|
Arpasız ekmek isteriz..

Evvel zaman içinde, buğday bulunamadığından arpa ekmeği yerdik. Evvel zaman içinde, arpa yüzünden İsmet Paşa ve Adnan Menderes biribirine girmişti..

Kim hatırlıyor bunları?

Artık mazide kaldı..

Şimdi Halk Ekmek''te kırk çeşit ekmek üretiliyor..

***

Neden arpa?

BİR: Arpanın proteini az ve kalitesiz, nişastası çok ve kabadır. Ekmeği de tatsız olur.

İKİ: Arpa en iyi hayvan yemidir. Bizde buğdaydan sonra en çok arpa üretilirdi.

ÜÇ: Arpa ekmeği kıtlık dönemlerine özgüdür. Osmanlı''da buğday ekmeği Nan-ı Aziz(aziz emek) olarak anılır. Buğday ekmeği, bolluğa işaret eder..

DÖRT: Birinci ve İkinci Dünya savaşları yıllarında yediğimiz arpa ekmeği idi. İsmet Paşa yüklü buğday stoku yaptırmış, muhafaza etmeyi beceremediğimiz için çoğunu çürütmüştük.. Halkımıza arpa ekmeği yemekten de gına gelmişti.

BEŞ: Arpa ekmeği yöresel türkülere, destanlara bile geçti. İspir''den bir örnek:

“Yoksulluk diz boyu, yedikleri arpa ekmeği,

Babaları şehit düşmüş, ölmüş anneleri,

Onlara, kol kanat germiş, yaşlı nineleri.”

ALTI: Anadolu''da arpa ekmeği güçsüzlük alametidir. “Yediğin arpa ekmeği mi?” deyişi yaygındır.

***

Arpa ekmeği en fazla Karadeniz''de tüketilmiş.

Buğday ekmeğine uzun süre hasret kalmışlar.

Padişahlar gelip geçmiş, rejimler değişmiş, lakin Karadenizli''nin kaderi değişmemiş.

Hileli 1946 seçimlerinin ardından Demokrat Partililer bölgeye gittiklerinde şu sloganlarla karşılanmışlar:

“Baskısız seçim, arpasız ekmek istiyoruz”.

1950''deki Demokratlar işbaşına gelince, bölge kısmen buğday ekmeğine kavuşmuş, ancak sorun tümüyle çözümlenememiş.

1957 seçimlerinde CHP, seçim beyannamesine “ Karadeniz bölgesine buğday vereceğiz” diye bir cümle eklemiş, seçim mitinglerinde de dile getirmişler..

Bakın Başbakan Adnan Menderes, Trabzon''dan nasıl cevap vermiş:

“Pek iyi ama onlara sormak lazımdır. Bu memlekette hiç mi iktidarda kalmadınız? Karadeniz sahil halkımızın asırlardır bir buğday derdi olduğu 27 sene zarfında bir defa olsun aklınıza gelmedi mi? İsmet Paşa''dan bunu sormalı. Şimdi aklı başına gelmiş. Bir bardak suya karşı imanını ver diyen şeytan gibi, vatandaşın karşısına çıkmış: Reyini ver, buğday vereceğim diyor.”

Elbette Menderes''in İsmet Paşa hakkında yaptığı benzetmeye katılamayız.

1957 seçimlerinde Demokratlar ve Halk Partililer birbirlerine karşı çok sert ithamlar yöneltmişler, tarizlerde bulunmuşlar..

Geçelim.

Peki şu arpa meselesinden ne anladık?

Bana masal gibi geldi..

Size de öyle gelmiştir..

Ama gerçekti..

Güler Hanım, Mine G''ye bir şey söyle!

Vatan''dan Mine G. Kırıkkanat, “Uygarlık Projesi” başlıklı yazısında (Cumartesi) kendi uygarlığımıza ait sanatlara attı tuttu. Robert Kolej''in bu yılki mezuniyet töreninde, İstanbul Modern Müzesi''nin kurucusu Oya Eczacıbaşı konuşmuş, gençlere sanatı sevmelerini söylemiş. Mine G, Oya Hanım''a katıldığını buyuruvermiş. Mine G, öyle laflar etmiş ki kendi ülkesine ait sanatlara ne kadar Fransız kaldığı anlaşılıyor. “Eğer Türkiye''yi yönetenler, ebru ve hat zanaatına takılıp kalmasalardı, dünyada ve ülkemizdeki gerçek resim sanatına ilgi duysalardı, inanıyorum ki Türkiye''yi çok daha geniş ufuklara açarlardı” diyor. Saçma sapan bir laf. Kim, ne zaman Hat''a takılıp kalmış ki? 1928''de Latin harflerine geçildikten sonra hat sanatı kendi kaderine terk edilmişti.

Mine G''ye göre hat, sanat değil, zanaat. Yani hattatlarla, eşek semeri yapan saraçlar arasında fark yok. Mine G, “Mimar Sinan bir inşat ustasıdır” dese, şaşmam. Birileri Hat''ı anlatmalı G''ye. Bu aydınlatma işi, Sakıp Sabancı Müzesi''nde Hat Koleksiyonu sergileyen, koleksiyonları Amerika ve Avrupa''nın önemli kentlerine taşıyan Güler Sabancı''ya düşer. “Abuk sabuk işlere zamanım yok” diyorsa, Müze müdürü Dr. Nazan Ölçer anlatsın. O da boş değilse, Raffi Portakal''a düşer bu iş (Nazik adamdır, katlanabilir).

Gençler için birkaç not..

Merhum ressam Prof. Hasan Kavruk, Picasso''nun, “Biz bugün, sanatta, sizin eski hattatlarınızın yaptıklarını yapmaya çalışıyoruz. Ülkene dön ve kendi hat sanatini incele” dediğini vurgularmış. Batılı sanat eleştirmenleri Hat''ı soyut resim sanatı olarak görürler. Onlar görünce, bizimkiler de uyanmış işe (Günaydın!).

Şeref Akdik, Osman Hamdi Efendi ve Elif Naci''de hat sanatının etkileri görülür. Erol Akyavaş, Hat''ı resimde incelikle kullanıyor halen. Abidin Elderoğlu, 1947''de “Picasso ve Soyut Sanata Dair” yazısında hattatları soyut yaratıcılar diye över. Biraz hatgörmüş biri, Picasso tablolarında izlerini görür. Mine G, Arap harfleri görünce vücut kimyası bozuluyor ki, göremiyor.

Demem o ki, Mine G, Oya Hanım''la Güler Hanım''ı biribirine vurmasın. Zanaat ve sanat farkını iyi anlasın. Meseleye, Fransız kalmasın.

17 years ago
Arpasız ekmek isteriz..
Bütün, parçaların toplamından fazladır…
Kamu görevlileri mal beyanında nelere dikkat etmelidir?
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…