|

Türk futbolu nereye koşuyor?

Ülke futbolunun son dönemde sportif anlamda uluslararası alanda girdiği duraklama dönemi kadar, kulüplerimizin içinde bulunduğu borç batağı da en önemli sorunlar arasında yer alıyor. Gelirler, giderlerin altında kalırken, futbolun paydaşları, yıl sonunda hayata geçirilmesi planlanan yasal düzenlemeden kulüplerin satışına kadar pek çok çözüm yolunu tartışıyor.

Haber Merkezi
04:00 - 4/09/2018 Salı
Güncelleme: 04:26 - 4/09/2018 Salı
Yeni Şafak
Kulüpler Birliği de mevcut ekonomik sorunlar karşısında çözüm yolları ve iyileştirme arayışı içinde bulunuyor.
Kulüpler Birliği de mevcut ekonomik sorunlar karşısında çözüm yolları ve iyileştirme arayışı içinde bulunuyor.

Süper Lig ekiplerinin ve genel olarak Türk futbol kulüplerinin mali durumları tartışmaları yeniden alevlendirdi. Dört büyükler başta olmak üzere kulüplerin gelirlerinin çok üzerindeki gider durumu, sportif yaptırımlar dâhil birçok olumsuz gelişmeyi beraberinde getiriyor. Yüksek transfer ücretleri, yöneticilerin borçlanma sorumluluğunun olmaması, kulüplerin hem halka açık şirket, hem de dernek statüsünde faaliyet göstermesi gibi sorunlar karşısında uzmanlar daha profesyonel yönetim modellerinin, iç denetim ve yasal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu arada, Avrupa’da örneklerini gördüğümüz gibi, Çin veya Körfez sermayesinin takımları satın almasının bir seçenek olabileceğini düşünenler de var. Çözüm yolu ne olursa olsun, döndürülemez hale gelen borçlar karşısında Türk futbolunun kurtarılması için bir an önce harekete geçilmesi gerekiyor.


DÖRT BÜYÜKLER BORÇ SARMALINDA

Bu yıl itibariyle Türk futbolunun lokomotifi ve dört büyükler olarak adlandırılan kulüplerin toplam borcu 10 milyar TL’ye ulaştı. 3.5 milyar lira ile Fenerbahçe’nin başı çektiği listede Galatasaray 2.8 milyar TL, Beşiktaş ise 2.1 milyar TL ile sıralanıyor. Trabzonspor ise 1.1 milyar TL borçlu. UEFA’nın Finansal Fair Play kurallarına rağmen kulüplerin borç ivmesinde bir azalma yok. Öyle ki geride kalan 6 yıl içerisinde borçluluk, Galatasaray’da yüzde 253, Fenerbahçe’de yüzde 208 ve Beşiktaş’ta yüzde 222 artış gösterdi. Trabzonspor ise yüzde 432 oranında artış ile borcuna borç katmayı sürdürdü. Türk futbol kulüplerinin gelirleri arasında en önemli kalemleri oluşturan yayın gelirleri, sponsorluk, kombine satışı, maç günü gelirleri ve forma satışlarından kazanç gelmeye devam etse de, önümüzdeki birkaç yıldaki gelirleri finans kuruluşlarına temlik edilmiş durumda. Daha açık bir ifade ile elde edilen gelirler, özellikle faiz ve kur farklılıkları nedeniyle katlanan borçları azaltmaya yetmiyor.


UEFA KULÜPLERİN ENSESİNDE

Türk futbol kulüplerinin borçluluk durumu, Finansal Fair Play kuralları gereği takımların üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. 2010 yılında kabul edilen ve 2012’den itibaren uygulamaya konulan UEFA Finansal Fair Play kuralları ile kulüplerin gelir ve giderlerinin denkleştirilmesi hedefleniyor. UEFA takımların son üç yıldaki mali tablolarını inceleyerek kriterleri karşılamayan kulüplere yönelik içlerinde puan silme, transfer yasağı koyma, Avrupa kupalarından men etme gibi yaptırımların da bulunduğu 9 kalemden oluşan ceza sistemi uyguluyor. 2012 sezonunda Beşiktaş, Gaziantepspor ve Bursaspor, 2014’te Kasımpaşa ve Bursaspor 2016’da ise Galatasaray Avrupa kupalarından men edildi. UEFA Finansal Kontrol Kurulu’nun Beşiktaş’a yönelik kısıtlamaları yeni sona ererken, Fenerbahçe ve Trabzonspor için mali disiplin uygulamaları devam ediyor. Bu yıl UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılıp katılmaması konusunda büyük polemikler yaşayan Galatasaray ise finansal yapısı için sıkı tedbirler uygulamaya başladı.


EN ÖNEMLİ NEDEN TRANSFERLER

Futbol kulüplerinin en önemli borçlanma nedenini oyuncu transferleri oluşturuyor. Kulüplerin devlete ve özel kişi ile kurumlara borçları da başı çeken diğer gider kalemleri oluşturuyor. Spor ekonomisti Kerem Akbaş’a göre aslında Türk futbol takımlarının ekonomik geçmişi her zaman kötü bir sicile sahipti ve kâr durumu yoktu. Ancak ne zaman ki kulüpler futbol operasyonlarını şirketleştirip halka açık hale getirdiler, bu sayede bu kulüplerin finansal tablolarına erişim kolaylaştı. Akbaş’a göre artan gelirler kulüpler için morfin etkisi yaparken, yapısal sorunlar göz ardı edildi. Böylece nakit akışı hızlanan kulüplerin harcama disiplini kayboldu ve borcu borçla kapatma dönemi başladı. Yayın gelirleri, kredi verenler için temlik alınabilecek ciddi bir teminat yapısı olarak kullanılmaya başladı. Bununla birlikte paraya kolay ulaşım da harcamada bonkörlük olarak karşımıza çıktı. Akbaş’a göre ülkemizdeki kulüplerin artan yayın gelirleri nedeniyle düştüğü tuzağın bir benzeri İtalya’da da yaşandı. 2000’li yılların başında artan naklen yayın gelirleri sonrasında İtalya’nın yaşadığı sancılar hala sürse de, orada teşhis ve tedavi konusunda bizdeki kadar geç kalınmadı.

Giderler gelirlere göre çok yüksek

Kayserispor Başkanı ve Kulüpler Birliği Yardımcısı Erol Bedir de, her fırsatta Türkiye’de oyuncu ücretlerinin ve menajerlik gelirlerinin, lig gelirlerine oranla çok yüksek olduğu eleştirisinde bulunan isimlerin başında geliyor. Bedir basına yaptığı açıklamalarda Türk futbolunun Çin ve Katar gibi yıldızı sönmüş isimlerin oynayacağı bir lig olma tehlikesinin bulunduğunu belirterek. “Yurt dışından Türkiye’ye gelen yıldız futbolcular daha üst düzey kazanç da hak edebilirler. Ancak milli takımı 38. sırada, Avrupa ve Dünya sıralamalarında adı geçmeyen kulüp takımlarının saman alevi gibi parlayan kısmi başarılarının olduğu Türkiye’de, bu ücretlerin ödenmemesi gerektiğini anlatmaya çalışıyorum. Menajer, aracı şirket ve komisyoncuların aldıkları fahiş ücretler (bazı durumlarda oyuncudan fazla) de gündeme alınması ve kurallara bağlanması gereken diğer bir husustur” ifadelerini kullandı.

Kulüplerin satışı soru işareti dolu

Türk futbol kulüplerinin içine girdiği bunalımı aşma konusunda ortaya atılan çözüm yollarından biri de takımların satılması. Bununla beraber Türk kulüpleri, yasalar gereği hem dernek statüsü hem de anonim şirket statüsüne sahip olduğu için yatırımcıların kulübün tamamına sahip olması mümkün değil. CAS hakemi Av. Emin Özkurt konuyla yaptığı değerlendirmede, “Futbol pazar hacminin dünyada 200 milyar Dolar’ın üzerine çıkması, sermaye piyasasına yönelme isteği, markalaşma ihtiyacı gibi sebeplerle dernek statüsünün yetersiz kalması sonrasında şirketleşme ihtiyacı ortaya çıktı. Bununla birlikte kulüplerimizin büyük kısmı kamu yararına çalışan dernek statüsüne ulaşarak vergi muafiyetleri başta olmak üzere pek çok avantajdan yararlanıyor. Farklı şirketler aracılığıyla faaliyetlerini sürdüren kulüp şirketlerinde en büyük payın yine derneklere ait olması gerekiyor. Bu yüzden Türkiye’de büyük kulüplerin satılma ihtimali çok düşük. Dernek statüsünün kaldırılması adına gereken meblağları hiçbir yatırımcı karşılayamaz” diye konuştu.


Yeni yasayla yönetici profilleri değişecek

Kulüplerin borçları gündemi işgal etmeye devam etse de konunun nihai çözüme kavuşması için birçok uzmanın belirttiği gibi öncelikli olarak yasal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Şu an için taslak halindeki yasal düzenleme, kulüplerin gelir ve giderlerinin denetlenmesi, yönetimin faaliyetlerine yönelik yargı denetimi ve şeffaflık ile ilgili yeni kurallar getiriyor. Türkiye’de futbol kulüpleri büyük ölçüde Dernekler Kanunu’na tabi olarak önemli vergi indirimleri sağlıyor. Böylece kulüplerin düşük oranda sahibi olduğu anonim şirketler yoluyla faaliyetlerini sürdürülürken, dernek statülerini koruyorlar. Bu sayede dernek ve anonim şirket gibi ikili bir yapıya sahip kulüplerde mali durum ile ilgili yöneticilerin sorumluluğu bulunmuyor. Buna göre kulüp yönetimleri halka açık şirketler olarak iç denetim ve mali şeffaflık gerekliliklerini dernek yapıları nedeniyle göz ardı edebiliyorlar.

YIL SONU BEKLENİYOR

Yıl sonunda meclise gelmesi planlanan Kulüpler Yasası ise öncelikli olarak gelir ve giderlerin denetime kavuşturulması, borçların transferlere milyonlarca Dolar ya da Euro harcama yapan kulüp yöneticilerinin sorumluluğuna girmesine odaklanıyor. Taslak metne göre, kulüp yöneticileri, bir önceki dönemin gelir bütçesinin yüzde 5’ini aşan miktarda gelir ve alacak temliki ile karşılaşmaları halinde yasal sorumlu olacakları gibi yönetimin tüm üyeleri borçlanmadan müştereken ve müteselsilen sorumlu olacak. Taslak ayrıca sponsor transferleri hariç, kulüplerin bütçelerinin yüzde 25’inden fazlasını transfer harcamalarında kullanamamaları ve başkan ve yönetici olabilmenin kriterlere bağlanması gibi düzenlemeler getiriyor.


TFF’NİN DE PROJESİ VAR

Futbol kulüplerinin gelecek yapılanması için önemli adımlardan biri de Kulüpler Birliği’nin girişimi ile oluşturulmak istenen, varlık yönetimine dayanan Süper Lig A.Ş. olarak öne çıkıyor. Kulüplerin tüm gelirlerini tek bir havuzda, marka değeri ile yönetmeyi amaçlayan ve Süper Lig’deki tüm takımların borçlarının kapatılacağı proje ile Süper Lig yayın ihalesinin ve diğer hakların pazarlamasının Süper Lig A.Ş. tarafından yapılmasını öngörüyor. Türkiye Futbol Federasyonu’nun hazırlık aşamasında olduğu diğer bir düzenleme ise kulüplerin mali yönetimleri ile ilgili çok önemli yenilikler getiriyor. Buna göre TFF’na olan kulüp borçlarının, o dönemki yöneticilerden tahsil edilmesi öngörülüyor.

  • Anadolu’da da durum aynı
  • Dört büyükler milyarları bulan borçlarla boğuşurken, aslında Anadolu kulüpleri de farklı durumda değil. Geçmişte altyapıdan yetiştirdikleri oyuncuları büyük kulüplere satarak ciddi gelir elde eden birçok kulüp, gelirlerinin artmasına paralel olarak borçlarını da arttırdı. Süper Lig’de hayata geçen havuz sistemi sonrası yayın gelirlerini arttıran Anadolu kulüpleri, kaynaklarını altyapı yerine transferlere harcayarak aşırı borçlu konumuna geldi. Anadolu kulüplerinin döndürülemez hale gelen borçları neticesinde en büyük problemleri ise küme düşmeleri sonrası durdurulamaz bir şekilde alt liglere savrulmaları. Çünkü borçluluk durumu takımları transfer yapmaktan alıkoyduğu gibi, Süper Lig’den düşülmesi sonrasında takımlar 50 milyon TL’yi geçen gelirden de oluyor.
#Türk futbolu
#Başarı
#EKonomi
6 yıl önce