|
Empatik sorgulama
Bir sorgulamadır gidiyor; değiştin mi değişmedin mi? Eskiler buna "mustantık edasıyla" sorgulama derlerdi. Yani doğruları tekelinde bulunduran ve muhatabının suçlu olduğuna yüzde ellinin üstünde inanmış bir konumda hesaba çekme. Bir kesim Türkiye'de hep böyle bir haleti ruhiye içinde soru soruyor. Muhatabının cevabına bakmadan, acaba doğru olabilir mi sorusunu kendi kendine sormadan ikinci bir soruyu getiriyor.

Bu, hiç şüphesiz demokratik bir üslup değil. Çünkü o kesim kendisinde olmayan bir hakkı elinde bulundurduğunu sandığı meşru olmayan konumda kullanıyor.

Buradan tabii olarak toplumsal iletişim doğmuyor. Bu iletişim tarzı güce dayanıyor. Sonunda boyun eğme-boyun eğdirme bekleniyor.

Gene tabii olarak burada sorgulanan muhatab da samimi bir toplumsal iletişim duygusuyla değil, karşılıklı bir meydan okuma hissiyle hareket ediyor.

Güç yarışı ortaya çıkıyor ve sonuçta birilerinin boyun eğmek zorunda kaldığı, ötekinin bunu zafer olarak ilan ettiği bir sonuca varılıyor.

Sonuca varılıyor ama ülke açısından bakıldığında hiçbir olumlu sonuç üretilmemiş, aksine sorun daha da derinleşmiş oluyor.

Türkiye böyle bir ülkedir. O yüzden de özellikle toplum-devlet, yöneten-yönetilen, sistem-halk ve toplum kesimleri arasındaki ilişkiler sorun yumağı olmaya devam ediyor.

İç tehdit değerlendirmeleri bu sorunun nasıl içinden çıkılmaz hale geldiğinin göstergesidir. Bu ülkede Cumhuriyet döneminin büyük kısmının, tek parti, askeri yönetim, olağanüstü hal statüsü içinde geçmiş olması bu gerilimli statünün sonucudur. Bu yapının sağlıklı olduğunu kimse iddia edemez. Evet, yapı ayaktadır ama neden hep huzursuzuz? Neden hep yapının tehdit altında olduğu kaygısını taşır ve hem sistemi hem zinde güçleri böyle bir alarm hissi içinde tutarız? Neden halktan milyonlarca oy almış siyasi kuruluşları patır patır kapatırız? Neden o da yetmez zaman zaman askeri müdahele sürecine gireriz? Hatta neden zaman zaman başbakan asarız? Ve neden şu an halktan en yüksek onay alacağı tahmin edilen bir siyasi oluşumu boğma isterisine gireriz?

Bu konuda halkın durduğu zeminden de sorular sormamız mümkün. Halk "neden benim verdiğim oy sürekli kuşku kaynağıdır?" diye sorsa haksız sayılır mı? Nitekim halkın da yüreğinden-zihninden böyle yüzlerce soru geçiyor. Mesela BBP lideri Yazıcıoğlu, AK Parti'nin başörtülü kurucuları konusundaki rezerve ilişkin tepkisini "O zaman türbanlılıarın doğurduğu çocukları askere almasınlar" şeklinde seslendiriyor. Şimdi bu sorunun halk vicdanını durultacak bir cevabı var mıdır?

Demek ki bu ülkede bir irade (belki hakim bir irade demek lazım) başörtüsüne ilişkin bilinen kararları veriyor, diğer kesim de bu soruları soruyor. Ve bu negatif iletişim ya da iletişimsizlik derinleşerek sürüyor. Ülke de bu iletişimsizlik ya da negatif iletişim içinden, kaderde kıvançta bütünlük arzeden bir topluma ulaşmayı hedefliyor. Tabii ki olmuyor.

Kendisini "mustantık edasıyla" sorgulama hakkına sahip olarak gören çevrelerce ne kadar önemsenir bilemem ama ben farklı bir sorgulama yöntemi teklif etmek istiyorum.

Empatik sorgulama dediğim şey...

Yani herkesin öncelikle kendi içinde yapacağı ve öncelikle ötekinin duruş mantığını anlama çabası sergileyeceği bir yöntem.

Diyelim ben "neden benden korkuyorlar? Neden beni tehlike hatta tehdit olarak algılıyorlar? Neden İslam onlar için bir kuşku odağı? Kendilerini Müslüman olarak tanımlamalarına rağmen İslam çerçevesine giren değer ölçülerine karşı neden bu kadar tedirginlik duyuyorlar? Acaba bu tavrın zemininde benim veya İslami duyarlılığı belirgin çevrelerin davranışlarının etkisi olabilir mi? Bu tavır sırf bir çıkarları, kullanılan iktidarı tehdit altında görme kaygısından mı kaynaklanıyor? Onlarla Türkiye'nin çıkarlarını öne alan bir iletişim için bir şeyler yapamaz mıyım?" gibi sorular sorabilirim.

Onlar da böyle sorular sorabilir. Mesela: " Neden sistemle halk sürekli problemli? Neden halk iradesine yeterince güvenmiyoruz? Neden halk bizim tavırlarımıza kuşku ile bakıyor? Neden halk desteğini alamıyoruz? Neden bu ülke halkının yüzde doksanlarının inanç dokusu olan İslam'ı bir kuşku alanı olarak görüyoruz? Neden halk sürekli bir inanç özgürlüğü problemi yaşadığını iddia ediyor? Neden halkın giyim kuşamı bizim için problem? Bu ülke kadınlarının önemli bir kısmının giyim tarzı olan başörtülülükle neden bu ölçüde problemli olduk? Neden demokrasinin içini bir türlü dolduramıyoruz? Neden kendi halkımızın demokratik ve insani haklarını savunma işi uluslar arası müfettişlerin meşguliyet alanı haline geldi. Bir başka iletişim formatı bulunamaz mıydı? Ve hem ülkenin öteki kesimlerini sorgulama hakkını biz nereden aldık? Bu gerçekten de meşru bir hak mı yoksa de facto kullandığımız bir güç mü söz konusu?"

Bu sorulara ne dersiniz? Bunlar içinden daha pozitif-müsbet iletişim çıkmaz mıydı?

Ama az önce "mustantık edasıyla" sorgulama hakkına sahip görünenlerin bu yöntemi benimseyip benimsemeyeceklerine ilişkin kuşkumu belirttim. Doğrusu bu kuşku yabana atılır değil, çünkü eğer negatif iletişim üslubu ötekinin burnunu sürtme ve kendi iktidarını her şeye rağmen sürdürme amacı taşıyorsa onu ondan vazgeçirmek nerdeyse imkansızdır.

Empatik sorgulama asgari bir samimiyeti gerektirir.
#Empatik sorgulama
#AK Parti
#Ahmet Taşgetiren
23 yıl önce
Empatik sorgulama
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle