|
Görevden alınma

Haftanın başından itibaren Merkez Bankası başkanının görevden alınması tartışılıyor.

Bu alınma olayının hukuki dayanağı var mıdır?

Evet. 703 sayılı kanun hükmünde kararname ile 375 sayılı kanun hükmünde kararnamenin ek 35 maddesinde cumhurbaşkanına “kanunlarda öngörülen görevden alma gerekçeleri yanında kurumsal hedeflere ulaşılamaması nedeniyle de süreleri tamamlamadan bürokratların görevde alabilmesine ilişkin yetki” verilmiştir. Bu yetkiye dayanarak Cumhurbaşkanı Merkez Bankası başkanını görevden almıştır.

Hemen söyleyelim bu görevden alma şekli şık olmamıştır ama yasaldır.

Para politikasının uygulayıcısı olan Merkez Bankası Genel İktisat Politikalarından sorumlu olan hükümetin koordinasyonunda çalışması gereken bir birimdir. Hükümetin iktisat politikası (büyüme, istihdam, enflasyon v.s.) hedefleriyle uyumlu çalışmak zorundadır. Çünkü, ülkenin ekonomik sorunlarından, ekonominin kötüye gitmesinden birinci planda sorumlu olan hükümettir. Nasıl ki hükümet (onu temsilen Cumhurbaşkanı) Merkez Bankası'na başkan atamaya yetkili ise, kendi politikalarıyla uyum içinde hareket etmediğini düşündüğü başkanı görevden el çektirmesi de o derece doğaldır.

Burada asıl tartışılması gereken konu Merkez Bankası başkanının hükümet tarafından başarısız bulunması ve kendisi üzerine baskı yaptığını hissettiği anda (kamuoyunda böyle bir algı var) istifa etmeyip direnmesidir.

Eğer görevden alınmayı bekliyorsanız o zaman kamuoyuna neden direndiğinizi açıklamak zorundasınız. Acaba direnme nedeniniz o koltuğun size verdiği maddi-manevi güçten yararlanmak mı, yoksa gerçekten bu ülke insanının refahına, ekonomisine daha fazla katkı yapmak arzusundanmıdır?

Kamuoyuna mal olmuş ve ekonominin kan’ı sayılan parayı yöneten en üst kişinin/kişilerin neden azledildiğini (şeffaflık, kurumsal itibar adına) piyasa aktörleri bilmek zorundadır.

**

Gelelim olayın bir başka boyutuna; piyasaların verdiği tepkiye.

Özelikle Finans piyasaları İstanbul seçiminden sonra ciddi bir rahatlama içine girmiş (4 yıllık süreçte seçim olmayacağı düşüncesiyle) ve bir çok gösterge olumlu seyretmeye başlamıştır.

Ekonomi güven endeksi yükselmiş, enflasyon gerilemiş, belirsizlikler azalmış ve gelecekle ilgili beklentiler iyileşmeye başlamıştır. Yine cari açıktaki iyileşme, turizm gelirlerindeki artış döviz ihtiyacını azaltmış ve borç çevirme ilgili endişeleri gidermiştir.

Merkez Bankası başkanının alınmasına borsanın hafif bir düşüşle ve döviz kurlarının düşük oranda artışla tepki vermesi kararın piyasaları çok da etkilemeyeceği anlamına gelmektedir. Merkez Bankasının her politika kurulu toplantısı öncesi ve başkanın görevden alınma sonrası feryat edenlerin aynı kişi ve kurumlar (yerli ve yabancı finans çevreleri) olmaları da ilginç.

**

Burada görevden alınmayla ilgili sürekli dile getirilen Merkez Bankası bağımsızlığı konusudur. Oysa görevdeyken aynı çevrelerin başkanın aldığı kararları yine bağımsızlık ekseninde eleştirdiklerini biliniyor.

Bağımsızlık konusu bütün dünyada tartışılmakta, bağımsız olması gerektiği yönünde bir düşüncenin ve uygulamanın hakim olduğunu görmekteyiz.

Evet, Merkez Bankası bağımsız olmalıdır. Bu amaç bağımsızlığı değil araç bağımsızlığıdır. Yani Merkez Bankalarının da ülkenin İktisat politikaları ile uyumlu bir amaç içerisinde olması, fakat araç seçmede bağımsız hareket edebilmesidir.

**

Burada istifa gerekçesi olarak iki şey gösteriliyor. Birincisi, yedek akçelerin bütçeye aktarılması tartışması (hatta bazıları bunu kefen parasını benzetmiş ve parasal genişlemeye neden olacağından kullanılmasına karşı çıkılıyor). Bugün devletin bütçesi ciddi olarak kaynak sıkıntı yaşıyorsa bu para kullanılmalıdır. FED ve Avrupa Merkez Bankasının durgunluktan çıkmak için her ay piyasaya verdikleri milyarlarca doları ne çabuk unutuyoruz. Sahi bu parasal genişleme, AB ülkeleri ve Japonya çok arzulasa bile neden enflasyona sebep olmuyor?

Tabii ki en kısa sürede harcama disiplini (israfın önlenmesi) ve vergilerdeki artışla tekrar açık vermeyen, disiplinli bütçeleme sürecine dönmek gerekiyor.

Fakat bugün kısa süreli duyulan nakit ihtiyacının karşılanması için bu kaynağın aktarılmasından daha doğal bir şey olamaz. Merkez Bankası başkanının bu aktarma karşı çıkıp çıkmadığını bilmiyoruz.

**

Bir diğer konu da yine politika faizleri ile ilgilidir.

Merkez Bankası başkanı cumhurbaşkanının beklediği ölçüde faizleri indirmediği için görevden alındı spekülasyonu yapılıyor. Burada tartışılması gereken konu politika faizleri gerçekte olması gereken düzeyde midir, sorusudur.

Dünyanın hiçbir ülkesinde yüzde 10’lara yakın bir reel faiz uygulaması söz konusu değildir. Özellikle bugün Avrupa'da, Japonya’da negatif faizlerin gündeme geldiği, ciddi bir dezenflasyonun yaşandığı bir dünyada yüzde 24’lerde seyreden faizin yerindeliği savunulamaz (politika faizleri başkanın görev yaptığı Nisan 2016’dan günümüze yüzde 7.5’lardan yüzde 24’lere çıkartıldığını da belirtelim).

Türkiye'de reel faizin yüksek tutulmasının arkasında enflasyonun indirilmesi ve döviz kuru artışı sopası gösterilmektedir. Bu kirli tehdit faizlerin yüksek tutulmasında çok önemli rol oynamaktadır.

Merkez Bankasının etki edebileceği değişkenlerden oluşan çekirdek enflasyonun TÜFE ile paralel seyretmesi, Merkez Bankasının asıl hedef olarak belirlediği enflasyonu tek hanelere indirmedeki başarısızlığı açık olarak göstermektedir. Görevden alınan başkan döneminde enflasyon tek hanelerden (yüzde 6,57’den) 17 yılın zirvesine yüzde (15,72) çıkmıştır. Yani, Merkez Bankası yönetimi (bu yönetimin içinde bugünkü başkan da var) kendisine tek hedef koyduğu fiyat istikrarını sağlama noktasında başarısız olmuştur.

**

Vatandaş olarak beklentimiz yöneticilerin başarısız olduklarında görevden alınmadan istifa etme erdemini göstermesidir. Görevden alma yetkisi en üst düzeyde olanın Türk halkı olduğunu da hiç unutmamak gerekir.


#Merkez Bankası
#Başkan
#TÜFE
#Faiz
٪d سنوات قبل
Görevden alınma
Filistin sinemasına bir bakış
Dövizde çözülme hızlandı: Bir haftada 15 milyar USD
“Evine dönemezsin...”
Antisemitizm, 7 Ekim ve Biden’ın Vietnam’ı
Yangından mal kaçırma: Terör örgütü ABD’den tanınma istiyor!