|

Saray'da huzur ziyafeti

Yaradanın armağanı olan bu kutsal ayda, feyz-i ilâhiye ulaşmanın tüm yolları bir devlet geleneği halinde yaşanmış. 'Ramazan Huzur Dersleri' de bunlardan biri.

Yeni Şafak
18:15 - 4/07/2014 Cuma
Güncelleme: 15:15 - 3/07/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Saray'da huzur ziyafeti
Saray'da huzur ziyafeti

Ramazana yaklaşılan günlerde tüm mü'minleri kuşatan bir heyecanla başlar hazırlıklar.


Ruh alemi, çatlak topraklarına yağacak yağmurun gölgesiyle serinlik bulur, daha nimetlenmeden. 


Yaşanan başkalaşma rüzgarının müstesna bir hazırlığıdır bu.


Bu hazırlık bir iç alem telaşıdır.



Ramazan ve oruç ikliminin dokusunu en iyi yaşayanlar şüphesiz Hz. Peygamber ve sevgili dostlarıdır. Asr-ı saadet'ten sonra, sünnet ahlakının en güzel şekilde mihmandarlığınının yapıldığı coğrafyaların arasında da Osmanlı gelir.


Ecdadımızın başlattığı ve asırları kuşatan gelenekleri incelediğimizde, orucun öğreticiliğini ve iklimini nasıl benimsediklerini görmek mümkün. 


Bugün 'Geleneksel Ramazan' denildiğinde, 'direkler arası'nı, 'perde oyunları'nı, 'mehterhan erkanı'nı ısıtıp ısıtıp önümüze koyanların, kültür tarihleriyle ilgili bir bilgi problemi yaşadığı çok açık. 


Süregeldiğimiz uzun yaz günlerinde, Ramazan gecelerini bir eğlence fırsatı olarak görme ve lanse etme ne yazık ki bunun bir ispatı. 


Oysa geçmiş ramazanlar eğlencenin ve israfın ötesinde bambaşka bir iklim taşıyor. 


Yaradanın armağanı olan bu kutsal ayda, feyz-i ilâhiye ulaşmanın tüm yolları bir devlet geleneği halinde yaşanmış. 'Ramazan Huzur Dersleri' de bunlardan biri.



RAMAZAN HUZUR DERSLERİ ( HUZUR-I HÜMAYUN DERSLERİ )


Osmanlı'nın kuruluş döneminde başlatılan bir gelenektir, Osman Gazi'ye dek dayandığı rivayet edilir. 


Padişah'ın belirlediği mekanlarda, kendileri tarafından tayin edilen ilim erkanınca yapılan tefsir sohbetleridir. Bu derslere Osmanlı pâdişâhları zaman zaman âlimlerden ileri gelenleri de saraya davet ederek, istişare ve onların ilmî mütâlâalarını dinleyip istifâde ederlerdi. 


Huzurda dînî konular yanında tecrübî ilimler ile edebî konular konuşulur, ilmî müzâkereler yapılırdı. Haftada iki gün olmak üzere toplamda sekiz ders hâlinde olurdu.


Beydâvî'nin "Envarü't-tenzil ve esrârü't-tevil" isimli eseri esas alınarak tefsir derslerinin, padişahdan sonra en mühim katılımcıları, 'mukarrir ve muhattap'lardan oluşan âlimler grubudur. Tüm bu katılımcıların yanında, Padişahın önemli misafirlerini de davet ettiği olmuştur.


Katılımcılar, padişahlar da olmak üzere, dersi yerde ve minder üstünde dinlerlerdi. Padişahlar, mühim bir mazeretleri olmadıkça daima yerde otururlardı.


     


Resmi olarak 1172/1758 yılında kabul edilen Huzur Dersleri, 1189 yılına kadar 6 kişilik bir ulema heyetiyle devamı tmiştik. Bu tarihten sonra sayıda artış yaşanmıştır, Sultan Abdülhamit döneminde bu sayı 16'ya kadar çıkmıştır.


Genellikle Topkapı Sarayı'ndan yapılmıştır. Ancak, Dolmabahçe ve Yıldız Sarayı'nda da gerçekleştiği belgelerden aktarılmaktadır. 


Sultan Abdülhamit devrinin ortalarına değin Arapça olarak yapılan dersler, faydasının artırılması maksadı ile bazı mukarrirlerce Türkçe nüshalar halinde de tedvin edilmiştir.


İlk huzur dersinde Nisâ sûresinin 135. Ayeti, son derste ise Nahl Sûresinin 39. Ayeti takrir edilmiştir. Bu dersler sırasında bazı sûrelerin tamamı, bazısı ise ayetlerinin bir kısmı ile tefsir olunmuştur. 


Fatiha, Bakara, Âli İmran, Nisâ, Mâide, En'am, A'râf, Tevbe, Yunus, Hûd, Yusuf, Râ'd, İbrahim, Hicr ve Nahl sûreleri, tefsirleri yapılan sûrelerdir.


Huzur derleri 169 yıl devam etmiştir. Osmanlı Devleti ve hilâfetinin ilgâsına dâir 3 Mart 1924 (26 Receb 1342) tarihli kânununla sona ermiştir. Son huzur dersi, halîfe Abdülmecîd Efendi zamanında ve 1923 (H. 1341) Ramazan’ında yapılmıştır.

#ramazan
#huzur dersleri
#huzur-ı humayin
10 yıl önce