|
Kutsal olan her şey dünyevileşiyor!

Marx, Proudhon ve Bakunin”in mizaçlarının eylemlerine ve söylemlerine damga vurduğunu ifade etmiş Pazar yazısında sevgili Dücane Cündioğlu..

Mesela Bakunin, “Özgürlük içgüdüsünden yoksundur, tepeden tırnağa otoriter biridir Marx” dermiş..

Aslında Cündioğlu bu üç adam üzerinden çevirdiği yazısında kendi halimize dair tartışılması gereken bazı hususlara değiniyor zımnen..

Hakikaten Marx''ın “mutlakiyetçi” olduğu konusunda yaygın bir kanaat var.

“1844 Ekonomik ve Felsefi Elyazmaları”nı okuyana kadar ben de aynı kanıyı taşıyordum.

1848''de Avrupa''daki devrimlerin başarısızlıkla sonuçlanması Marx''ın düşüncelerinde ve psikolojisinde değişikliklere yol açtı.

1870''deki Paris Komünü''nün başarısızlığını da ekleyebiliriz buna.

Demek ki olaylar da mizaçları şekillendirebiliyor.

***

Marksist cemaatler daha çok 1848 sonrası Marx''ı tanıttılar bize..

İlginçtir, “1844 yazmaları''nın yayımlanması 1930''ların başındadır.

Bizde ise 1986''da Murat Belge tarafından Türkçeye çevirildi.

Geçenlerde yeniden okudum ve ''genç Marx''ı daha çok tuttum galiba.

Stalin''de vücut bulan vulgarize edilmiş Marksizm''den kendini ayırmak isteyenlerin imdadına “1844 Elyazmaları” yetişmiş zaten..

Herkesin kendine göre bir Marx''ı var.

Mesela 2008''de Amerika''daki URPE (Radikal Politik Ekonomistler Birliği)''nin duyurduğu bir konferansın afişinde dört adet Marx halay çekmektedir.

Güleryüzlü, neşeli, daha insancıl bir Marx özlemi dile getiriliyordu.

Dolayısıyla birden fazla Marx portresiyle karşı karşıyayız.

***

1844 yazmaları''nda Marx, insanın özgürlüğü ve yabancılaşma kavramları üzerinde çok durur.

Kapitalist üretim ilişkileri bağlamında insanın insana, insanın kendine, insanın doğaya, insanın emeğine yabancılaştırılmasını irdeler.

Marx''a göre insan bu yabancılaşmaları aşmadıkça özgürleşemez.

Sermayenin tanrılaştırıldığı bir çağda “kutsal olan her şey dünyevileşiyor” diye çığlık atan da Marx''tır.

Kapitalizmin yarattığı modern insan, kutsalı içinden boşaltmak suretiyle-kendi çıkarları gerektirdiğinde- önüne çıkan herkesi ezip geçmekte özgür olacaktır.

Daha insani ve daha evrensel bir ahlak arayışı içindedir Marx.

***

“İyi de abi, komünizm iflas topu atmışken seni niye ilgilendiriyor bu adamlar” diyebilirsiniz.

Hakikat, adalet ve özgürlük arayışı özünde insani bir kaygıyı barındırıyor.

Bir müslüman olarak bu kavramlar beni daha çok ilgilendiriyor..

Ben de kaygılıyım..

İnsanın -hem de dindarlığını koruduğu vehmine kapılarak- ''kutsal'' olana yabancılaştığı bir süreçte bu kaygılarım daha da artıyor.

“AK Parti mi diyeceğiz, AKP mi diyeceğiz” kavgasından daha anlamlı değil mi bu kaygılar ve Cündioğlu''nun tartışmaya açmak istediği diğer konular?

Kimden, niye gizliyorlar?

Gizli anlaşmalar yüzünden birinci dünya savaşında milyonlarca insan öldü. Mesela Mekke Şerifi Hüseyin''e “Büyük Arap devleti” vaat etmişlerdi İngilizler ama Fransızlarla yaptıkları gizli anlaşmalar tam da tersiydi. O onla, şu şunla gizli anlaşmalar imzalamışlardı.

Savaşa giren devletlerin halkları ise haklı bir savaş masalıyla uyutulmuşlardı. Oysa kirli bir emperyalist paylaşım savaşından başka bir şey değildi. 1917''de Rusya''da bir devrim oldu da Bolşevikler büyük güçler arasındaki gizli anlaşmaları duyurdular ama iş işten geçmişti.

1960''larda da ABD''yle Türkiye arasında pek çok ikili anlaşma yapılmıştı ve bunları sonra öğrenecektik. Şimdi de öğreniyoruz ki DSP-ANAP-MHP Hükümeti sırasında İsrail ile bir takım gizli anlaşmalar imzalanmış. İçerikleri hakkında en ufak bir bilgimiz yok.

“Gizlilik kaydı olmasa bunlar rahat açıklanır. Onlar gizlilik kaydına rağmen açıklarlar ama biz açıklamayız” demişti Başbakan. AK Parti hükümetini mayınlı arazilerle ilgili olarak İsrail''le gizli bir anlaşma yapmakla suçlayanlara yönelikti bu sözler.

Kelimenin tam anlamıyla ürktüm sevgili okurlar, demokratik bir hukuk devletinde gizli anlaşmalar nasıl yapılabiliyor? Hem de Ortadoğu''daki istikrarsızlığın müsebbibi olan bir devletle hangi ''milli çıkarlar'' gereği böyle anlaşmalar imzalanabiliyor?

Gizli kapaklı anlaşmalar yapma dönemi artık son bulmalı, Meclis, bu tür anlaşmalar üzerindeki gizlilik kaydını kaldırmalı, kim, kimle, ne diye bu anlaşmaları imzalamışlar öğrenelim.

Aferin Tarkan!

Angelina Jolie''nin Afrika''lı bir sürü çocuğu evlat edinmesine imrenmiştim.

BM''nin iyi niyet elçisi olarak Afrika''ya gitmiş ve gözlemlerde bulunmuştu.

Afrika''da yaşanan insanlık dramını gördükten sonra yaşamının değiştiğini ifade etmişti.

Şu sözler Jolie''ya ait:

“Onlara bakıp kendi hayatınızın ne kadar korunaklı ve şımarık olduğunu görüyorsunuz. Birden annemi aradığımı ve ona seni seviyorum dediğimi hatırlıyorum. Çünkü onun nerede olduğunu ve güvende olduğunu biliyorum. Bu deneyim her şeyi değiştirdi.”

Niye bizde yok böyle sanatçılar diye hep hayıflanmışımdır.

Dünyaca ünlü pop starımız Tarkan''dan ve müziğinden pek hazzetmem.

Onu insanlık sorunlarına duyarsız, şıkıdım şıkıdım bir hayat yaşayan şımarık bir sanatçı olarak görürdüm.

Şimdi kanaatimi değiştiriyorum.

İsrail bombalarıyla Gazze''de vahşice öldürülen Filistinli çocuklar için bir şarkı yapmış Tarkan.

Şarkının adı, “Affedin Bizi Çocuklar!”

Gazze''li bir kız çocuğunun cesedine ait bir fotoğrafı gördükten sonra karar vermiş bu şarkıya..

Umarım Tarkan''ın bu tavrı diğer sanatçılarımız için de, zengin işadamlarımız için de bir örnek olur.

15 yıl önce
Kutsal olan her şey dünyevileşiyor!
Döviz kurundaki dalgalanmanın dinamiklerine dikkat
Sonbahar yazısı
Trafik ve "Âkıle" kurumu
Gazeteciliğin dönüşümü ve Tucker Carlson’un Putin röportajı
PKK’ya ikinci Kandil kuruluyor