Görece düşük bütçeli ve çoğu da ıvır zıvır çalışmalardan sonra Kanadalı mizah ikonu Jim Carrey'yi yönetmek gibi hem alabildiğine iddialı hem de o oranda riskli bir işe soyunan Reed, filminin ABD'de elde ettiği gişe başarısı ve izleyiciden topladığı övgüler dikkate alındığında, hasılat köprüsüden karşıya sağ salim geçmiş gözüküyor. Çünkü Carrey, usta bir orkestra şefi tarafından yönetildiğinde perdede tadından yenmeyen, ancak vasat bir sinemacının eline düştüğünde de oynadığı filmin karizmasını tek başına toparlayamayan bir başrol oyuncusu…
Bizce tam olarak değil… Suratı ve bedenine yönelik olağanüstü hâkimiyetiyle (kendisinin de örnek aldığı) büyük komedyen Jerry Lewis'ten sonra sinema dünyasında bütün zamanların en hareketli, en kaygan ve de en zaptedilemez şahsiyeti olan 47 yaşındaki oyuncu, “Bay Evet”te “Maske”den “Yalancı Yalancı”ya, “Salanak ile Avanak”tan “Yüce Bruce”a kadar kendisini şöhrete kavuşturan bütün rollerinin bir bileşkesini canlandırmış âdeta… Film, kimi anlarında yeni ve kendine özgü bir tarz yakalamayı başarırken, bir çok bölümünde de -Jim Carrey filmlerini ezbere bilenler için- göze son derece âşina gelen bir havada ilerliyor. Ancak, bu da Peyton Reed'in, aldığı ticarî sorumluluğun bilinci içinde, görsel açıdan müthiş titizlenerek çektiği böylesine eğlendirici bir film için o kadar da atla deve bir kusur sayılmaz doğrusu. Hele de “İçinden Jim Carrey'nin suratı çıkan her şeyi hiç ayrım yapmadan iştahla tüketirim” diyen gözü dönmüş mizah tutkunları için…
Sonuç olarak, “Bay Evet”, sayıca kalabalık (7 film), ancak içi o oranda dolu olmayan filmlerin sunulduğu bir hafta sonunda, yerlilerden Mehmet Güleryüz'ün “Havar” adlı ilk uzun metraj yönetmenlik denemesiyle birlikte kalite çıktası en yüksek iki gösteriden biri… Carrey'nin insanı izlerken hasta eden elastikiyetini sevenlerdenseniz, muhtemelen bunu da seveceksiniz. Kaldı ki en az bir düzine sahnede doyasıya gülmek ve finalde hayata dair çok sağlam bir mesaj almak da garanti!