|
Gücün şaşılığı..

Amerika’nın sorunu, vehmettiği şekilde dünyayı görmesi. Kişinin dünyayı “olmadığı” şekilde görmesi, davranış bozukluğuna yol açabilir, başına olmadık işler de getirebilir. Sözde büyük güçlerin dünyayı vehmettikleri şekilde görmeleriyse kuşkusuz çok daha tehlikeli. Kibir, güç ve vehmin zehirli bileşiminin toplumları yıkıma sürüklediğiniyse tarihteki savaşlardan biliyoruz.

Kendinizi görmek için başkalarının gözlerini kullanın
” diye bir söz var. Amerika bunu da yapmıyor. Dünyaya Amerika gibi bakmayanlar, Amerika’nın düşmanı olarak ilân ediliyorlar. Amerika yıkıyor, ama yapamıyor, nizam kuramıyor. Afganistan’da, Irak’ta sözde ‘
ulus inşa etme
’ projeleri çöp oldu. Milyonlarca insanın mahvına yol açan tarihi gerçeklikler bunlar. Amerika, batması imkânsız görünen “
Titanik
” gemisi gibi. Yolcular canlarını kurtarmak için sandallara yığılırken geminin orkestrası her şey yolundaymış gibi oda müziği icra ediyor.
ABD, petrol üretiminde kısıntıya gitme kararı alan “
OPEC
”i ve Suudi Arabistan’ı “
düşmanca eylem
” yapmakla itham ediyor. 2019’da
Joe Biden
, ABD Başkanı seçilmesi halinde Suudi Arabistan’ı ‘
parya
’ yapacağını ilân etmişti. “Parya” yapma hakkını kendinde görüyor ABD. Oysa Suudi Arabistan, Ortadoğu’da İsrail’den sonra ABD’nin en yakın müttefiki sayılıyordu. OPEC’in günde 2 milyon varillik kısma kararı, aslında telâfi edilemeyecek bir oran da değil. ABD’nin derdinin bu olduğu da söylenemez. Mesele, Riyad’ın ABD’nin sözünü dinlememesi.
ABD Başkanı Biden Kaliforniya’da bir seçim çalışması sırasında Pakistan’ı da hedef alarak,
“Dünyanın en tehlikeli ülkelerinden biri, Pakistan. Uyumsuz nükleer silahlara sahipler
” demiş. Sanki uyumsuz nükleer silahlara sahip tek ülke Pakistan. Sanki uyumlusu daha az tehlikelidir. Biden’ın durduk yerde neden bu şekilde konuştuğunu bilmiyoruz, ama tahmin edebiliriz. Pakistan’ın Çin ile yakın ilişkileri, yanı sıra ABD’nin istediği üslere izin vermemesi sebepler arasında olabilir. Diğer bir yandan ABD’nin “
nükleer Hindistan
” ile geliştirdiği ilişkiden Pakistanlıların rahatsız olmasıysa Washington açısından önemli görülmüyor.
Pakistan’a aba altından sopa gösteriliyor. ABD Dış İşleri Bakanlığı kaynaklarına dayandırılan bir haberdeyse
Washington Yönetimi
’nin Pakistan’ın nükleer varlıklarını koruma kararlılığına güvendiği belirtiliyor. Hangisi doğruyu söylüyor? Başkan Biden mi, Dış İşleri Bakanlığı mı?
Beyaz Saray’dan yapılan bir başka açıklamaysa
Filistin Yönetimi
ile ilgiliydi.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas
, Kazakistan’daki uluslararası zirvenin oturum aralarında Putin ile yaptığı bir görüşmede Filistinlilerin Amerika’ya güvenmediğini, ABD’nin İsrail ile Filistin arasında bir başına arabuluculuk yapamayacağını söylemiş. Biden Yönetimi Abbas’ın sözlerinden derin bir hayal kırıklığına uğramış. Medyaya yansıyan bilgilere göre Amerikalılar çok öfkeliymişler ve bu durumu Filistin Yönetimi’ne açık bir şekilde iletmişler. Ortadoğu’da olan-biten her şeye İsrail merceğinden bakan bir ABD’ye Filistinliler nasıl güven duysunlar?
Biden Temmuz’da İsrail’de yaptığı konuşmada “
Ben Siyonistim. Geçmişte söylediğim gibi tekrar söylüyorum: Siyonist olmak için, Yahudi olmaya gerek yoktur
” demişti. Önceki ABD Başkanı
Donald Trump
ise Pazar günü “
Truth Social
” hesabında “
Hiçbir Başkan İsrail için benden daha fazlasını yapmadı
” dedi. “İsrail’de kolayca Başbakan olabilirim” diyen Trump İsrail için yaptıklarından ötürü Amerikan Yahudileri’nin kendisine minnettar olmalarını istiyor.
ABD, Güney Kıbrıs’a silah ambargosunu kaldırdı. Atina’nın Türkiye’nin burnunun ucundaki adaları silahlandırmasını adeta teşvik ediyor. Suriye’de ülkemizin ulusal güvenlik çıkarlarını çok yakından ilgilendiren “
terör ve nifak koridoru
”na yıllardır silah yağdırıyor. Amerika bütün bunları neden yapıyor? ABD’nin sözde ulusal çıkarlarıyla ne gibi bir ilişkisi var bunların?
ABD güyâ müttefik’ olarak gördüğü ülkelerin hayatî ulusal çıkarlarına saygı duymuyor. Kendi hayâlî ulusal çıkarları için kaba güce başvurmayı ise kendine hak görüyor. ABD savunduğunu iddia ettiği ‘uluslararası düzen’in kurallarını hiçe sayıyor, kendisini kurallardan muaf görüyor, en başta kendisi bu kuralları ihlâl ediyor. Kişiler arasında olduğu gibi uluslararası ilişkilerde de “
güven
” merkezî bir kavramdır. Öte yandan kaba güç ile ne güven kazanılır, ne de saygınlık.
#ABD
#OPEC
#Suudi Arabistan
#Joe Biden
#Trump
#İsrail
#Filistin
2 yıl önce
Gücün şaşılığı..
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle