2 milyonu geçti. Peki onlara bir Müslüman olarak yardım eli uzatmak yani Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle “Ensar” olabilmek için ne yapmalıyız? Nereden başlamalıyız? Lokma Dergisi'nden Fatma Hazal Türkkol savaş, çatışmaların göçe zorladığı milyonlarca insanın zorlu hayat mücadelesine nasıl yardımcı olabileceğimizi yazdı.

Yeni Şafak
11:00 - 7/06/2017 Çarşamba
Güncelleme: 15:24 - 8/06/2017 Perşembe
Lokma
Kendisi de bir Muhacir olan Peygamberimiz ve Medine halkı bizim en büyük örneğimiz.
Kendisi de bir Muhacir olan Peygamberimiz ve Medine halkı bizim en büyük örneğimiz.

Bugün dünya üzerinde evlerini, ülkelerini bırakıp kaçmak zorunda kalan insanların sayısı 50 milyonu geçti… Bu yalnızca sayı değil! Birden bire ellerinden alınan düşleri var 50 milyon hayatın. Ayrı ayrı özlemleri, hayalleri, korkuları… Merhametsizliği en acı şekilde yaşayan bu mahzun kalpler Kuran'ı Kerim'de de geniş bir yer alıyor. Tevbe suresi 100. Ayette, “İslam'ı ilk önce kabul eden Muhâcirler ve Ensar ile iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O'ndan razı olmuşlardır. Allah onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır" buyruluyor.


“Eğer beni senden zorla çıkarmasalardı ayrılmazdık. Ah Mekke, ah güzel belde" Peygamberimiz Mekke'den ayrılırken böyle demişti… Savaş, çatışma, maddi sorunların zorladığı milyonlarca insan ülkesinden ayrılırken benzer ifadeleri mırıldanıp zorlu bir yolculuğa çıkıyor.

Allah'ın razı oldukları

Özel bir isim verilen zulme uğramış bu insanlar hepimize emanet ediliyor. Emaneti sahiplenenler, açıkça “başarmış" sayılıyor. Rabbimiz bize, iltica edenlerin de, mültecileri ülkelerinde ağırlayanların da aynı imtihan içinde olduğunu söylüyor aslında. Önemli olan bu imtihanı kazananlardan olup, Rabbimizin razı olduğu kullardan olabilmek…

Sorumluluk kimde?

Peki nasıl? Bugün yaşadığımız ülkeye sığınan mültecilerin sayısı 1 buçuk milyonu geçti. Onlara Kur'an-ı Kerim'in ifadesiyle “Ensar" olabilmek için ne yapmalıyız? Nereden başlamalıyız? Bu sorular hepimizin aklında çünkü biliyoruz ki Allah, Nisa suresi 97 ve 98. Ayetlerde, “Size ne oldu da Allah yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan şehirden çıkar, bize tarafından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı yolla.' diyen zavallı erkekler kadınlar ve çocuklar uğrunda çabalayıp mücadele etmiyorsunuz?" diyerek hepimize sesleniyor. Irk, milliyet, ülke gözetmeksizin haksızlığa uğramış hayatlardan hepimizi sorumlu tutuyor.

Örneğimiz Peygamberimiz

Kendisi de bir Muhacir olan Peygamberimiz ve Medine halkı bizim en büyük örneğimiz… Mülteciler hakkında hazırlanan uluslararası raporlara göre, ülkelerinden kaçan insanlar, yanlarında yaşamları için gerekli olan hiçbir şey getiremiyor. Tüm mal varlıkları da geride kalıyor. Mekke'den ayrılan muhacirler de aynı durumdaydı. Tüm mal varlıklarını Mekke'de bırakarak, uzun ve meşakkatli bir yolculukla Medine'ye doğru yola çıkmışlardı. Muhacir ailelerin bu yokluk içindeki halleri, mahzunlukları ve yorgunluklarını gören Peygamberimiz bir kardeşlik müessesesi kurdu. Bu kardeşliğin temeli, birbiriyle anlaşabilecek, dostluk

geliştirebilecek ailelerin birbirlerine kardeş ilan edilmesiydi. Böylece kısa sürede arkadaşlık, dostluk bağları gelişecek, maddi ve manevi olarak mültecilerin yaraları sarılacaktı…

Topluma kazandırdıkları

Bu kardeşliğin topluma kazandırdığı önemli bir özellik de ırkçılık hissini tümüyle silip götürmesi oldu. Medineli aileler kardeş ailelerle bağ kurdukça, kavim, ırk, milliyet gibi toplumsal olarak öğrenilmiş, ayırıcı ve ötekileştirici duygulardan kurtuldular. Paylaşmak, eksiği tamamlamaya çalışmak gibi büyük bir gündemleri vardı artık ev sahibi Medineli Müslümanların. Bu çaba, özveri ve yaraları sarma onlara, Allah katında “razı" olunma ve sonsuz bir hayatta “başarmış" olmayı kocaman, eşsiz bir hediyeyi beraberinde getirdi…

Neler yapabiliriz?

Rabbimiz Enfal Suresi 74. Ayette, “İman edip hicret eden ve Allah yolunda mücadele edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler var ya; işte onlar gerçek müminlerdir. Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır" buyuruyor. Yaşadığımız ülkenin hemen şehrine sığınmış mülteciler varken, bu ayetlerle Rabbimiz tam iman ettiğimiz kalplerimize hitap ediyor.

İlk seçenek

Resmi makamların mülteciler için yaptığı ve yapacağı görevlerin olduğunu biliyoruz. Ancak bunun, bizi ayetlerin yüklediği sorumluluktan kurtardığını düşünmemek ilk adım olmalı. Sayının fazlalığı bizi korkutmamalı, çünkü Rabbimizin gücümüzün yetmediği işlerden bizi sorumlu tutmadığını biliyoruz.

İkinci seçenek

Peygamberimizin mülteciler ve ev sahipleri arasında kurduğu kardeşlik gibi bir bağı biz de kurabiliriz. Biz de kendimize kardeş bir aile bulup, yüzünü güldürecek bir ortam sağlayabiliriz. Misafirimizi şefkatle ağırlayıp, maddi ihtiyaçlarına destek olacak bir el uzatabiliriz. Kısacası daha insani şartlarda yaşamaları için çaba gösterebiliriz.

Üçüncü seçenek

Bugün pek çok sivil toplum kuruluşu mülteciler için çalışmalar yürütüyor. Birebir muhatap olamasak da güvendiğimiz bir kuruluş aracılığıyla mültecilerin yanında olabilme imkânına sahibiz. Bunların dışında kendi imkânlarımıza göre de desteğimizi sürdürebiliriz. Yeter ki ilk adımı atalım. Kim sonsuz bir hayatta “başarmış olanlar" arasında sayılmak istemez ki?
#Mülteci
#Ensar olmak
7 yıl önce