“Babalık” ve “fedakârlık” kavramları üzerine yürek burkan mesajlarıyla iki sezon öncesinin en beğenilen filmlerinden biri olarak hatırlanan “Umudunu Kaybetme”, bizim de “sinemasal hatıralar galerimiz”deki ayrıcalıklı yerini çoktan almış durumda… Gerçek bir hayat hikâyesinden beyazperdeye uyarlanan ve gösterime girdiği bütün ülkelerde büyük beğeniyle karşılanan bu yapıt, çağdaş Amerikan sinemasının en popüler siyahî oyuncusu Will Smith'e (o tarihte 9 yaşında olan) sevimli oğluyla birlikte kamera karşısına geçme fırsatı vermiş, bu sayede oluşan güçlü sinerji de filmin inandırıcılık çıtasını bir hayli yükseltmişti.
Eşi tarafından terk edilen işsiz ve yoksul bir babanın evladını ayakta tutabilmek için yaptığı fedakârlıkları alabildiğine yalın bir sinema diliyle anlatan “Umudunu Kaybetme”, bu kalibrede bir prodüksiyona göre gişede sürpriz sayılabilecek bir başarı elde ederken, elde edilen parlak sonucun ardında ise Smith ve oğlu kadar pay sahibi bir başka isim daha dikkati çekmekteydi: Filmin İtalyan asıllı genç yönetmeni Gabriele Muccino…
“Duygulara seslenen film” yapmakla “duygu sömürüsü yapmayı” birbirinden net olarak ayıran, egzejerasyondan bütünüyle uzak tuttuğu sinema diliyle “Umudunu Kaybetme”yi 2007'de Hollywood'un “Babam ve Oğlum”una dönüştüren Muccino, Yeni Dünya'daki bu ilk işinde yakaladığı yüksek başarıyı özenle bir kenara kaydetmiş yapımcıların da arzusu ve teşvikiyle, sette kimyasının çok iyi uyuştuğu anlaşılan Smith ile birlikte iki yıl aradan sonra şimdi yepyeni bir projeye daha imza atmış bulunuyor.
İzleyiciyi kısa sürede avucuna alan güçlü bir gizemin yanısıra, şaşırtıcı bir aşk hikâyesi de sunan “Yedi Yaşam”, hayat ve ölüm, pişmanlık ve bağışlama, yabancılar ve dostluk, aşk ve kefaret üzerine kışkırtıcı sorular soruyor ve insanların kaderlerini şaşırtıcı biçimde birbirine bağlayan noktalara dikkatlerimizi çekiyor.
Her şeyin 7 isimden oluşan bir listeyle başladığını görüyoruz: Ben Thomas, Holly Apelgren, Connie Tepos, George Ristuccia, Nicholas Adams, Ezra Turner ve Emily Posa… Bu isimlerin yegâne ortak noktaları ise her birinin özel hayatlarında kritik birer dönüm noktasına ulaşmış ve umutsuz derecede -maddî, manevî ya da tıbbî- yardıma muhtaç kişiler olmalarıdır. Ayrıca, yine hiç biri de Ben'in “kefaret planı”nı uygulamak üzere kendisini seçtiğinden haberdar değildir. Fakat, hayat dolu bir kalp hastası olan Emily Rosa, Ben'in imkânsız sandığı bir şeyi yaparak planın gidişâtını bütünüyle değiştirir. Genç kadın, duygusal olarak gitgide yakınlaştığı bu adamın dünyaya yönelik kötümser bakışını da altüst edecektir.
“Senaryoda beni çeken en önemli yön, kendi başına bir aşk ilânı olan gizemli bir yolculuğu anlatmasıydı” diyor Muccino, “Bana göre bu hikâye, ruhu geçmişteki kayıpları tarafından esir alınmış ve yepyeni bir hayat sürmek için de beklenmedik bir fırsat elde eden bir adamla ilgili… Muazzam miktarda duygusallık içeren, zorlayıcı, rahatsız edici ve dokunaklı bir aşk hikâyesini işledim. Fikir ve ilham değiş tokuşunun bu kadar inanılmaz olduğu böyle bir film de yalnızca Will Smith'le gerçekleşebilirdi.”
Öte yandan, Smith'in de filmi hakkında yönetmeniyle benzer şeyler düşündüğünü görüyoruz. “Yedi Yaşam, beklenmedik bir sonla noktalanan, son derece sıradışı bir 'bedel ödeme' hikâyesi” diyor ünlü yıldız, “Amacımızı bulmakla, hayatımıza anlam yüklemek için duyduğumuz güçlü ihtiyaçla ilgili fikirler beni çok etkiledi. Böylesine inanılmaz, modern bir aşk hikâyesini beyazperdede daha önce gördüğümüzü hiç sanmıyorum. Gabriele'in liderliğini yaptığı ekip, insanî duygularla ilgili çok kuvvetli bir içgörüye sahip; onu nasıl bulacaklarını ve besleyeceklerini iyi biliyorlar. Bu yeteneklerinin üzerine bir de Rosario Dawson ve Woody Harrelson gibi büyük oyuncuları kadroya dahil ettiklerinde, gerçek bir başarı formülü yakaladıklarını hissettim. Ayrıca, bu proje aktör olarak beni ilgilendirmeye devam eden temel bir insanî mesele hakkında izleyiciye -“Umudunu kaybetme”den sonra- yeni sözler söylemek için de önemli bir fırsat oluşturuyordu: Biz insanlar, yaşadığımız büyük travmaları nasıl atlatırız? Hayatımızda her şey ters gitse bile hangi yöntemle toparlanabilir ve yolumuza nasıl devam edebiliriz? İşte, bizim filmimiz de hayattaki bu gibi ciddi sorunların üstesinden gelme yöntemleri üzerine son derece değerli sözler söylüyor.”
Sonuç itibarıyla, “Yedi Yaşam”, Mahsun Kırmızıgül'ün “Güneş'i Gördüm”üyle birlikte bu hafta sonu sinema salonlarındaki en zengin içerikli iki gösteriden biri olarak öne çıkıyor. Özellikle duygusal yönleri baskın sinemaseverlerin, Smith ve ona eşlik eden bir dizi usta oyuncunun göz alıcı performansları eşliğinde akıp giden, yüksek düzeydeki yönetmenliğiyle de “aşk sineması”nı doğru yorumlayan bir sanatçının damgasını taşıyan bu sağlam dokunmuş filmi başından sonuna dek büyük bir damak tadı eşliğinde izleyeceklerine hiç kuşkum yok.