|
Ne bildiğin değil, nasıl düşündüğün önemli...

Çünkü öğrenmek, istemekle ilgili… Aileden gelen bir teşvikle okula başlayıp okumayı söktükten sonra her an gelişen benzersiz bir birikim. Aslında duyduğumuzdan çok, okuduğumuzdur bize hayatı öğreten! Gördüklerimizse hayatın sadece görsel tarafı. Güzel bir manzara, şık bir kıyafet, bir çift yeşil göz, son model bir spor araba gibi… O manzaradaki huzur, o kıyafetin içindeki değer, o gözlerden düşen bir damla yaş ya da o arabanın ifade ettikleri de düşünce ve maneviyat işi… Hayatta yaşananların anlamını bilmek sadece insana özgü işte! Manzarayı manzara yapan neresinde olduğun, kıyafeti güzel yapan içindeki beden, gözü göz yapan bakıştaki sevgi, arabayı araba yapan da yanındaki koltukta oturan aslında…

En büyük kavga, kendinle!

Doğru bildiğimiz belki de en kötü taraflarımız! Ya da en kötü taraflarımız kimi için en çok sevilen yanlarımız ama hangimiz kime teslim oldu ki bu hayatta? Hayattan en çok zevk alınan zamanlar bile hep tatsız kavgalar bırakmaz mı ardımızda… O kavgaların hepsinde de suçlu, karşında gördüğündür hep! Karşındaki içinde durum aşağı yukarı aynıdır. O kavgalar belki bir yerlerde biter ama içimizdeki kavga bitmez asla. Hatta hani bir zamanlar karşında sana hep hesap açan, seninle sürekli zıtlaşanlar, neredeyse içine kaçmış gibidir. İnsanın kendiyle yaptığı kavgaların en büyük sözcüleridir onlar. An gelip yaşadığın hayat senin için anlamsız gelip mutsuz olursan sesleri daha da çok yükselir onların… Sen onları hala suçlasan da, içindeki ses aynalara bakmana bile engel olur. Eğer şimdi eski resimlerine bakıp hala aynı güzellikte güldüğünü görebiliyorsan ne mutlu sana! Demek ki, içindeki her sese verecek cevabın hala var! Zamanında kavga ettiysen de, emin ol sen haklıymışsın… Ama artık gülemiyorsan o resimlerdeki gibi kendinle kavgan hala sürüyor demek ki! Bari yanlışlarını kabul et de, çıkar içindeki canavarı…

En güzeli, içinden gelendir…

Çocuklara en çok sorulan soru, "büyüğünce ne olacaksın" dır. Çünkü onların geleceğe dair hayalleri çok büyüktür ve belki de soranın artık kaybetmeye yüz tuttuğu düşüncelerini temsil eder… Onlar gelecekleri veya yapmayı istediklerini için ne kendilerini ne de başkalarını kandırmak için uğraşırlar! İçlerinden geldiği gibi heyecan ve istekle söylerler... Peki büyüdükçe neden azalır bu samimiyet? Neden giderek azalır o içten gelen ses? Hatta gün gelir sesi bile çıkmaz olur. Yerini hep düşünce mahsulü ağızdan çıkan eksik ve mazeretli laflara bırakır. Düşünmek elbette doğal bir yetidir ama insanı mutlu edecek cümlelerin ağızdan çıkmadan önce mutlaka kalbe de inmesi gerekir. Çünkü başarmak ve kazanmak akıl işi, mutlu olmaksa kalp işidir. İnsanın hayatını mümkün olan en yüksek seviyede mutlu yaşaması da akıl ve kalbin birbirine yakın olabilmesinde saklıdır. Sanırım çocuklar bu yüzden dünyamızın en samimi ve mutluluk verici güzellikleri… Mutluluğu yaşayabilenlerimiz ise, hala içindeki çocuğun konuşmasına izin verenler bence…

Sevginin düşmanı akıldır!

Dünyanın gelmiş geçmiş en akıllı insanlarının hayatına bir bakarsanız, çoğunda yakalanamamış veya eksik kalmış mutluluklar görürsünüz. Onlar akıldır ama hep akıllarıyla yaşamışlar ve sevmek ve sevgiyle pek tanışamamışlardır. Sanatçılara bakarsanız da bir o kadar mutlu hayatlar görürsünüz. Hatta hayatlarının sonunda bile en sevdiklerinin elleri ellerinde ölmüşlerdir… Hatta Picasso''nun o anı, ölümünden önce resmettiği de bilinir…

Haydi sen de ses ver içindekine! Dönemiyorsan da artık geçmişe, bırak geçmiş seni güzel hatırlasın… Unutma ki ne bildiğin değil, nasıl düşündüğün önemli! Üstelik biraz sevmeyi biliyorsan, güzel düşündüğünde kesin. Sen yeter ki; kalbinden geçeni aklında öldürme…

Aklından çıkmayan her şey, bil ki kalbinde de en çok yeri tutar…
13 yıl önce
Ne bildiğin değil, nasıl düşündüğün önemli...
Herkesin kızı var benim çuvaldızım var
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir