CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu dün televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri ve haber koordinatörleri ile bir araya geldi.
16 Nisan referandumu çerçevesinde mitinglerden uzak durmayı tercih eden CHP, salon toplantıları ile HAYIR'cı kampanyasını sürdürüyor.
Bu kampanya çerçevesinde yaptığı gaflara ya da bilgisizliklere hiç girmeyeceğim.
Hepinizin malumu o kısımlar.
Kılıçdaroğlu o toplantıda da yine bir skandala imza atmaktan alıkoyamadı kendisini.
Bu seferki ne gaf ile açıklanabilir ne de aslında öyle demek istemedim cümlesi ile geçiştirebilir.
CHP lideri tüm medya temsilcileri ile bir araya geldiği toplantıda “
cümlesini kurdu.
Önce salonda bulunanlar Kılıçdaroğlu yine bir gafa imza attı diye geçirdi içinden.
Sonra baktılar ki gaf değil, harbi harbi sağlam
CHP lideri aynen şu cümleleri kuruyordu:
Toplantının yapıldığı salon adeta buz kesti.
Çünkü 15 Temmuz gecesi "Dikkatle izliyoruz" diyen de bu adamdı;
7 Ağustos'ta Yenikapı mitinginde "Bir çete darbe yapmak istedi" cümlesini kuran da.
Bugün aynı vaka
oldu.
Ne oldu da CHP lideri bu kadar kısa süre içinde bu kadar önemli bir konuda üç farklı ana görüşle karşımıza çıktı ?
Bunu şimdiden kestirmek zor ama şu kesin:
Kılıçdaroğlu'nun, bu açıklaması CHP'nin artık 16 Nisan'dan ümitlerini kestiğini gösteriyor.
Sadece 16 Nisan'dan mı?
Tabiki değil.
Asıl mesele 16 Nisan sonrası onlar için.
Bu özüyle siyasette artık var olamayacaklarının farkındalar.
Adında halk kelimesi olan bir partinin halkın karşısında bu denli düşmanca durmasının başka izahı yok.
CHP'nin kanalı olarak bilinen Halk TV'ye, HAYIR kampanyası çerçevesinde CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt konuşmacı olarak katılmıştı.
Moderatörü Uğur Dündar olunca; yine küfürlerin, hakaretlerin, iftiraların, bölücü sloganların atıldığı bir cümbüş havası vardı.
Salonda bulunanların alkışları, tezahüratları, çığlıkları CHP'li vekili öyle bir kendine getirdi ki referandumda EVET diyecek tüm vatandaşları Yunan askerine benzetti.
Bununla da yetinmedi sayın (!) vekil, aldığı o gazla tehdite, iç savaş çağrısına açtı o ağzını:
."
Tam olarak bu skandal cümleler çıktı ağzından.
Sonradan kıvırmaya çalıştı tabi.
Onu demek istememiştim, bunu demek istemiştim cümleleri döküldü ağzından.
Yersen…
CHP'li vekilin bu sözleri referandum uykusuna yatmış tipik CHP zihniyetinin iki hafta dahi dayanamadan hortlamasının haberini vermiş oldu bize.
Hatırlayın bundan bir-iki hafta öncesini.
CHP
kampanyaları çerçevesinde söylemlerinde yumuşamaya gitmiş, tüm partilileri partinin aldığı kurallara uymaya zorlamıştı.
Çünkü farkındaydı.
Yeni sistem siyasette uzlaşıyı zorunlu kılıyordu.
Yani bir siyasi parti iktidarı hedefliyorsa toplumun en az %50'sini kucaklamak; hadi onu geçtik en azından kendini o yüzde elliye anlatabilecek uygun ortamı oluşturmak zorunda.
dedi CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan kampanyanın startının verildiği gün.
Belli bir sürede devam ettiler.
AKP değil; Ak Parti,
Tayyip değil; Erdoğan,
Diktatör değil; Tek Adam gibi gözbebeği söylemlerini oy uğruna bir kenara bırakmıştı.
CHP'li vekilin bu açıklaması ile o militan söylemlere tekrar kucak açıldı, CHP gerçek zihniyetini bir kez daha göstermiş oldu.
Bozkurt'un referandumda
diyenleri ölüm; ülkeyi de iç savaşla tehdit eden sözlerine toplumun birçok kesimden tepki geldi.
Hal böyle olunca Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçundan hakkında soruşturma başlatıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan da o sözlere ithafen; "
" tepki göstermeyen Kemal Kılıçdaroğlu'na ise; "N
" sözleriyle tepki gösterdi.
Şunu çok açık bir şekilde bir kez daha gördük.
Bugünkü CHP bu milletin partisi değil.
Amacı, hedefi, gayesi bu ülkenin refahı ne de milli değerleri.
CHP'li vekilin bu sözlerinin
diyerek Türkiye'yi tehdit eden Figen Yüksekdağ'dan ne farkı var?
Ya da Kobani olayları sırasında halkı sokağa çağırarak iç savaş çığırtkanlığı yapan Selehattin Demirtaş'dan.
Bekleyip, görelim.