|
Enflasyon hedefi yine şaştı

Bugün, yeni açıklanan kasım ayı enflasyon (TÜFE) verilerini değerlendireceğiz.

Baştan söyleyelim, ekonomik büyüme gibi,
enflasyon rakamları da beklentileri aştı.
Aslında teoride
ekonomik büyümenin
yüksek olması ile piyasaların canlandığı, talebin arttığı, dolayısıyla da
enflasyonun artışının kaçınılmaz
olduğu bir genel kabulü var (Philips eğrisi). Türkiye’deki enflasyonu belirleyen değişkenler arasındaki etkileşim bu teoriye uymuyor.

**

AA Finans
’ın kasım ayı enflasyon beklentisi en düşük 0,75 en yüksek ve 1,80 aralığında idi. Kasım ayı ortalaması ise 1.10 ve
yıllık yüzde 12,69 tahmin
edilmişti.
Bloomberg HT
anketine göre ise kasım sonu itibariyle yıllık tüketici fiyatlarının
yüzde 12,7
artması beklenmekte idi.
Ekim sonu itibariyle
Merkez Bankası’nın
güncellediği kasım ayı enflasyonu (59 katılımcı) anketi 0,99, yıllık
yüzde 12,47 olmasına
rağmen gerçekleşen tahminin üzerinde olmuştur.
Her ay açıklanan enflasyon sonrası olduğu gibi, bu ay açıklanan verilerin de tartışılması kaçınılmaz. Tartışmaları; konunun daha iyi anlaşılması, yol gösterici fikirlerin ve tablonun ortaya çıkması adına
zenginlik
olarak değerlendirmek gerekir. Buna karşılık,
ideolojik saplantı içinde,
her şeye karşı çıkma güdüsüyle
patolojik muhalefet
yapanlarla, iyi niyetle
katkı verme amaçlı
eleştirileri ayırmak lazım.

**

Ana harcama grupları itibariyle TÜFE’ye etki noktasında TÜFE içerisinde yüzde 22,77 ağırlıkta olan
gıda fiyatlarındaki yıllık artış
yüzde 21,08 ile
enflasyonun temel belirleyicisi
olduğunu görmekteyiz. 14,03’lük
enflasyonun 4,79’u sadece gıda fiyatları artışından
kaynaklanmıştır.
Tek başına bu gösterge bile, gelirinin büyük bir kısmını temel gıda ürünleri için harcayan
sabit ve düşük gelirlilerin enflasyondan ciddi şekilde etkilendiğini
net olarak ortaya koymaktadır.
Yine bir başka önemli faktör ise ana harcama grupları içerisinde yüzde 15,62 ağırlığı olan
ulaştırma
(petrol fiyatları artışı yansımış) grubunda görmekteyiz. Ulaştırma grubundaki yıllık artış oranı 18,67.
Ulaştırma ve gıda fiyatlarındaki artışın
toplam 14,03’lük
enflasyonun 7,7’sini belirlediğini,
söz konusu ürünlerde artış olmasaydı enflasyonun sadece yüzde 6,32 olacağını da not edelim.
Bir diğeri yüksek artış da yüzde 16,25 ile
sağlık harcamalarında
görmekteyiz.

Alkollü içecekler, giyim ve ayakkabı, haberleşme, eğitim ana harcama gruplarındaki yıllık artışların da nispeten düşük olduğunu belirtelim.

Aylık
artışlara bakıldığında;
ulaştırma yüzde 4,51, gıda ve alkolsüz içecekler yüzde 4,16,
ev eşyası yüzde 1,69 ile en yüksek artış gösteren ana harcama grupları olmuştur.
Aylık artışların
negatif
olduğu tek harcama grubu ise
eğitim harcamaları
olarak açıklanmıştır.

**

Fiyat hareketlerinin şoklardan ya da geçici etkilerden arındırılmış,
para politikasının bu hareketler üzerindeki etkisini ölçmeye çalışan seriler (özel kapsamlı TÜFE) çekirdek enflasyon
olarak hesaplanmaktadır.
Çekirdek enflasyonun yıllık olarak
yüzde 13,26
düzeyinde hesaplanması,
para politikasının enflasyon
üzerindeki etkisinin yetersizliğini, bir anlamda başarısızlığını açık bir şekilde göstermektedir.

**

Enflasyonun Türkiye’deki nedenlerini iyi tahlil etmek gerekir.

Her ekonominin kendine göre farklı dinamikleri olduğunu,
sonuçlar benzer olsa da sorun kaynaklarının farklı olabileceğini, üretilen politikaların
ezberlenen ekonomik inançlara
göre değil, ülke realitesine göre belirlenmesi gerektiğini bir kez daha belirtelim.
Türkiye’de ağırlıklı olarak
maliyet enflasyonu
yaşandığını, bunun için
faktör maliyetlerini kontrol altında tutacak politikalar geliştirilmesi gerektiğini
görmemiz gerekir.
Faiz
üretimin her aşamasında
bir maliyettir.
Faizlerdeki artış üretimde kredi kullanan bütün üreticilerin maliyetlerinin artışı anlamına gelmektedir.
Aynı şekilde
döviz kurlarındaki artış
bir başka maliyet etkenidir (üretim için döviz cinsinden ara ve yatırım mali ithalatı yapılıyor).

Yani faizlerin ve kurların kontrol altına alınması enflasyona istikrar kazandırma noktasında hayati önem taşımaktadır.

Diğer yandan
talebi artmadığı halde birçok ürün fiyatlarının artışının
arka planında o ürünün üretim maliyetlerinin yüksek oluşu yatmaktadır.

**

Kısaca,
enflasyon Türkiye’nin halen en önemli ekonomik sorunu olmaya devam etmektedir.

Enflasyon mikro anlamda bireylerin yaşam koşullarını zorlaştırdığı ve onları fakirleştirdiği gibi, makro anlamda ülkenin kredibilitesini, yatırım iklimini olumsuz etkilemektedir.

Enflasyonla mücadele adına
uygulanan klasik iktisat politikalarının başarısızlığı
tescillenmiştir. Bu nedenle
Türkiye gerçeklerini dikkate alan,
bize özgü, doğrudan enflasyon belirleyicilerine yönelik
yeni bir anlayışın
(ekonomik politikaların)
devreye girmesi gerekir.
#Enflasyon
#Hedef
3 yıl önce
Enflasyon hedefi yine şaştı
Herkes için 14 kilit mesaj !..
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir