|

Direne direne kazanacağız

Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad imzalı Ömer, yedi filmin vizyona girdiği bugün, seyirci karşısına çıktı. Film İsrail'in Filistin'e uyguladığı baskı ve şiddeti, Ömer isimli genç bir Filistinlinin hikâyesi üzerinden anlatıyor. Tecrit Duvarı'nı eksene alan film, direnişin zafere kadar devam edeceği mesajını veriyor.

Suat Köçer
00:00 - 7/03/2014 Cuma
Güncelleme: 23:02 - 6/03/2014 Perşembe
Yeni Şafak
Direne direne kazanacağız
Direne direne kazanacağız

Vaat Edilen Cennet'le 2005'te büyük ses getiren Filistinli yönetmen Hany Abu-Assad, yeni filmi Ömer'le, bugün Türkiyeli sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Önceki filminde, işgal güçlerine karşı canlı bomba eylemi yapmaya karar veren iki Filistinli genci konu eden Abu-Assad, bu filminde İsrail'in bölgede uyguladığı insanlık dışı uygulamaları, Ömer isimli Filistinli bir gencin hikâyesi üzerinden anlatıyor. Bu yıl En İyi Yabancı Film dalında OSCAR'a aday gösterilen filmin başrollerini Adam Bakri, Leem Lubany, Waleed F. Zuaiter, Samer Bisharat ve Eyad Hourani paylaşıyor.

BASKI, İŞKENCE, TAKİP

Ömer ve arkadaşlarının hayatı, birlikte bir İsrail askerini öldürmeleriyle, içinden çıkılmaz bir şiddet sarmalına döner. İsrail istihbaratı tarafından yakalanarak işkenceye maruz bırakılan Ömer, onlarla işbirliği yapmaya zorlanır. Teklifi kabul ettiğini söyleyen Ömer'i dışarıda, sevgilisi Nadia, dava arkadaşları ve Filistinli örgütlerle İsrail arasında istihbarat savaşının yaşandığı bir kaos ortamı bekliyordur. Başta Nadia olmak üzere çevresindeki herkesi bu amansız kedi-fare oyununda kaybetmekle karşı karşıya kalan Ömer, İsrail'e karşı içinde büyüttüğü öfkeyi ise diri tutmaya kararlıdır.

YALIN, ESTETİK, DUYGULU BİR FİLM

Önceki filmi Vaat Edilen Cennet'te, İsrail işgalinin Filistinliler üzerindeki psikolojik yıkımları başarıyla ele alan Hany Abu-Assad, bu filminde hem duygusu, hem de biçimsel özellikleriyle daha nitelikli bir iş çıkarıyor ortaya. Seyirciyi şaşırtan çok katmanlı senaryosuyla dikkat çeken film, takip/kovalamaca sahneleriyle seyircinin dikkatini son ana kadar canlı tutuyor. Oyuncu yönetimindeki başarısıyla da dikkat çeken yönetmen, her bir karakterin yaşadığı iç çatışmaları, duygulu ve doğal bir dille seyirciye aktarıyor. Yaşanan baş döndürücü kovalamacaya Ömer'le Nadia'nın aşkını ustaca entegre eden Filistinli yönetmen, filmin sonunda, Filistinlilerin İsrail'e karşı sonuna kadar direneceği mesajını veriyor.

Duvarın ayırdığı hayatlar

Ömer, İsrail'in Filistin'de inşa ettiği Tecrit Duvarı'nın bir tarafında, ailesiyle birlikte yaşayan bir gençtir. Fırında çalışarak ailesini geçindiren Ömer'in aşkı Nadia ise duvarın öte tarafında, ağabeyiyle yaşıyordur. İşgale karşı arkadaşlarıyla birlikte özgürlük mücadelesi veren Ömer, her gün Nadia'yı görebilmek için, canı pahasına, duvarı tırmanarak, diğer tarafa geçer. Bir yandan İsrail askerlerinin kurşunlarından kaçan Ömer, aynı zamanda Nadia'nın ağabeyi olan, dava arkadaşı Tarık'tan bu aşkı gizlemeye çalışır. Ömer'in ülkesi ve aşkı için yaptığı fedakârlıklara yoğunlaşan film, alt metninde Filistinlilerin hayatını zindana çeviren Tecrit Duvarı'nın etkilerini de son derece çapıcı bir dille beyazperdeye taşıyor.

Duvar Filistinlileri birbirinden koparıyor

Yönetmen Hany Abu-Assad, filme konu ettiği Tecrit, yani diğer adıyla Utanç Duvarı hakkında, şunları söylüyor: Filistin'de, duvardan atlamak neredeyse günlük hayatın bir parçası haline geldi. İşi, duvardan atlamaya çalışan insanlara yardım etmek olan, bununla geçinen insanlar bile var. Tecrit Duvarı'nın İsrail ve Batı Şeria'yı ayırma amacıyla yapılmadığını, aslında Filistinlileri birbirinden ayırmak için inşa edildiğini anlamak gerekiyor; duvar, Filistin şehirlerini bile ikiye bölmüş durumda. İşte tam da bu nedenle, duvardan atlamak günlük hayatın bir parçası ve insanlar bunu işlerine gitmek, ailesini görmek, hayatta kalmak gibi sebeplerle yapıyor; aşk da bu sebeplerin içinde.


10 yıl önce