|
Enflasyonla mücadele zorlaşıyor

Mayıs ayı enflasyon rakamları açıklandı. Mayıs ayı itibariyle yıllık TÜFE (manşet enflasyon) yüzde 16.59 olarak gerçekleşti. Beklentiler yüzde 17’nin üzerinde ve hatta mayıs ayı enflasyonunun zirve yapacağı yönünde idi.

Bazı analistlerin de işaret ettiği gibi gelen
TÜFE rakamı 17 günlük kapanmanın etkisini yansıtmış
ve beklentilerin altında bir fiyat artışına neden olmuştur.

Dolayısıyla haziran ve temmuz aylarında enflasyon artışının devam edeceği yönünde güçlü bir beklenti olduğunu da belirtelim.

**

Her enflasyon açıklandığında
TÜİK’in rakamları çarpıttığı sloganlarının patolojik muhalefet
anlayışından öteye geçmediğini,
bilimsel bir temeli olmadığını
açıkça söyleyebiliriz.
Yüzde 16.59’luk bir artışın
her mal grubunda değil,
genel ortalamayı yansıttığını,
bazı mal gruplarında bunun çok üzerinde, bazılarında ise altında artışlar yaşandığını (makroekonomi dersi alanların ya da ekonomiyle biraz ilgisi olanların bildiği bir gerçek) bir kez daha tekrar edelim.
Gelelim asıl konumuza;
enflasyon ciddi şekilde sosyal ve ekonomik dengeleri rahatsız etmektedir.
Gelir adaletsizliğini daha da derinleştirmekte, toplumsal istikrarı, refahı olumsuz etkilemektedir. Tek haneli rakamlara inilmedikçe enflasyonun
toplum refahı üzerindeki olumsuz etkisi
devam edecektir.
Burada başka bir şeyin de altını çizmek gerekiyor;
enflasyon
bugünkü politikaların ya da
kısa dönemli politikaların bir sonucu değildir.
Enflasyon
yapısal bir sorundur
ve her yapısal soruna yapısal çözümler gerekmektedir. Bu yapısal çözümlerin de ekonominin geneli ile ilgili, birbirine eklemlenmiş birtakım yapıların düzeltilmesi (bu yazının konusu değil) ile alakası olduğunu söylememiz gerekiyor.

**

Şimdi enflasyonla ilgili açıklanan veriler ışığında kısa vadeli çözümleri güçleştiren,
enflasyonun kontrol altına alınmasında karşılaşılan zorluklara
kısaca değinelim.
Birincisi
Yurtiçi
Üretici Fiyat Endeksi
(Yi-ÜFE) ile TÜFE arasındaki yüzde 21’i aşan farkın, yani
yüzde 38’in üzerine
çıkan Yi-ÜFE gerçekleşmesidir. Uzun dönemde
Yi-ÜFE ile
TÜFE arasında
yakınsama-geçişkenlik
olduğu bilinmektedir. Bu geçişkenliği destekleyecek ertelenmiş yurtiçi talebin varlığını da görmekteyiz. Bu nedenle Yi-ÜFE,
TÜFE’yi yukarı doğru baskılayacaktır.
Bir başka önemli konu
kurların yükselmesinin neden olduğu fiyat artışları
olacaktır. Aslında ÜFE’nin yüksek olmasının arka planında da bu yatıyor. Ara malı fiyatlarının yüzde 47,76, imalatın yüzde 41,27 ve enerji fiyatlarının yüzde 43,3 artması kurların ÜFE’ye ve gecikmeyle TÜFE’ye yansıması anlamına gelecektir.
Kurlardaki tırmanışın/oynamanın yüksekliği ve kurları baskı altına almak için faiz oranlarındaki artışın kaçınılmaz oluşu
maliyet kanal
ından üretici firmalara yansımaktadır. Dolayısı ile de firmalar piyasada tutunabilmek ve kârlılıklarını koruyabilmek için diğer maliyetlerde
indirim (işgücü maliyetleri
gibi) ya da talebin de desteğiyle
mark-up fiyatlama
ile nihai ürün fiyatında artış yapabileceklerini söyleyebiliriz.
Bir başka önemli konu da
uluslararası alanda emtia fiyatlarının artmasıdır.
Dünya ekonomileri yeniden enflasyonla yüzleşme riski yaşamaktadır. Petrol ve gıda (buğday, soya, mısır v.s.) ürün fiyatlarındaki hızlı artış (gıda fiyat artışı yüzde 39,7),
tedarik zincirlerindeki aksamalar, ihracat
artışı nedeni ile
iç piyasalarda hammadde-aramalı bulunamayışı
(demir, cam, kereste v.s. ürünlerde iç talebe cevap verilemiyor) ciddi şekilde
nihai ürün fiyatlarına da yansımış.

**

Enflasyonla mücadelede
bardağın dolu tarafına
bakıldığında; hükümetin
mali disipline uyduğu
(büyüme belirleyicilerinde ve bütçe rakamlarında bunu görüyoruz),
Merkez Bankasının
sıkı para politikası
uygulamalarının devam edeceği, Dış Ticaret Dengesinin büyümeye destek verdiği, turizm gelirlerinde
potansiyel artışın kurların istikrarlı hale gelmesi için önemli etki (döviz girişi) yapacağını söyleyebiliriz.

Diğer yandan, turizmin canlanmasıyla tüketim (gıda) malları talebinin artacağını, Dünya Gıda fiyatları artışıyla birleştiğinde gelecek dönemde gıda fiyatlarında yeni bir tırmanışa neden olabileceğini de belirtmeliyiz.

**

Sonuç olarak; bir süre daha çift haneli enflasyonla
yaşamaya devam
edeceğiz. Bu nedenle düşük ve sabit gelirlilerin satın alma güçlerini enflasyonun aşındırmasına karşı korumak için hem özel sektör hem devletin ücretleri
iyileştirmeleri
gerekmektedir.
Yine
kurların istikrar kazanması
enflasyonun düşmesi, faizlerin azalması ve yatırım iklimi (yabancı sermaye girişi) bakımından
son derece
önemli.
Görünen o ki;
enflasyonla bir süre daha
şiddeti
artan şekilde mücadeleye devam edeceğiz.
Hükümetin yapması gereken
belirsizlikleri ortadan kaldırmak;
kurları, faizleri, vergileri ve kârlılığı tahmin edilebilecek zemine taşıyarak istikrarlı hale getirmektir. Yani günübirlik politika ve
siyasi-popülist mesajların ekonomi üzerine gölge yapmasının siyasete uzun vadede ciddi maliyetler yüklediğini artık görmek gerekiyor.
#Enflasyon
#Kur
#Merkez Bankası
#Gıda
3 yıl önce
Enflasyonla mücadele zorlaşıyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi