Ekonomik anlamda başarılı olan ülkeler bunu beşeri sermaye (bilgi, beceri v.d. niteliklere sahip insan varlığı) gücü ile elde etmişlerdir.
Yani, ekonomik anlamda başarılı olabilmek için nitelikli eğitim ve sağlık hizmetlerini garanti eden bir sistem kurmak gerekiyor.
**
Bugün hemen hemen toplumların tamamında eğitim sorunları az ya da çok devam etmektedir.
Bu kısır döngü gelir dağılımı bozuk gelişmiş ülkeler için de geçerlidir. Söz konusu ülkelerde fakir kesimin eğitimsizliği suç işleme oranlarının ve sosyal sorunların artışını desteklemektedir.
Sistemi eleştirenler, sosyal politikaların yetersizliğine, bu yapının suçlu üreten bir topluma dönüştüğüne, suç işleme olayının yoksul ve eğitimsiz ailelerin adeta kaderi olduğuna dikkat çekmekteler.
Eğitime ve sağlığa yerinde ve zamanında yapılmayan harcamalar bir şekilde zorunlu olarak hapishanelere yapılmaktadır.
Aile reisleri hapishanelerde olan ailelerin çocukları kaçınılmaz olarak uyuşturucu kullanmaya başlamakta ve suç ilmeye ilk adımını atmaktalar.
**
Türkiye’de üniversite mezunlarının iş bulma oranı (% 77) OECD ortalamalarının altında olsa bile, diğer mezunlardan yüksekliği Türkiye için de geçerlidir.
Ülkemizde üniversite okuma taleplerindeki yüksekliği de bu noktada aramak gerekir.
Son yıllarda hızla artan üniversite ve dolayısıyla mezun sayıları, aynı branştan mezunlar arasında da çalıştıkları işlere göre ciddi gelir farklılıkları ortaya çıkarmaya başladı.
Üniversiteler arasındaki kalite farkı, öğrencinin yetiştiği sosyo-kültürel ortam mezunlar arasındaki gelir farkının başlıca nedenleri.
Sosyo-kültürel ortamı farklı (yüksek gelirli, serbest meslek sahibi) aile çocukları okul sonrası riski ve dolayısıyla geliri yüksek işleri düşünmekte, düşük gelirli aile çocukları ise daha garantili, risksiz ama düşük getirili işleri tercih etmekteler.
Bu yapı aileler arasındaki gelir farklarının, okumuş çocuklar arasında da devam etmesine neden olmaktadır.
**
İskandinav ülkeleri bu dönüşümü önemli ölçüde başarmışlardır. Toplumun bütün kesimine eğitim imkanı tanınmış, ailelere daha sağlıklı ve eğitimli çocuk yetiştirme desteği sağlanmıştır.
**
Türkiye hükümetleri son yıllarda eğitime ayırdıkları payı bütçe imkanları ölçüsünde yüksek tutmaya çalışmaktadır (kamu eğitim harcamaları/GSYH oranı 2001yılındaki % 2.5 düzeyinden, 2016 yılında % 4.6 düzeyine yükselmiş).
Eğitim kalitesi noktasında sürekli bir arayış içerisindedir. Bu arayış da sistemin sonuçlarından çok da memnun kalınmadığını göstermektedir.
Temel (ilk öğretim) yanlış atıldığında üst yapıyı düzeltmek kolay olmamaktadır.
**
Özetle, her ülkede olduğu gibi bizde de gelir eşitsizliği söz konusu. Bunun eğitim alma düzeyi ve kalitesiyle ilgisi var.
Ailenin sosyo-kültürel yapısının da çocukların eğitim kalitesinde, okul sonrası daha yüksek gelirli iş bulmasında etkili olduğu tespit edilmiş.