Rabiatul Adaviyye ve Nahda Meydanlarının 14 Ağustos 2011 tarihinde dağıtılması esnasında yüzlerce kişinin hayatını kaybetmesinin ardından eylemlerde yeni bir süreç başladı. İki gün sonra İkinci Öfke Cuması ve Milyonluk Öfke olarak isimlendirilen eylemlerde ise, 173 kişi hayatını kaybetti. Ramses Meydanın'da yer alan Özbekiyye Karakoluna baskın yapıldığı iddiasıyla göstericilerin üzerine açılan ateş sonucunda Müslüman Kardeşler'in verilerine göre 120, bağımsız kaynaklara göre de 95 kişi hayatını kaybetti.
Müslüman Kardeşler Murşidi Muhammed Bedii, 'Bizim silahımız silahsız oluşumuzdur' demişti. Müslüman Kardeşler'in silaha sarılma ihtimali zayıftır.
Mısır rejim ile Ihvan arasındaki mücadelede 60 yıl geriye gidilmiş ve cemaatin Murşidi Muhammed Bedii dahi tutuklamıştır. Kapatılma olasılığı vardır. Cumhurbaşkanlığı kararıyla kapatılacağı medyaya dahi yansımıştı. Ancak uluslararası arenadan gelen tepkiler nedeniyle bu adım şimdilik atılmamıştır.
Bu ülkeyi şiddet sarmalına götürecek ilk adım olur. Bir başka ihtimal ise, Eymen Nur başkanlığndaki Gad Partisi ve Abdulmunim Ebul Futuh yönetimindeki Güçlü Mısır Partilerinden birine seçimlerde destek vermek veya yeni bir siyasi parti kurarak seçimlere katılmak.
Misyonunu tamamlayan El Baradey'in ayrılması kısmen de olsa cunta yönetimini zayıflattı. En azından dış algının değişmesine neden oldu. Hatta bazı bakanların da istifa etmek istediğinden dolayı ev hapsinde tutulduğu konuşulmakta. Yüksek Askeri Konsey içindeki bazı komutanların da ev hapsinde olduğu iddia edilmiş, ancak ordu sözcüsü tarafından bu iddia yalanlanmıştır. Öyleyse cunta içerisinde bir çatırdama ve çatlak fiilen vardır.
Bu hafta 'darbecilerin gidiş haftası' olarak ilan edildi. Bu haftada yaşanacak olan eylemlere halkın katılım oranı belirleyici olacaktır. Kaosun ne zaman duracağını tahmin etmek çok zor.
Mısır'dan sonraki ülke Tunus olacağa benziyor. Ancak Nahda Hareketi ve lideri Gannuşi başından beri çok daha yumuşak bir geçiş döneminden yana tavır takındı. Gannuşi'nin ön şartsız muhalefet ile uzlaşma masasına oturmayı kabul etmesi de ayrıca altı çizilmesi gereken bir tutumdur. Libya'da da hareketlilik gözlenmektedir. Ancak Müslüman Kardeşler Libya'da koalisyon ortağıdır.
Müslüman Kardeşleri Murşidi'nin bile tutuklandığı bir ortamda güvenlik endişesi olmayan kalmadı. Ancak Türklerin Mısır'dan tahliyesini gerektiren şartlar henüz olgunlaşmamıştır. Bu günlerde Mısır, Tunus ve Libya'da yaşananlar provakasyondur. Mısır'da demokrasiye ayar vermek ve Mısır-Türkiye yakınlaşmasını engellemek için yola çıkan Batı, Mısır'ı tamamen kaybetme noktasına geldi. Çünkü askeri yönetim, ABD ve AB ülkeleirni, Mısır'ın dümenini Rusya-Çin eksenine kırmakla tehdit etmektedir.
25 Ocak Devrimi esnasında hayatını kaybeden 800 küsür kişinin aileleri ve o dönemde rejime karşı çıkan hareketlerin tepki göstermeyeceklerininden emin olursa afedebilir.
Batı ve ABD bu sürecin uzun sürmesi ihtimalinden dolayı riske girerek Mısır gibi bir ülkeyi kaybetmek istemiyor. Batı, Sisi yönetiminin Mısır'ın eksenini Cemal Abdunnasır döneminde olduğu gibi Rusya ve Çin blokuna doğru kaydırması ihtimalinden endişe ediyor. Askere yakın isimlerden Mustafa Bekri, Putin'in 'Rus ordusunun Mısır'ın emrinde olduğunu Sisi'ye ifade ettiğini' söyledi.
Batı, Moritanya'dan başlayıp Suriye'ye kadar uzanacak olan, Müslüman Kardeşler'in merkezinde olacağı yeni bir bölgesel gücün ortaya çıkmasından endişe ediyor. Darbe cinini şişeden çıkararak bu halkayı koparan El Baradeydir.Misyonunu tamamlayan El Baradey'in, daha once bir röportajda ifade ettiği 'en sevdiği barda içkisini yudumlamak' üzere tekrar Viyana'ya dönmesi dikkat çekmiştir.