|
Berlin"deki Küçük İstanbul

250 bin kadar Türkiyeli göçmenin yaşadığı Berlin'de gözler Türkiye'ye çevrili. Almanya'da 2.7 milyon Türk göçmen var. 'Küçük İstanbul' diye anılan Kreuzberg'de dolaştım. Brandenburg Kapısı'nın bulunduğu alandaki Türk Günü'ne tesadüf ettim. Kırmızı beyaz renkli ve ay-yıldız armalı elbiseleriyle, başörtülü, başörtüsüz genç kızlar el eleler. Genç kızlarla, delikanlılarla ayaküstü konuştum. Hepsi doğma büyüme Berlinli. Türkiye kendi içinde saçma ve kaygı verici didişmele yaşarken Berlinli Türk gençleri umut dolular. Çoğunun hayalini Türkiye'ye dönmek süslüyor. 'Nasıl görüyorsunuz Türkiye'yi?' diye soruyorum, "İyi olacak, daha iyi olacak" diyorlar. İşsizlikten şikayetçiler, yabancı düşmanlığından endişe duyuyorlar, ayrımcılığa uğradıklarını söylüyorlar. Aynı endişeleri Berlin'deki entelektüel dostlarım da paylaşıyor. 'Avrupa Günlüğü' dergisinin sahibi Kemal Aykut, İlhami Büyükbaş ile yaptığımız sohbette göçmenler ve Alman politikası hakkında ilginç bilgiler edindim. Berlin'de yaşayan Tarık Ercan'dan da çok şey öğrendim..

***

Türklerle Almanları birbirinden ayıran en önemli faktör, mantalite farklılığı. Alman yazar Heinrich Böll', "Almanların doğasındaki en tehlikeli unsur nedir?" sorusuna "İtaat" diye cevap vermiş. Gerçekten de Almanların en belirgin niteliği, itaat. Almanlar, en basit konularda bile, belirlenmiş kuralların dışına çıkmıyorlar. Ama bazen körü körüne itaat, Hitler gibi bir çılgını dünyanın başına bela edebiliyor. Berlinli bir dostum, Alman restoranında menüde yer alan ancak, çeşitlendirilmesi mümkün olan bir yemek istediğinde şaşkınlıkla karşılandığını aktarmıştı. Yerleşik Alman mantığı, menüde ne yazıyorsa aynen müşterisine sunmaya koşullanmış. Siz bu durumu, bütün sahalara teşmil edebilirsiniz. 'Neden Almanlar, Türkleri anlamıyor? sorusunun cevabı da bu mantalite farklılığında yatıyor.

***

Berlin'deki Türkiyeli göçmenler, Danıştay Saldırısı'nın Türkiye'yi istikrarsızlaştırmak isteyen çevrelerin ürünü olduğu kanısını taşıyorlar. Öte yandan Büyükelçi Mehmet Ali İrtemçelik ile ilgili Türkiye'de yapılan yorumları abartılı buluyorlar. Sözkonusu toplantıya katılan Berlinli bir dostum, "Bir hanımefendi elçilikte karşılaştığı bir sorunu dile getirdi. Elçiliklerin, konsoloslukların görevi, yabancı ülkelerde yaşayan vatandaşların işlerini kolaylaştırmak. 12 Eylül döneminden kalan bir genelge sözkonusu. Aslında tepki gösterilen büyükelçinin şahsı değil, bu genelge. Kaldı ki, salonun arka taraflarından gelen tepki, salondaki diğer insanlar tarafından engellendi. Dünyanın her yerinde bu tür toplantılarda böyle tepkiler oluyor. Cumhurbaşkanları, Başbakanlar bile yuhalanıyor. Lokal bir olayı, Başbakan, büyükelçinin yuhalanmasına sebep oldu diye yorumlamak yakışıksız. Sayın büyükelçi ertesi gün Cuma namazına Başbakan ile birlikte katılmış." diyor.

***

Göçmenlerin şikayet ettikleri konuların başında eğitim geliyor. İşsizlik, göçmenler arasında yüzde elliyi buluyor. Berlin'de uyuşturucu kullanımındaki artışlar da endişe kaynağı. Berlinli dostlar, Türkiye'nin AB sürecinin göçmenler açısından çok önemli olduğunu kaydediyorlar. İlhami Üstünbaş, İspanyollar, İtalyanlar ve Yunanlılardan örnekler verdi. Bu üç ülkede demokrasi, siyaset, ekonomi rayına oturunca, bu ülkelerin vatandaşları geri dönmüşler. Üstünbaş, "Aynı dönemlerde Almanya'ya geldik. Bu üç grup geri döndü. Bir biz kaldık. Şimdi ülkeye dönme sırası bizde. Ama Türkiye'de işlerin rayına oturması ve anlamsız kavgaların son bulması lazım" diyor. Ortak kanı şu cümlelerle ifade ediliyor: "Geri döndüğümüzde bambaşka bir ülke görmek istiyoruz. Göç ederken bıraktığımız sancılı, puslu bir Türkiye görmek istemiyoruz. Üç kuşaktır buradayız. Ele güne karşı utanmak istemiyoruz"

***

Almanya'da en ağır sektörlerde çalıştıklarını belirten gurbetçiler, "16 milyon Doğu Alman, hiçbir şey yapmadan, doğrudan sisteme entegre edildi. Bir gün bile çalışmadan emekli oldular, sosyal haklardan yararlandılar. Bize ise hâlâ 'Auslander'(Yabancı) olarak bakıyorlar" diyorlar. Anlattıkları bir olay var ki, Alman medyasının göçmenlere karşı tutumunu izah ediyor. Ben oradayken, iyi bir aileye mensup, 16 yaşında sabıkalı bir Alman genci, 16 kişiyi bıçakla yaralamış, birini de öldürmüş. Alman medyası olaya çok küçük yer vermiş, unutturmaya çalışmış. Gurbetçiler, "Bu olayın faili, bir Türk olsaydı, yer yerinden oynardı. Alman medyası günlerce bu olayı didik didik ederdi" diyorlar. Berlinli Türkler seçimlerde Sosyal Demokratlar'a, Yeşiller'e ve Sosyalistler'e oy vermişler. Berlin Belediye Başkanı Sosyal Demokrat, Kreuzberg'ın belediye başkanı Sosyalist. Kreuzberg'de Türk kökenli dindarların oy verdiği partiler arasında ilk sırayı Komünist Parti'nin devamı olan Demokratik Sosyalizm Partisi alıyor. Yabancı düşmanlığına, ayrımcılığa ve İslamfobisine karşı çıkan partiler, dindarların da sempatisini kazanıyor. Türkiye'deki Sosyal Demokratları düşündükçe, Almanya'daki Hıristiyan Demokratlar bile daha sevimli görünüyor buradan.

Ne yazık ki öyle.
18 yıl önce
Berlin"deki Küçük İstanbul
Allah kimseyi kimsesiz bırakmasın
Ehl-i Sünnet Omurga’yı koruyabilirsek önümüzde kimse duramaz
PKK, Demirtaş ve saz arkadaşları
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!