|

Sinema tarihinin en tehlikeli iki uzaylısından biri

Macar asıllı yönetmen Nimród Antal'ın düşük kalibreli filmlerden yakasını sıyırıp Hollywood'da uzun zamandır özlemle beklediği meslekî çıkışı yakalamasına vesile olan 'Yırtıcılar', son 23 yılda John Mc Tiernan ('Predator', 1987), Stephen Hopkins ('Predator 2', 1990), Paul Anderson ('Alien versus Predator', 2004) ve Colin-Greg Strause Kardeşler'in ('Alien versus Predator: Requem', 2007) yönetiminde dört ayrı serüvenini izlediğimiz bu gizemli dünya dışı varlıkların şimdiye kadar beyazperdeye aktarılan en kanlı, fakat aynı zamanda da heyecan dozu en yüksek gösterisi...

Ali Murat Güven
00:00 - 2/09/2010 Perşembe
Güncelleme: 15:35 - 3/09/2010 Cuma
Yeni Şafak
Sinema tarihinin en tehlikeli iki uzaylısından bir
Sinema tarihinin en tehlikeli iki uzaylısından bir
YIRTICILAR / Predators

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2010, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
Bilim-kurgu serüveni / 107 dakika
Gösterim Formatı:
35 mm standart pelikül film
Perde Formatı:
2.35:1
Yönetmen:
Nimród Antal
Senaristler:
(Jim ve John Thomas kardeşlerin ilkini 1987, ikincisini ise 1990'da yazdıkları “Yırtıcı” filmlerindeki olay ve karakterlerden uyarlamayla)
Alex Litvak, Michael Finch
Görüntü Yönetmeni:
Gyula Pados
Özgün Müzik Bestecisi:
John Debney
Kurgucu:
Dan Zimmerman
Yapım Tasarımcıları:
Caylah Eddleblute, Steve Joyner
Set Dekoratörü:
David Hack
Kostüm Tasarımcısı:
Nina Proctor
Makyaj Tasarımcıları:
Ermahn Ospina (Normal makyajlar), Jake Garber (Makyaj özel efektleri)
Saç Tasarımcıları:
Mark Boley (Süpervizör), Anneliese Boise, Jack Bricker
“Yırtıcı” Özel Efektleri:
Gregory Nicotero, Howard Berger
Oyuncular:
Adrien Brody (Royce), Laurence Fishburne (Noland), Danny Trejo (Cuchillo), Alice Braga (Isabelle), Walton Goggins (Stans), Oleg Taktarov (Nikolai), Topher Grace (Edwin), Mahershalalhashbaz Ali (Mombasa), Louis Ozawa Changchien (Hanzo)
İthalatçı Şirket:
Tiglon Film
Dağıtıcı Şirket:
Tiglon Film
İçerik Uyarıları:
Filmde, dünyadışı kökenli “Yırtıcılar”ın yol açtığı çok sayıda kanlı vahşet gösterisi ve insan kahramanlar arasında da argo diyaloglar yer alıyor. Bu yüzden, 18 yaşından küçüklerin izlemesi için uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
/ Hayır
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* * ½

FİLMİN KONUSU:
Aralarında eski hükümlülerin de yer aldığı bir paralı asker topluluğu, özel bir görevle dünyadan çok uzaklardaki yabancı bir gezegene indirilir. Ekipte bulunan gözden düşmüş bir fizik bilgininin dışında, diğerleri suç sicilleri epeyce kabarık birer katil konumundaki bu insanlar, çok geçmeden ürkünç bir deneyin kurbanı olduklarını anlayacaklardır. Üstlendikleri görevin mahiyeti tam anlamıyla açıklanmadan alelacele gönderildikleri gezegen, jilet keskinliğindeki metalik cisimlere sahip olup bunları inanılmaz bir ustalıkla kullanan bazı uzay canlılarının yurdudur. Üstelik, karşılarındaki akıllı varlıklar, gerekli olduğu takdirde tropikal ormanların derinliklerinde “görünmezlik” özelliği de kazanabilmektedirler. O güne kadar kendi türünden canlıları gözlerini bile kırpmadan öldürmüş olan “soğukkanlı” kahramanlarımız, hiç şakası olmayan muhataplarının karşısında bu kez kendi postlarını kurtarmanın derdine düşerler.
Hem çevrelerine hem de izleyiciye saçtıkları yoğun dehşet duygusuyla, sinema tarihinin
“Yaratık”
(Alien) ile birlikte en tehlikeli ve de en karizmatik iki uzaylı karakterinden biri olan
“Yırtıcı Avcılar”
, kendilerini merkeze oturtan 4 film ve bir o kadar da bilgisayar oyununun ardından, şimdi öncekilere göre biraz daha gösterişli olan beşinci bir uzun metraj serüvenle beyazperdeye geri döndüler.
İlk kez
1987
'de, yönetmenliğini gerilim-aksiyon sinemasının çağdaş ustalarından
John McTiernan
'ın yaptığı, başrolünü de artık emekli olmuş Avusturyalı kas yığını
Arnold Schwarzenegger
'in üstlendiği
“Yırtıcı”
(Predator) adlı filmle tanıştığımız bu acımasız uzaylı savaşçılar etkileyici görsel tasarımları ve üzerlerinde taşıdıkları muhtelif kesici aletlerle izleyici tarafından pek sevilip kısa sürede baş tacı edilince, senarist
Jim
ve
John Thomas
kardeşlerin muhayyilelerinin ürünü olan öykünün de geride bıraktığımız 23 yılda bir sürü varyasyonu türetilecekti. Önce
1990
'daki
Stephens Hopkins
imzalı standart bir devam filmiyle başlayan bu klonlama çabası, 2000'lerde ise sinemanın iki popüler uzaylı canavarının yeryüzündeki antik mekânlarda kapıştırıldığı
“Alien versus Predator”
tarzı daha uçuk yapımlara kadar uzandı. Pehlivan tefrikasına dönüştürüldükçe kalite çıtası da gitgide düşen öykü, son olarak
2007
'de çekilen
“Alien Versus Predator: Requem”
adlı acıklı bir devam filmiyle tam olarak dibe vurmuştu!
İşte, doğduğunda babası kendisi için bula bula tarihin en zâlim diktatörlerinden birinin adını lâyık görmüş olan Macar asıllı Amerikalı yönetmen
Nimród Antal
da son on yıl içinde bir dizi vasat yapıma imza attıktan sonra, bilim-kurgu sineması tarafından tüketile tüketile artık paspasa dönüşmüş durumdaki bu yorgun uzaylı savaşçılara şık bir serüven filmi kapsamında itibarlarını yeniden kazandırmaya uğraşıyor. Kendisini ilk kez elinde bir tüfekle filozof yönetmen
Terrence Malick
'in destansı İkinci Dünya Savaşı draması
“İnce Kırmızı Hat”
ta görüp sevdiğimiz, sonrasında ise
Roman Polanski
'nin
“Piyanist”
inde iyice hayran olduğumuz
Adrien Brody
her ne kadar bu yeni versiyonun lokomotif simâsı olsa da yönetmen Antal oyuncu kadrosuna
“Matrix”
üçlemesinin
Morpheus
'u
Laurence Fishburne
ile esaslı bir takviye yaparak vitrinini iyice sağlama almayı denemiş.
Başta
James Cameron
'un
1986
yapımı
“Yaratıklar”
ı (Aliens) olmak üzere, sinema tarihindeki bir düzine dolayında öncülü ve benzerinden dolayı izleyicisine yaşatmaya çalıştığı sürprizler günümüzde bir miktar bayatlamış gibi görünmekle birlikte, böylesi bir türden beklenen heyecan duygusunu yine de kısmen verebilen, özellikle kaliteli görsel efektleriyle göz dolduran vasat üstü bir yapım
“Yırtıcılar”

Öte yandan, film dağıtım sistemimizdeki kronikleşmiş kargaşanın bizlere yaşattığı ilginç bir sürpriz sonucunda,
“Yırtıcılar”
ın an itibarıyla gösterimde bulunan diğer bir serüven filminden kimi tanıdık simâları da bünyesinde barındırdığını görmekteyiz. Öncelikle, filmin yönetmeni Nimród Antal, Meksikalı meslektaşı
Robert Rodriguez
'in -sırtını
Quentin Tarantino
'ya dayayarak- çektiği
“Ustura”
da da (Machete) orta hâlli bir rolle oyuncu olarak karşımıza çıkıyor. Film çekme fırsatı bulamadığı zamanlarda çoğunlukla bağımsız sinemacıların kısa ve uzun metrajlı filmlerinde ufak tefek roller üstlenen Antal, Rodriguez'in kan banyosundan farksız bu gösterisinde de baş karakterlerden
Booth
'un (Jeff Fahey) koruması görevini üstlenmiş. Bu arada,
“Yırtıcılar”
ın yapımcılığını, yine aynı hafta içinde
“Ustura”
sıyla izlediğimiz Rodriguez'in üstlendiğini de belirtelim.
Fakat, her iki filmin kadroları arasında bundan çok daha ilginç bir kesişme ise
“Ustura”
ile
“Yırtıcılar”
ın başrollerinde yaşanıyor ve Rodriguez'in filminde kiralık katil
Machete
'yi canlandıran çirkinlik abidesi Meksikalı aktör
Danny Trejo
'yu Antal'ın başka bir gezegende geçen öyküsünde de uzaylı avcıların önüne atılan bir avuç sabıkalıdan biri olarak izliyoruz. 64 yaşına ulaştığı şu günlerde Hollywood'da popülaritesinin zirvesine çıkan Trejo son dönemlerde ardı ardına o kadar çok serüven filminde rol alıyor ki beyazperdede en azından onun özelinde zaman zaman bu tür kesişmelerin yaşanması da kaçınılmaz duruma geldi.

TÜRKÇE ADLARDAN UTANAN TÜRK FİLM DAĞITICILARI!

Son olarak, Türk film dağıtım sisteminin en kronik sorunlarından biri konumundaki
“yabancı filmlerin adlarını Türkçeleştirmekten kaçınma”
hastalığının bu yeni örnekte bir kez daha depreştiğini vurgulayarak noktalayalım sözlerimizi…
Bu sütunlarda bir kaç kez altını çizerek dile getirmiştim, şimdi yine tekrarlıyorum. Bir Türk sinemaseveri ve sinema yazarı olarak, hele de
“muasır medeniyetler”
deki kimi örnekleri dikkatle takip etmeye başladığımdan beri, “yabancı filmleri yapımcısından geldiği gibi piyasaya sürme” hastalığının en ödünsüz karşıtlarından birine dönüştüm. Almanların, Japonlar'ın, İsrailliler'in ve Araplar'ın -bırakın filmlerin adlarını kendi dillerine dönüştürmeyi- ithal ettikleri Amerikan filmlerinin 35 mm başlangıç ve bitiş jeneriklerinin bile özel olarak kendi dillerinde basılmasını talep ettikleri bir kültür savaşları dünyasında, 75 milyon nüfuslu Türkiye'nin film dağıtım sisteminde yaşanan bu derin aşağılık kompleksinin savunulur hiç bir tarafı yok. Film dağıtım sistemimizde kilit görevler üstlenen ve artık mantalite olarak da batıya tamamen teslim olmuş durumdaki bir güruh için böyle şeyler pek önemli olmayabilir. Bu arkadaşlar, (tıpkı geçen haftanın önemli filmlerinden
“Karateci Çocuk”
ta yaptıkları gibi) çevirisi son derece basit, fakat kültür emperyalizmiyle mücadele etme noktasında yerel dile dönüştürülmesi de o denli elzem olan bir sürü film adını özgün hâlleriyle gözümüze sokmaya çalışıp dursunlar. Onlar böyle yaptıkça biz de benzer bir inatla, bu sayfada tanıttığımız her filmin adını o filmin ruhuna uygun bir biçimde Türkçeleştirmeyi sürdüreceğiz. O yüzdendir ki ben de bundan yirmi küsur yıl önce piyasaya sürülen ilk iki serüveni ülkemiz sinemalarında
“Av”
ve
“Av-2”
adlarıyla gösterilmiş olan
“Predators”
seriyalini sözcüğün birincil anlamına sadık kalarak
“Yırtıcılar”
şeklinde andım yazım boyunca… Ha, bu uyarlama hoşa gitmedi mi; o zaman çeviri önceki adlara sadık kalınarak
“Avcılar”
şeklinde de yapılabilirdi elbette… Buradaki temel espri, film adlarının mutlaka çevrilmesi ve yapılan çevirinin de (köken sözcüğe ya da cümleye mutlak bir sadâkat gerekmeksizin) filmin ruhunu birebir yansıtabilmesi… Ki Türk sinema işletmeciliği, geçmişte pek çok klasikleşmiş filme özgün adlarından bile daha güzel çeviri adlar bulmasıyla tanınmış, bu alanda oldukça başarılı sicile sahip bir sektördür.
Ancak, bazı kültürel hastalıklar aynen böyle, önemsiz gibi görünen damarlardan girip toplumun bedenine sinsice yayılıyor işte… Tıpkı üç ayrı kuşağa 60 yıl boyunca ve çok kesin bir başarıyla daktilo/bilgisayar kullanımını öğretmemize vesile olan
“F klavye”
yi, birkaç düzine gümrükçü kolay rüşvet yesin ve yine üç-beş tane Uzakdoğulu üretici firma da kolay para kazansın diye ansızın terk edip yerine o ucube
“Amerikan Q klavye”
yi gençliğe tıkıştırdığımız gibi! Bereket versin ki hükûmetten birileri, dünyanın en başarılı harf dizilimine sahip olan
“F klavye”
nin ülkemiz açısından anlam ve önemini fark etti de şimdilerde okullarda ve resmî kurumlarda F klavye kullanımı yavaş yavaş tekrar geriye dönüyor.
Velhasıl, hiç hoşunuza gitmese de, kulağınıza pek havalı gelmese de doğrusu
“Yırtıcılar”
olacak değerli dostlarım, anladınız mı
“Yırtıcılar”
… Ha, bu çeviri hoşunuza gitmediyse, o zaman
“Avcılar”
ı da tercih edebilirsiniz. Fakat, asla -Türk halkının ekseriyetinin doğru okumayı bile başaramadığı-
“Predators”
ı değil!


14 yıl önce