|
Türkiye’nin Taylor Kuralı ile imtihanı
Amerikalı iktisatçı John B. Taylor’ın 1993 yılında yayımlanan bir makalesinde; gerçekleşen enflasyonun hedef enflasyondan ve potansiyel GSYH’nin de gerçekleşen GSYH’den (ya da potansiyel büyüme oranının gerçekleşen büyüme oranından) sapması durumunda merkez bankalarının politika faizi ile nasıl reaksiyon göstermesi gerektiğinin sınırlarını çizen bir fonksiyon geliştirmiştir. Bu fonksiyon literatüre
Taylor Kuralı
olarak girmiştir.


Bu reaksiyon fonksiyonuna göre,
g
erçekleşen enflasyon hedeflenen enflasyonun üzerinde
ise faiz oranı yükseltilir. Tersi durumda ise düşürülür.
Diğer yandan
, gerçekleşen büyüme oranı potansiyel büyüme oranının üstündeyse, faiz oranının yine yükseltilmesi gerekir.
Tersi durumda ise faiz oranı düşürülmelidir.

**

Esasında gelişmiş ve istikrarlı ekonomiler için, istisnai durumlar dışında, oldukça tutarlı ve kullanışlı bir enstrüman kuralıdır bu Taylor Kuralı. Çünkü genellikle
enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde büyüme oranları da iyi gelir.
Enflasyonun düşük olduğu dönemler ise durgunluğun yaşandığı, büyüme oranlarının da düştüğü gözlenir.
Bu durumlarda
Taylor Kuralı
ile yapılması gereken basit ve bir o kadar
açıktır: faizi indir ya da yükselt.
Faiz oranının tek yönlü hareketi her iki değişkeni birden hizaya getirmeye yetecektir,
merkez bankasının önünde tek araç, iki amaç
olsa dahi.

**

Buraya kadar sorun yok.

Ancak
ya enflasyon oranları yükselirken büyüme oranlarının düşük
geldiği bir ekonomi (Türkiye ekonomisi gibi) söz konusu ise?

O zaman merkez bankası enflasyonu düşürmek için politika faizini yükseltsin mi?

Yoksa büyüme oranını yükseltmek için faizleri düşürsün mü?

İşte
merkez burada açık bir ikilemle karşı karşıya.

Çünkü elinde tek araç, gerçekleştirmeye çalıştığı iki amaç var.

Hangisini tercih etmeli?

İşte
TCMB’nin Taylor Kuralı ile imtihanı bu soru ile başlıyor.

**

Türkiye’de tüketici fiyat enflasyonu (TÜFE), 2018’de yüzde 20’nin üstüne çıkarak hedeflenen oranın çok üzerinde (yüzde 5) kapadı yılı.

Diğer taraftan büyüme oranının da son dönemde potansiyel büyüme oranının altında kalacağı öngörülüyor.

Bu durumda merkez bankasının enflasyonu tercih ederek faizleri yükseltmesi (ki merkezden beklenen bu) büyüme oranının daha da düşmesine neden olacak.

Büyümeyi tercih edip faizleri düşürme yoluna gitse
o zaman da enflasyon daha da hızlanacak (bir inanışa göre).
Üstelik bunu yaptığı için zaten z
ayıf olan kredibilitesi iyiden iyiye zayıflayacak
ve sonraki dönem
enflasyonu düşürme taahhüdü kimse tarafından ciddiye alınmayacak
(bu algı veriliyor).

Bu durumda da enflasyon beklentileri iyice yükseleceğinden (kuvvetle muhtemel geriye dönük bakış açısıyla beklentiler geçen senenin enflasyon rakamları baz alınarak oluşturulacak) dönem sonu yine yüksek bir enflasyon rakamıyla kapatılacaktır.

Böylece
enflasyonda kendi kendini besleme
sürecinin (inertia enflasyon) fitili ateşlenmiş olacak.

**

Durum her ne kadar karmaşık görünse de, enflasyon hedeflemesi stratejisi merkez bankalarının önüne ne yapılıp ne yapılamayacağına dair kırmızı çizgiyi çok net bir şekilde çiziyor aslında.

Çünkü enflasyon hedeflemesinde kural olarak merkez bankası enflasyondan başka sayısal bir hedefi gerçekleştirmeye çalışamaz.

Yani
e
nflasyon hedefleyen bir merkez bankası için Taylor tipi reaksiyon fonksiyonunda
çıktı seviyesi değil, ancak
çıktı açığının istikrarı hedeflenir.

**

Durumu Türkiye açısından değerlendirecek olursak;
Taylor Kuralı TCMB’ye şunu söylüyor: enflasyonu düşürmek için faizi yükselt
ama çıktı açığının istikrarını bozmamak için de
yükselişi ani ve keskin bir şekilde değil, kademeli gerçekleştir.

Enflasyon hedeflemesi başlı başına bir para politikası kuralıdır, Taylor Kuralı da esasında bir enstrüman kuralıdır.

Kurallara göre yapılması gerekenler gayet net bir şekilde ortada.

Bu durumda
sorulması gereken tek bir
soru
kalıyor.
Gelişmiş
ve istikrarlı
ekonomiler için geliştirilmiş bu kural Türkiye için uygun mu?

**

Yazıyı, Nobel ödüllü Joseph Stiglitz’in Taylor Kuralını eleştirdiği (haklılığına inandığım) cümlelerle bitireyim: “Fiyatlar genel seviyesi hedef seviyeyi aştığında, faiz oranları yükseltilmelidir, şeklindeki basit tarif çok az ekonomik teori ve ampirik kanıta dayanmaktadır. Enflasyonun kaynağına bakılmaksızın faiz oranının yükseltilmesinin en iyi reaksiyon olduğunu düşünmek için hiçbir gerekçe yoktur.”

Not
:
Konuyla ilgili daha kapsamlı, analitik bilgi için Dr. Aslı Güler’in ‘Reel Ekonomik İstikrarsızlıklarla Mücadelede Enflasyon Hedeflemesinin Esnekliği: Kırılgan Ekonomiler Üzerine Dinamik Panel Analizi” adlı doktora tezine bakılabilir.
#GSYH
#John B. Taylor
#TCMB
#Dr. Aslı Güler
#Taylor Kuralı
5 yıl önce
Türkiye’nin Taylor Kuralı ile imtihanı
İlk ciddi anketten hangi sonuçlar çıktı?
Yalan, yalaaan, yalAAn !
Ve gelecek geldi: Sadece “alo” diyecektik değil mi?
Vatana hizmet tertibinden maaşa bağlanan şâirimiz
Netanyahu soykırımı Batı Şeria’ya taşırıyor