|
Küresel adalet, ama nasıl?

Soğuk Savaş sonrasında BM Güvenlik Konseyi"nin yapısının değiştirilmesi gerekirdi ama şimdiye kadar ciddi hiçbir adım atılmadı. Güvenlik Konseyi"nin yapısını "İkinci Dünya Savaşı"nın galipleri belirlemişti. Galipler, Konseyin "veto" hakkına sahip Daimi 5 üyesiydi. Konsey, küresel adaletin önündeki en büyük engel. Küresel sistemin değişim sürecine girdiği bir dünyada BM"nin yapısının aynı kalması pek çok sorunun kaynağı.

1948"den bu yana BM, İsrail"in hukuk tanımazlığı karşısında etkin bir yaptırım uygulayamadı. İsrail"in saldırganlığını kışkırtan bir durum bu. İsrail küresel sistemin sırtına yapışmış bir parazit gibi yaşamını sürdürüyor. "Uluslararası toplum"un İsrail karşısında etkisiz, hatta duyarsız kalması insanlığın adalet duygularını rencide ediyor.

Dünya değişti ama uluslarüstü kurumlar aynı kaldı. Küresel sistemin kendi kendini yok eden çelişkisi bu. Sistemin egemen ülkelerinde bile "küresel adaletsizlik" sıkça dile getiriliyor ama bir arpa boyu yol alınamıyor. Halihazırda BM, 5 daimi üyenin hegemonyası altında. Bu durum böyle devam edemez, insanlığın ortak vicdanı bu durumu kaldırmaz.

Arap Ligi ve İİT ne işe yarıyor?

Arap Birliği"nin 22, İslam İşbirliği Teşkilatı"nın 57 üyesi var. BM"nin veto tekelini elinde tutan daimi 5 üyesi karşısında 57 ülke hiçbir şey yapamıyor. Öte yandan, Arap Birliği de, İslam İşbirliği Teşkilatı da üye ülkelerin yapıları nedeniyle zaafiyet içerisinde.

Bu rejimlerin çoğu sömürgecilik sonrasında Batı"nın vesayeti altında kurulduğundan ötürü bağımsız davranma yetenekleri son derece kısıtlı. Arap Birliği ve İİT içindeki devletlerin çoğunda rejimler ile halk arasında tam bir özdeşlik yok. Dahası bu rejimler varlıklarını vesayete borçlular. "Arap Baharı" özünde bu vesayet rejimlerine tepkinin sonucudur.

İslam dünyasının kendi uluslararası kurumlarını yeni dünyanın şartlarına göre yeniden yapılandırması gerekiyor. Böylece küresel sistemin yeniden inşasında başat bir rol oynayabilirler. Lakin vesayet rejimleri son bulup, halkla devletler organik olarak bütünleşmedikçe İslam dünyasının kendisini yeniden yapılandırması boş bir hayal.

Şikago Planı"na dönüş..

"Şikago Planı" 1929"daki büyük ekonomik buhrandan sonra, "para sistemi"nde değişiklik öngörüyor idi. Planın hazırlayıcıları arasında Amerika"nın meşhur ekonomistlerinden İrving Fisher de vardı. 1929 Buhranı hem totaliter rejimlerin(Hitler, Mussolini, vs) kurulmasına yol açmış, hem yeni bir dünya savaşın tetikleyen ekonomik koşulları derinden etkilemişti.

1930"larda hazırlanan Şikago Planı, finans sisteminin rahipleri tarafından baskılanan ABD hükümetleri tarafından içi boşaltıldığı için kadük kalmıştı. Şimdi "Şikago Planı" yeniden gündemde. IMF tarafından Ağustos ayında bir rapor hazırlandı. Jaromir Benes ve Michael Kumhof imzalı rapor, "The Chicago Plan Revisited (Şikago Planı"na dönüş)" başlığı taşıyor.

Öte yandan bu yıl "Roma Kulübü"ne sunulan bir başka rapordan söz etmeliyiz. Rapor Bernard Lietaer ve üç arkadaşı tarafından, "Money and Sustainability: The Missing Link(Para ve sürdürülebilirlik: Kayıp Bağ) başlığıyla hazırlanmış. "Parayla ilgili gerçeği anlatmak" iddiasıyla başlayan raporda para sisteminin reforme edilmesi gerektiği ifade ediliyor. Raporda yerel para sistemlerinin geliştirilmesi de ele alınıyor. Şu andaki gidişatın sürdürülebilir olmadığı tespitinde bulunan raporda mevcut para sisteminin dışında bir kurtuluş olmadığı algısının muhafaza edilmesine ilişkin olumsuz çabalara da dikkat çekiliyor.

Adı geçen çalışmalara internet üzerinden ulaşılabiliyor. Entelektüellerimizin, ekonomistlerimizin ve siyasetçilerimizin bu çalışmalara göz atmalarında yarar var. Küresel sistemin düşünce kuruluşları bile yeni çareler arıyorlar. Türkiye küresel adaletin gerçekleşmesi konusunda İslam dünyasında yeni pencereler açabilir. Hatta küresel ekonomik sistemin adil bir şekilde yeniden kurulmasında lider bir rol de oynayabilir.

11 yıl önce
Küresel adalet, ama nasıl?
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon