|
Dolar düşüşünün cazibesi (yalancı bahar)
Döviz kurları ekonomik hayatımızın hemen her evresinde var. Medya Takip Merkezi raporuna göre; Ocak ayında
ekonomide öne çıkan konu başlıkları arasında dolar kuru fark atmış.

Dolar kuru yükselirse bir dert, düşerse başka bir dert.

Geçtiğimiz yıl 6 Kasım’da dolar/TL kuru 8.58 seviyesine kadar yükselmişti. Son dönemde döviz kurlarında satıcılı seyir devam ediyor ve dolar 6,9 bandına kadar geriledi.

Goldman Sachs’
ın 2021 yıl sonu 6,80 olarak açıklanan dolar/TL kuru tahmini, bugün
Capital Economics
tarafından 6,25’lere kadar çekildi.
Bu gelişmeler-tahminler ciddi riskleri içinde barındırıyor ve olası dalgalanmalar karşısında
3 kâğıdın
(faiz, döviz, hisse senedi)
ötesinde değişkenleri
(reel ekonomi)
iyileştirmeye yönelik adımları zorunlu kılıyor.

Gelelim kurların düşme nedenlerine ve olası etkilerine.

**

Döviz kurlarının düşüşünde en önemli faktör çok uluslu finansın yükselen faizler karşısında dünyanın hiçbir ülkesinde olmayacak kadar
güvenli ve yüksek reel faizlere ulaşma
arzusudur. Uzun aradan sonra
sıcak para
dediğimiz portföy yatırımları şeklinde gelen yabancı para kısa süreli döviz açıklarını kapatarak kurları düşürmüştür.
Dünya ekonomileri daraldı, pandemi destekleriyle dünya piyasalarında likidite bollaştı ve gelişen piyasalarda güven ve reel faiz garantisi noktasında Türkiye piyasaları öne çıktı. Yabancılar
‘carry trade’
yaparak sıcak para getiriyor.
Bir anlamda ekonomide çıkan yangını (doların 8,5 lirayı aşması) söndürmek için
yüksek faiz bedeli ödendiğini
(sadece 2020 ocak ayında devletin ödediği 12.7 milyar TL’lik faiz bu yılın Ocak ayında 21.9 milyar dolara çıkmış) belirtelim.
Ulusal paranın değer kazanması açısından dünyadan yine ayrıştık.
Uçlardayız yani, bir bakıyorsunuz paramız aşırı düşüyor, bir bakıyorsunuz hızla değer kazanıyor. Burada olması gereken ülkelerin ortalama enflasyon farklarına göre kurların (reel kur endeksi) değişmesidir.

**

Döviz kurlarındaki düşüşün nedenlerini kısaca sıralayalım:

-Merkez Bankası’nın
faiz artırımı ve parasal sıkılaştırma
politikası.
-
Parasal sıkılaştırma
politikalarının
enflasyon hedefine ulaşana kadar
süreceğine ilişkin
kararlılık mesajları
, BDDK ve diğer ekonomi otoritelerinin desteği.
-Türkiye’ye
portföy yatırımları
(sıcak para) girişleri.
-Ekonomide atılan adımların Türkiye’nin
risk primini (CDS) hızlı düşürmesi.

-Küresel piyasalardaki iyimserliğin iç piyasalar yansımaları.

-Dış piyasalardaki
düşük faiz ve bol likidite ortamı
(doların değer kaybı) ve bu durumun uzun süre devam edeceği yönündeki beklentiler.
-ABD başta olmak üzere
yeni teşvik ve mali yardım paket hazırlıkları.

-Yabancı yatırım bankaları ve kredi derecelendirme kuruluşlarından TCMB’nin hamlelerine destek gelmesi.

-Döviz mevduatında düşük de olsa çözülmelerin başlaması.

-Buna karşılık döviz kurlarındaki düşüşü sınırlayabilecek gelişmelere de (bardağın boş tarafına) bakılmalı.

-Bankalardaki yabancı para döviz mevduatlarının çözülmesinin -ters dolarizasyon- çok yavaş olması ve yerli yatırımcının hafızasında
kur atakları travmasının devam ediyor olması
-Ekonomideki toparlanma ile birlikte dış ticaret ve dolayısıyla
cari açığın yükselmesi.
-Merkez Bankası’nın (TCMB) rezerv biriktirme zorunluluğu nedeniyle
iç piyasalarda döviz alımı yapma olasılığı,
-Türkiye’nin
dış borç servisi yükümlülüklerinin yüksekliği
olarak sıralayabiliriz.

**

Doların düşmesi (TL’nin değer kazanıyor olması) olumlu bir gelişme olarak izlenebilir. Çünkü sanayide kullanılan ara malların büyük kısmı ithal hammadde ve aramalı ürünler olduğu için
üretim maliyetlerinin düşmesi
(faiz maliyetlerinin artması ters etki yapacak) anlamına geliyor. Bu gelişme
maliyet enflasyonunda bir düşüşü
destekleyebilir.
Diğer yandan faiz artışının
iç talebi azaltması
talep yönüyle enflasyonu baskılayacaktır. Sonuçta tablonun bir süre devamı
enflasyonu aşağı çekecektir.

**

Buna karşılık
doların düşmesi turizm ve ihracatçı sektörlerin (rekabetçi fiyat kaybı) döviz gelirlerini azaltıcı etki, cari açıkta ve dolayısıyla ödemeler dengesinde bozulmalara neden olacaktır.
Bu nedenle bugün
dövizde yaşanan düşüşü bahar geldi diye kutlamak yerine, çatıyı onarmaya
(kalıcı döviz girdisi sağlayan işlemler)
fırsat veren güneşli hava olarak düşünmek
ve olası fırtınalara karşı
köklü önlemler
almak lazım. Yani,
sıcak para ile değil, doğrudan yatırıma ve ihracata dayalı döviz-dolar girişlerine, dış ticaret dengesini sağlayacak arayışlara, savunma sanayinde yaptığımız hamleyi başka alanlara bulaştıracak girişimlere ihtiyacımız var.

Sanayicilerin uzun yıllardır hayat düsturu olan sözüyle bitirelim: “Döviz kurları tansiyon gibidir, yüksek olması da düşük olması da iyi değildir”.

#Dolar
3 yıl önce
Dolar düşüşünün cazibesi (yalancı bahar)
Kaostan zafere
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü