|
Amerikan Gelini

Kimin nesi şu Zeyno Baran? Zafer Mutlu, bir zamanlar Zeyno Baran''ın üvey babasıymış. Öz babası ise gazeteci, Ahmet Uran Baran..

Yorgo Kırbaki''nin de, Reha Muhtar''ın da meslekte ağabeylerinden.. Atina''da görevli iken geleneksel hindi partileriyle tanınırmış.. Kırbaki''nin aktarmasına göre, “Hindi mutlaka dişi olmalı.. Erkeği piştiğinde kötü kokar” filan dermiş. Her yıl Atina''da Anadolu Ajansı personeline pahalı Fransız şampanyaları hediye edermiş..

Anne de bir gazeteci, Füsun Arsan. Füsun Hanım daha sonra, Zafer Mutlu''yla evlenmiş.. Sonra, ayrılmışlar..

Zeyno Baran''ın, Amerikan Dışişleri Bakan Yardımcısı Matt Bryza''nın sevgilisi olduğu biliniyordu.

Geçen Milliyet''e verdiği söyleşiye göre, Bryn yakında nikahı basacakmış..

Yani Zeyno Baran, ''Amerikan Gelini'' olacak..

Matt Bryn da ''enişte''.

* * *

Zeyno Baran ismi son birkaç yılda parladı..

Meğer ne kadar çok tanıyanı, seveni varmış..

Gazeteleri şöyle bir taradım.. Bizim gazeteci takımından ne övgüler, ne övgüler..

Yok babasını tanırım, yok anasını tanırım... Yok efendim, laf aramızda benim çok yakın bir arkadaşımdır.. Aramızdan su sızmaz, vs.

Amerika''daki think thank kuruluşlarında çalışıyor olmak, Türkiye''de sükse yapmak için yeterli.. Akan sular duruyor..

Bizim gazeteler de Zeyno''ya sayfalarını açtılar cömertçe.. Parlak analizlerini biz cahillere aktarmakta yarıştılar.. Şimdi, aynı gazeteler Baran''a ateş püskürüyor.

Gülüp geçtim..

* * *

Zeyno Baran''ın babası Ahmet Uran Baran''ın adı da bir Yunan senaryosuna karışmıştı.. Hem de ne karışma..

Kıbrıs Rum basınının ünlü gazetecilerinden Costas Yennaris, 2000''de “From The East” diye bir kitap yazmış.. Öyle iddialar ortaya atmış ki, şaşarsınız.

1963''de Kıbrıs''ta görev yapan Dr. Binbaşı Nihat İlhan''ın eşi ve üç çocuğunun banyo küvetinde EOKA''cılar tarafından kurşunlarak şehit edildiklerini hatırlarsınız.

O resim, EOKA mezalimini dünyaya yansıtan en önemli görüntüydü.. Costas, bu katliam gibi cinayetleri, Binbaşı Nihat İlhan''ın bir cinnet halinde işlediğini ortaya atıyordu..

Tanığı da, bu katliamın fotoğraflarını çeken Anadolu Ajansı muhabiri Ahmet Uran Baran''dı..

Güya Baran, Costas''a böyle fısıldamıştı.. Oysa kitap yayımlandığında Uran çoktan rahmetili olmuştu.

Peki o binbaşı ne oldu?

O binbaşı, (E)Tuğgeneral Nihat İlhan olmuştu..

Katliamdan 44 yıl sonra, geçen Mart''ta KKTC''ye giden İlhan Paşa, Costas Yennaris''i buldu.. Yennaris yine topu Ahmet Baran''a atıyordu.. Paşa o kadar naziktir ki, Costas''a, “Uran sizi yanlış yönlendirmiş.. Çok iyi bir insansınız ama aldatılmışsınız” demekle yetinmiş..

Hiç kuşkusuz, Ahmet Baran yaşasaydı, Costas''ın yalanını yüzüne çarpardı..

Herhalde yani..

* * *

Bir not daha..

Ahmet Uran Baran 1955''de bir gazetede çalışıyordu..

1955''deki 6/7 Eylül Olayları''nı tetikleyen İstanbu Ekspres gazetesinde. Hani apar topar gündüz baskısı yaparak, “Atamızın evini bombaladılar” diye sekiz sütuna manşet yapan gazete..

Gazetenin sahibi Mithat Perin ile Yazı İşleri Müdürü Gökşin Sipahioğlu''nun adı bu provokatif olayla anılır..

İşte, Ahmet Uran Baran, o sırada Ekspres''de müdürdü.

Hatırlatalım dedik..

Ayşe Arman, bu kadar da olmaz

Geçenlerde Atilla Dorsay, dünyaca ünlü sinema yıldızlarıyla yapılan birtakım röportajların hayali olduklarını yahut özel söyleşi olmadıklarını ortaya atmıştı. Hatta, “Hollywood ünlüleriyle yapılan röportajlar doğruysa bir-iki kitabımı Taksim Meydanı''nda çiğnemeden yutacağım” diye ilan etmişti. Paçaları sıkıyorsa, yüzyüze görüşmenin fotoğraflarını yayınlasınlar falan diyordu.. Karşılıklı atışmalar yaşandı, ama konu da muallakta kaldı..

Hürriyet''ten Ayşe Arman da Pazar günkü yazısında, Secret kitabının yazarı Rhonda Byrne ile yaptığı röportaj hakkında “Aldatıldım” diye yazdı. Meğer, kitabın Türkiye''deki yayımcısı, Arman''ın Bryne''ye iletmek için gönderdiği soruları kendi yanıtlamış. Arman da allaya pullaya yayınlamıştı röportajı.. “Vay be!” demiştik hepimiz.. Öyle ya, Byrne ne bir gazeteciye röportaj vermiş, ne bir televizyon programına katılmıştı.. Lary King bile havasını almıştı.. Anlayın yani.. Arman, ayağına gelen kısmeti tepecek değildi ya.. “Bugün herkes mutlu olacak” başlığıyla patlattı röportajı. Hiç kıllanmamış Arman.. Biz de öyle.

Öyle sorular soruyordu ki, sanki Byrne ile buluşmuşlar havasında bir röportajla yüzyüzeydik. Arman, Byrne''nin cevaplarına müdahale ediyor, cevaplardan soru çıkarıyordu.. Byrne bir şey anlatıyor, Arman anında mevzuya dalıyor, “Nasıl yani” diyor. Bir başka cevaptan sonra da, “İyi de bu söylediğiniz bile zor!” diye araya giriyordu. Gel de kanma.. Arman, yüzyüze yapmadığı söyleşide, sorulara gelen yanıtlardan o kadar emin ki, iki de bir araya giriyor. Tek kabahatli, yayıncı mı? Arman''ın hiç mi kahabatı yok? Sazan gibi atlamak yerine, “Yahu bu kadın dünyanın en ünlü gazetecilerine, televizyoncularına vermediği röportajı bana niçin versin?” diye sormadı? Niye mail-röportaj gibi değil de, özel röportaj gibi sundu? Özür, tamam ama.. Bu kadar da olmaz.

17 yıl önce
Amerikan Gelini
Kürt, Kürtçülük ve Kürdistan bahsine dair…
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!