|
"Ulusal birlik" evlere şenlik..

Gözlerime inanamadım önce; ülkemizin öndegelen şovmenlerinden biri, kendi televizyon programında, bir başka kanalın programını yeriyor, hem de ne sözlerle… İlk 4 içine girmiyormuş yerdiği programın yayınlandığı kanal, ama yüksek reyting alıyormuş… Tiradının sonu şöyle geldi: “AGB reyting âleti koyduğu aileleri değiştirsin…”

Ne güzel, değil mi?

Türkiye''de de Batı''da olduğu gibi televizyon programlarının izlenilirliği belli bir sistemle ölçülüyor. Toplumu yansıttığına inanılan ikibinden biraz fazla sayıda ailenin evlerindeki cihazlara birer âlet takılıyor; uzaktan kumandanın her hareketi âlet tarafından kayda geçiriliyor. En çok izlenen programlar, değişik tasnif kodları uygulanarak, böyle tespit ediliyor.

Reklâmverenler kanallara reklâm verirken de, reklâmın birim fiyatını belirlerken de genellikle ölçüme itibar ediyorlar. Sonuçta olan şu: Daha çok izlendiği anlaşılan programlar daha yüksek birim fiyattan daha fazla reklâm alıyor...

Şovmenin yakındığı kadar var; son zamanlarda izleyicinin seyir alışkanlığında ciddi bir farklılaşma görülüyor çünkü. İki şaklabanlıkla, birkaç argo espiriyle, don indirerek izlenmeyi başaranlar artık fazla ilgi görmüyor. Toplum iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı, güzel ile çirkini biraz daha hassas değerlendirmeye başladı; izlediği programları da ona göre seçiyor.

TESEV''in son araştırmasındaki bulgular hatırlandığında bu duruma şaşırmamak gerekiyor. Toplumun ortak payda teşkil eden değerlerini benimsemeyenlerin oranı yalnızca yüzde 20; geri kalan geniş kitle ortalama Türk insanını oluşturuyor. O insanların benzer beğenilere sahip olmalarında şaşılacak ne yön olabilir ki? Aynı sevinç ve kederi paylaşan insanlar o hisleri yansıtan programlara da ilgi göstereceklerdir.

Televizyonların reyting ve izlenilirlik oranlarına bakıldığında, Türk toplumunun nabzını tutabilen yapımlara ciddi bir ilgi yükselişi yaşandığı hemen fark ediliyor. Eğlenceyse eğlence, dramaysa drama, haberse haber, hepsini mümkün olduğu kadar dengeli bir biçimde talep ediyor izleyici, ilgisini o dengeyi bulduğu yere çeviriyor. Kanal-7''inin ''Haber Saati'' sürekli yükselişte; izleyici dizi ve eğlence ihtiyacını daha çok muhafazakâr kanallardan karşılama eğilimine girdi.

Kendini yenileyemeyen, toplumdan kopuk tiplerin anlayamadığı ve uyum sağlamaya çalışacak yerde “Kurallar değişsin” diye bağırmalarını getiren, işte bu yeni gelişme.

Siyasette de benzer bir durum yaşanmıyor mu? Türkiye''deki seçim sistemi 1983''den beri ana hatlarıyla aynı; o sistemle kâh tek parti hükümeti çıktı ortaya, kâh koalisyonlar… Yüzde 10 barajı yüzünden Meclis''te temsil edilemeyen nice parti oldu. ''Temsilde adalet'' ilkesi yerine gelmedi, ''yönetimde istikrar'' tercih edildi; istikrarı bozan koalisyonlara da yol açabildi aynı sistem… Kör-topal bugünlere gelindi.

Bugün ne oluyor, görüyorsunuz; “Kural değişsin” talepleri seslendiriliyor. Geçmişte belli görüşleri Meclis dışı tutmaya yaramış sistem şimdi o sistemi icat edenleri zor duruma düşürüyor da, ondan… Tıpkı, yakın zamana kadar reyting sistemi sayesinde ne yapsalar izlenen tiplerin, aynı sistemde izlenmez duruma düştüğünü görünce, “Kurallar değişsin” diye patırtı kopardıkları gibi…

Seçim sisteminde yanlışlık yok mu, var elbette… Reyting sisteminde de hatalı değerlendirmelere yol açan yanlışlıklar olabilir… Ancak, vaktiyle o yanlışlara ses çıkarmayan, hatalı değerlendirmeler sayesinde haketmedikleri kazançlar elde edenlerin bugün şikâyete hakları yok. Nalıncı keseri mi bu, hep kendine hep kendine yontsun?

Doğru davranış biçimi, halka hitap eden politikacılar ve programcıların, şikâyet etmek yerine, halkın beklentileri istikametinde tavır almalarıdır.

Bu da İlhan Selçuk şaşırması..

İlhan Selçuk, dünkü yazısında Başbakan Erdoğan ve Dış İşleri Bakanı Gül''ün Avrupa Birliği ile ilgili eski görüşlerine yer vermiş. Selçuk çok şaşırıyormuş. Neden şaşırıyor? Kendisi 1970''lerde ''başdüşman'' ilan ettiği Süleyman Demirel''i birkaç ay önce göklere çıkarmadı mı? Kerameti kendinden menkul bir cephenin liderliğine aday göstermedi mi? Erbakan Amerikancı değilmiş. Tabii ki değil. Peki neden 1997''de Refah-Yol''u devirmek için elinizden geleni yaptınız? Şaşırması gereken kim acaba?

SON NOKTA

Kuşku, işin karanlık yönüyle uğraşır.

17 yıl önce
"Ulusal birlik" evlere şenlik..
Önce Bulgar katliamı yaptık sonra soykırım
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü