|
Kimler, neyi, neden istemez?

İslam uygarlığının merkezi topraklarının yabancı güçler tarafından stratejik bir oyun sahası haline getirilmesini önlemek bölge güçlerinin üzerine düşen tarihi bir görev. Bu bağlamda Türkiye, İran ve Mısır'ın birbiriyle çatışan değil, tam tersine birçok alanda dayanışma ve işbirliği içinde bulunmalarının elzem olduğunu öteden beri söylüyoruz. Hiç şüphesiz, dünyaya egemen olan güçler, bu üç ülkenin bir araya gelmesini asla istemezler ve böyle bir ihtimalin konuşulmasından hazzetmezler.



Dünyanın enerji kaynaklarının ve stratejik su yollarının çok önemli bir kısmını elinde bulundurduğu halde İslam uygarlığının merkezi toprakları kargaşadan, yoksulluktan ve despot rejimlerden bir türlü kurtulamadı. Bu coğrafyadaki despot rejimler kendi halklarını bloke etmek için kurulmuş gibiler. Bütünü parçaladılar, her biriyle diğeri arasına etnik, mezhebî, ideolojik mayınlar döşediler. Büyük hayallerle ve belki de iyi niyetlerle kurulan “

Arap Birliği

” bile hiçbir sorunu çözebilecek kudrette değil. Keza

“Afrika Birliği

” ve “

İslam İşbirliği Teşkilatı

” için de aynı hükmü kolayca verebiliriz.



Türk dilli cumhuriyetlerin durumu farklı değil. Kırgız'ı Özbek'i, Kazak'ı Uygur'u, Tatar'ı Başkurt'u ayrı telden çalıyor. Her biri, bir diğeriyle aynı geleceği paylaşmak istemiyor. Bir zamanlar “

Türkistan

” değil miydi burası? Nasıl oldu da bölünüp parçalandı da, aynı dili, aynı dini, aynı kültürü paylaşan insanlar biribirine bu kadar yabancılaştı. “

Mâverâünnehir Havzası

” değil miydi bu bölge? Tirmizî, Buharî, Fahreddin er-Razî, Ebu Hanife, Zemahşerî, Gazalî, İbn-i Sina, Birûnî, Matûrîdî, Ahmet Yesevî gibi binlerce âlim ve ârifin yetiştiği havzadan şimdi geriye ne kaldı elimizde, hoş bir sadâdan gayrı.



'Arap Birliği', 'İslam İşbirliği Teşkilatı', 'Türk dilli cumhuriyetler', hatta 'Afrika Birliği'nin önemli bir kısmı, İslam uygarlığının en geniş havzasını teşkil ediyordu. Bütün bunların toplamı, hepsi bir arada, müspet bir his uyandırabiliyor mu herhangi bir insanda? Tabii kaynakları, genç nüfusu, stratejik konumu, tarihi ve kültürüyle dünyanın en zengin havzalarının bugünkü hali içler acısı ve açıkçası utanç verici bir durumda. Dünyadaki göç hareketlerinin çok önemli bir kısmının bu havzalardan Batı'ya doğru olması, zaten başlı başına facia. Oysa bir zamanlar dünyanın en zengin bölgeleriydi.



Geçmişe ağıt yakmak ya da öykünmek değil muradımız. Önce halimizi doğru tasvir edeceğiz, nereden ve nasıl yara aldığımızı bileceğiz. Hangi fırsatları, neden ve nasıl kaybettiğimizi anlayıp kavrayacağız ki nereden çıkış bulacağımızı doğru tespit edelim. Aslında bu yazıda, Türkiye ve İran arasındaki ilişkinin seyri ve geleceği hakkında bazı gözlemlerime yer vermek istemiştim ama kalemim beni başka konulara savurdu. Kalemime bir dokundum, bin ah işittim. Kaygı yoksa, yazmanın ne anlamı var ki?


#İslam uygarlığı
#Afrika Birliği
#İslam İşbirliği Teşkilatı
#er-Razî
#Ebu Hanife
#Zemahşerî
#Gazalî
#İbn-i Sina
#Birûnî
#Matûrîdî
8 yıl önce
Kimler, neyi, neden istemez?
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!
Unutma sakın!