|
Kıbrıs"taki görüntü

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti''nde "polis teşkilâtı"nın, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı''ndan alınıp, İçişleri Bakanlığına bağlanması talebi ile başlayan tartışma, şu an gelinen casusluk iddiaları ile, gerçekten, hem KKTC hem de Türkiye açısından sıkıntılı bir durum ortaya çıkarmıştır.

Olay, Avrupa Gazetesi''nin Türkiye-KKTC ilişkilerine yönelik yüksek tondaki suçlamaları, bağımsızlaşma talepleri ile başlamış, sonra hükümet-GKK gerilimine dönüşmüş, ardından Denktaş-hükümet gerilimi sergilenmiş ve sonunda Avrupa Gazetesi yöneticilerine yönelik "casusluk" suçlaması ile gerilim zirveye tırmanmıştır.

Şu sözler, nazari planda KKTC Başbakanına bağlı olması gereken Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tuğg. Ali Nihat Özeyranlı''ya aittir ve bir törende sarfedilmiştir:

"Şayet toplumun gözü önünde devletin temellerine dinamit konulursa, yıkılmaya çalışılırsa, Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı''ndan önceki yetkililer devlete sahip çıkmazsa, sahip çıkacak makam milletin anayasayla görevlendirdiği GKK''dır. TSK generalinin boğazı dokuz boğumludur. Her aklına geleni söylemez ama yerinin geldiğine karar verirse değerlendirmeyi yapar."

Bu sözleri dinleyen KKTC Başbakan Yardımcısı Mustafa Akıncı töreni terkederken Komutan devam eder:

"Oklar hedefe ulaştıkça, hedefin kalbine girdikçe canı yananların bağırtısını duyuyorum ve ne kadar haklı olduğumu bir kere daha görüyorum. Polisin askere bağlı olması sayın Akıncı''yı niçin bu kadar yakından ilgilendiriyor ben anlamıyorum. Siz Turizm Bakanısınız. Kabinede en son konuşması gereken kişi sizsiniz. Turizm Bakanlığının tüm problemlerini çözdünüz de sıra polise mi geldi?"

Bakan Akıncı Komutan''a cevabını "komutan çizmeyi aşmıştır" diye verir.

Sonra, Cumhurbaşkanı Denktaş, GKK Tuğgeneral Özeyranlı''nın yanında yer alır...

Dünyanın önüne sergilenen manzara feci:

Ortada KKTC gibi, dünyaya bağımsız devlet diye takdim etmeye çalıştığımız, hatta dost devletler tarafından tanınmasını istediğimiz bir yapı var. Burada seçimler yapılıyor, Meclis var, hükümet var, insanlar kendisini yönetecek insanları seçiyor.

Ama o yapının Türkiye ile özel ilişkileri sebebiyle, güvenliği TSK tarafından sağlanıyor. Ekonomik bakımdan da Türkiye''nin ciddi katkıları söz konusu. Türkiye dünyaya öyle nazik bir ilişki sergilemek zorunda ki, hem anavatanla zaruri güvenlik-ekonomi ilişkileri sürsün, hem de orada, olabildiği kadar bağımsız görüntü verilsin...

Kıbrıs Türklerinden bir kısmının, Türkiye ile ilişkilerden rahatsızlık duyduğu, zaman zaman bu ilişkileri sert biçimde eleştirdiği hatta tam bağımsızlaşmayı ve Güney''le bütünleşmeyi istediği (Avrupa Gazetesinin çizgisi gibi) biliniyor.

Son nokta, bu aykırı çizginin, orada Türkiye''nin varlığını sembolize eden Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı ile kafa kafaya geldiğini ortaya koyuyor.

İşin sıkıntılı yanı, öteden beri sivil gruplar tarafından seslendirilen ve kolayca saf dışı bırakılabilen bu çizginin, şimdi hükümet ortakları tarafından paylaşılır hale gelmesi ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı''nın hükümeti fırçalamasıdır.

Ortada diplomatik bir dil bile yoktur.

Türk askeri yetkilisi, KKTC''de, sivil yönetimi dünyanın gözü önünde fırçalamaktadır.

Hükümet şöyle veya böyle Kıbrıs Türk halkının oylarıyla seçilmiş partilerin koalisyonudur, Türk Güvenlik Kuvvetleri ise T.C. Genelkurmay Başkanlığına bağlıdır.

Nasıl okunur bu görüntü dünyadan?

Türkiye, "durumdan vazife çıkarma" geleneğini Ada''ya ihraç etmiş gibi görünmez mi?

Askeri müdahale, muhtıra, durumdan vazife çıkarma, post modern darbe..... Bizim öteden beri tanıdığımız bir süreç, KKTC''de de yürürlüğe girmiş gibi görünmez mi?

Türk Dışişleri, diyelim Cenevre''de, diyelim AB platformlarında, diyelim BM platformlarında nasıl izah eder konuyu?

Bunca tartışmanın ardından gelen casusluk suçlamaları, KKTC''nin yargı düzeni üzerine gölge düşürmez mi?

Olay, Avrupa Gazetesi''nin marjinal çizgisini ( ki gazetenin sahibi olan Şener Levent, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sadece yüzde 1 oy almış) çoktan aşmış bulunuyor. Cumhurbaşkanı Denktaş''ın, tartışmada GKK''dan yana tavır alıp, hükümete karşı çıkması, isminin geleneksel bağlayıcılığı ile tartışmaları durduracak gibi de görünmüyor. Çünkü ortada, Türkiye''yi temsil eden bir askerin adanın sivil yöneticilerine yönelik ağır ifadelerinin ortaya çıkardığı gerçekten dramatik bir görüntü bulunmaktadır.

Şaşırtıcı olan, Başbakan''ın da, Başbakan''a bağı olan Güvenlik Kuvvetleri Komutanı''nın da, hükümetin de halen görevlerini sürdürüyor olmalarıdır.

Acaba bu, KKTC''nin ve oradaki kurumların ne kadar reel, orada görev ifa edenlerin de ne kadar bağımsız olduklarının göstergesi midir?

Bu arada Ankara''nın suskunluğunun daha şaşırtıcı olduğunu da ifade edelim.

DÜZELTME: Dünkü yazımda yer alan "Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa" mısraının, merhum Akif''e değil Necip Fazıl Kısakürek''e ait olduğunu bildirir vaki hata için özür dilerim.

24 yıl önce
Kıbrıs"taki görüntü
İsmailağa buluşması
Nezahet, Zarafet ve Nezaket...
İmalat PMI, kredi kartı harcamaları ve Fed
Kim bu çılgın tüketiciler
Yıl 2030: Sokak köpekleri simülasyonu