|

Doğuluları pataklamaktan hiç bıkmadın Hollywood

'Deney' ve 'Çöküş' gibi iki şık Avrupa filmine imza atan Alman yönetmen Oliver Hirschbiegel, Hollywood'daki ilk büyük işi 'İstilâ'da 'kahraman Amerikalı'yı çekme tuzağına düşmüş. Sonuç ise klişelerle bezeli bir modern kahraman hikâyesi...

Ömer Çakkal
00:00 - 20/10/2007 Cumartesi
Güncelleme: 21:28 - 19/10/2007 Cuma
Yeni Şafak
Doğuluları pataklamaktan hiç bıkmadın Hollywood
Doğuluları pataklamaktan hiç bıkmadın Hollywood
İSTİLÂ

The Invasion

2007, ABD yapım

bilim kurgu / gerilim / aksiyon

Yönetmen:
Oliver Hirschbiegel

Senaryo:
Dave Kajganich, Jack Finney (Kitap)

Görüntü:
Rainer Klausmann

Kurgu:
Hans Funck ve Joel Negron

Müzik:
John Ottman

Oyuncular:
Nicole Kidman, Daniel Craig, Jeremy Northam, Jackson Bond, Jeffrey Wright

Süre:
93 dakika

İçerik uyarıları:
Yoğun şiddet sahneleri nedeniyle 15 yaşından küçük çocukların, ayrıca bu tür temalardan hoşlanmayanların izlemesi için uygun değildir.

Dağıtımcı:
Warner Bros
* *

Amerikan semâlarındaki bir uzay mekiği, nedeni bilinmez bir şekilde havada infilak eder ve Dallas'tan Washington'a kadar binlerce kilometrekarelik bir alana parçaları âdeta yağmur gibi yağar. Uzay mekiğine gökkubbede gizemli bir virüsün musallat olması, enkaza temas eden binlerce insanda da fizyolojik değişimlere yol açacaktır. Washington'da yaşayan esas kadınımız psikiyatr Carol Bennell (Nicole Kidman), başlangıçta -tıpkı ABD hükümeti gibi- mekiğin başına gelenleri, çevresinde gitgide artan tuhaf olaylarla ilişkilendirmez ve olayı ciddiye almaz. Yetkililerin “grip salgını” deyip hafife aldığı olay, aslında insanların büyük bir hızla değişim geçirerek kişiliksiz, ruhsuz, kederden ve her türlü savaş içgüdüsünden arınmış, yaşayan birer ceset haline gelmeleri sonucunu doğurmaktadır. Dr. Bennell, tipik bir Amerikalı bencilliğiyle, ne zaman ki tehlike kendi kapısını çalınca mücadeleye girişir ve elbette bu mücadelenin sonunda da her kötülüğün müsebbibi olan 'Doğulu barbarlar' bir kez daha yenilmeye mahkûmdur!

Ah, Şu 'Doğulular' yok mu!

Daha öykünün son cümlesinde filmin finalini de, filme ilişkin yorumumu da özetlemiş oldum vesselam. Neylersiniz ki, birbirinin aynı klişelerle bezeli bu tür Hollywood aksiyonları beni artık iyiden iyiye zıvanadan çıkarıyor.

Bir virüs var filmin göbeğinde. Nur topu gibi tapteze olan bu yeni virüsün temel özelliği ise insanları etkisizleştirmesi. Yani, seni benden, Ömer'i Ayşe'den farklı kılan ne varsa elimizden alması, insanoğlunu kişiliksiz, her türlü savaş içgüdüsünden arınmış, kendileri olmayan, yaşayan birer ceset haline getirmesi. Tabii, savaş içgüdüsünden arınan dünyalılar, hemen barış anlaşmalarına imza atıyorlar. ABD Başkanı Bush, kendisine her fırsatta küfreden Chavez gibilerle kanka oluyor. Derken Amerika ordusu Irak'tan çekiliyor vs... Yani dünya bir “gül bahçesi” olma yoluna giriyor. Fakat, ilk anda dünya insanları için olumlu gibi görünen bütün bu gelişmeler, aslında yaklaşan felaketin birer habercisidir.

İnsanlık âlemine yaptığı katkıların misli ölçüde şerre neden olan Batı toplumu, bilhassa sinemada her türlü kötülüğün kaynağını Doğu'ya, Doğu'nun mazlum insanlarına yükleyip durmaktan bir türlü bıkıp usanmadı. Irak'ta tepemize bomba yiyen biz. Vietnam'da makinalılarla taranan biz. Japonya'da atom bombasıyla ölen biz. Türkiye'de PKK'nın hain pusularında şehit düşen biz. Bombayı da, virüsü de, tüfeği, tabancayı da bilmeyen, bütün bu ölüm silahlarını ve daha fazlasını Batı'dan öğrenen biz. Gelgelelim, her nasıl oluyorsa her türlü kötülük ve musibetin kaynağı yine biz!

'Kötü Doğulular'ın, ürettikleri korkunç kimyasal silahlarla insanlığın sonunu hazırlamasını anlatan 'İstila', benzerlerini defalarca izleyip, içerdikleri belli belirsiz ırkçılıktan artık bunaldığımız felaket filmlerinin yeni bir halkası oluşturmakta.

İstisnasız her 'Batılı' bir süper kahramandır (!)

Ben Ömer Çakkal, Doğu'da yaşayan, Doğulu olmakla gururlanan bir insanoğlu olarak, bugüne kadar izlediğim sayısız Hollywood aksiyon filminden sonra, Batılılar'ın insanüstü birer varlık olduğuna artık neredeyse imân etmek üzereyim! Neden diye soracak olursanız, her Amerikalı, günü ve sırası geldiğinde, önce ülkesini, sonra da dünyayı ne pahasına olursa olsun felaketlerden kurtarır. Ve en önemlisi hiç bir Amerikalı “sıradan” değildir; o verimli topraklarda yetişenlerin istisnasız hepsi birer “süper kahramandır!”

Şaka bir yana, bir aksiyon filminin karakterleri boyutunda da olsa, Batı sinemasının bu utanmaz arlanmaz bencilliğinden, benmerkezciliğinden ve de ırkçı yaklaşımlarından artık gerçekten gına gelmiş durumda.

Bu hafta sonu ne yazık ki ülkemiz sinemasından yeni bir film gösterime girmedi. Çaresiz, haftanın en iyisi diye gidip izlediğim 'İstila'dan da aradığımı bulamadım. Dev bütçesi, oyuncu kadrosu ve tempolu öyküsü nedeniyle aksiyon severlerden belli ölçüde ilgi görmesi muhtemel bu film, sinema perdesinde biraz da “vicdan” arayanlara göre değil.


17 yıl önce