|
U.Mumcu-E.Bitlis

Gerek İçişleri Bakanı Tantan, gerekse İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, "Biraz daha bekleyin, önemli gelişmeler olacak" cinsinden sözler sarfettiğine göre, biz de bekleyelim diyoruz.

Yani Uğur Mumcu suikastı dolayısıyla ilân edilen şucu-bucu isimler üzerindeki görüşlerimizi şimdilik askıya almak ihtiyacını duyuyoruz. Neden derseniz, orta yerdeki bulanık manzara dolayısıyla!..

Hürriyet ve Yeni Şafak manşetten göğüslüyorlar haberi: Yeni Şafak, "O gün evlendi" diyor, Abdülhamit Çelik''le ilgili olarak. Abdülhamit Çelik''in karısının ağzından ise Hürriyet "Bomba patlarken biz evleniyorduk" diyor ve arkasından ekliyor: "Evlilik hazırlıkları yapan kocam, o günlerde hiç Ankara''ya gitmedi. (9 Mayıs 2000) Herhalde bir kaset de varmış ellerinde. Yalanı, doğrusu kendi boynuna. Peki Hürriyet ne demek istiyor sizce?

Yeni Binyıl''dan Bilâl Çetin''in "İran bağlantısı kesinlik kazandı mı?" biçimindeki sorusuna ise Tantan, "Evet doğru... Ama bu sefer kanıtlanıyor gibi!.. Şimdilik öyle gözüküyor" diyor. Bu arada sanıklardan bazılarının "itirafçılık" başvurusu yaptıklarını da hatırlatan Tantan, hadise ile ilgili olarak, önemli bir yakınmada daha bulunmadan edemiyor.

"Zaten haberin erken çıkışı da çok kötü oldu!.."

Bakanın niyeti-suflörlerin niyeti

Peki, Tantan''ın yakınmasından hareket ederek; Sayın Bakan''ın planlamasından bağımsız, haber basın kuruluşlarına servis yapılmış olabilir mi, ne dersiniz? Zaten öyle anlaşılıyor ki İçişleri Bakanı, Başbakan''a ve Cumhurbaşkanı''na henüz daha bilgi arzetmeye fırsat bulamamışken; suikast sanıklarının yakalandığı haberi gazetecilerin dilinde dolaşmıyor muydu?

Öyleyse, hadisenin kamuoyuna yansıtılması ve belli bir çerçeve dahilinde yorumlanması noktasında, Bakan''dan ziyade acelesi olan bazı iradelerin varlığını düşünmek gerekiyor.

Bu hususta takdiri Sayın Bakan''a bırakmakla iktifa ediyoruz. Bizim görüşümüz ise şöyle:

Keşke biraz daha beklense, detay çalışmalar sonuçlansa da; hadisenin iç ve dış bağıntıları iyice kesnleştirildikten sonra kamuoyuna açıklamalar yapılsaymış. Türkiye''yi yedi yıldır meşgûl eden Mumcu suikasti, biraz daha hassasiyet gerektirdiği için söylüyoruz bütün bunları. Hele bir de: "Evet doğru... Ama gene de, bu sefer kanıtlanıyor (İran bağıntısı) gibi!.. Şimdilik öyle gözüküyor" tarzında, kesinlik taşımayan açıklamaları, doğrusu Sayın Bakan''a hiç de uygun bulmadığımızı burada kaydetmek durumundayız.

Sonuç değil yorumu

Bu görüşleri dile getirirken, Sayın Tantan''ın fâili meçhul cinayetler konusundaki ısrarlı politikalarını zedelemek değil amacımız. Fakat Bakan''ın bu yoldaki hasbî tutumu ile, operasyon sonucunun basına sızdırılması noktasında; kendilerine göre ve Bakan''dan ayrı olarak, bir başka zamanlamaya tâbî, değişik bir iradenin varlığını da iyi düşünmek icab ediyor.

Bize göre temel fark şurada:

Bakan, Mumcu suikastının aydınlatılmasına veya kesin sonuca ulaşılmasına kendisini kilitlemiş görünürken; Bakan''dan önce hadiseyi şâyi edenlerin niyeti daha değişik. Bize göre Bakan gerçeğin peşinde; suflörlerse, hadiseye ilişkin yorumun pazarlanmasının peşinde. Daha açık ifade edelim: Bakan hadiseye yaklaşırken iç politika, güvenlik, faili meçhûl boyutunu öne çıkarıyor, meçhûl suflörlerin niyeti hiç de öyle değil. Onlar için, suikast faillerinden ulaşılacak dış politik yorum daha önde geliyor.

Gene tekrar ediyorum. İran bu olaylarla ilgili değildir diyemem. Zira işte görüyoruz, İran''da devlet, yekpare bir irade olarak tezahür etmiyor. Şimdi olmadığı gibi, geçmişte de böyle bir irade birliği yoktu. Hele hele İran-Irak ateşkes anlaşmasının imzalandığı tarihlerden bu yana!.. Özellikle de, Humeyni''nin ölümü sonrasında şahit olduğumuz iç-iktidar çekişmeleri safhasında!.. İşte ortada, o kavga hâlâ devam ediyor.

İkincisi de; PKK''nın iyice azdığı ve Hizbullah''ın önünün iyice açıldığı yıllarda, Doğulu bazı aktivist grupların, (Türkiye-Kuzey Irak-İran) arasında, bölgeyi istikrarsızlaştırma ve emperyal güçler adına krizi sürekli kılma politikalarının aracı haline geldiklerini iyi bilmek gerekiyor. Daha ötede, bu kadrolardan bazıları, İran ve Türkiye''yi birbirine düşürmek ve, Kuzey Irak problemi karşısında her iki ülkeyi işbirliği imkânlarından uzak düşürmek noktasında önemli roller oynamadılar mı?

Nereden nereye?

Burada asıl dikkat çekmek istediğimiz husus daha başka!.. Sayın Tantan''a soru şu: Uğur Mumcu; solcu ve lâik olduğu için mi öldürüldü; yoksa ölümünden önce PKK, Kuzey Irak, Çekiç Güç konuları üzerine ziyadesiyle eğildiği için mi? İkincisi de şu: Uğur Mumcu ile rahmetli Eşref Bitlis''in ölümü arasında kaç gün farkı vardır? İki vaka arasındaki sebep birliğini ve takvim yakınlığını kaybedersek, bizi bekleyen büyük bir serap olmaz mı? Yarın devam.

٪d سنوات قبل
U.Mumcu-E.Bitlis
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle